Ne yazık ki, çoğu
ailelerde yaşanıyor bu dram. Daha doğrusu erkeklerin ekserisi, "
Erkek olduğum için güçlüyüm. öyleyse evde son sözü ben söylerim." diyor. Bir nevi kadını yok sayıyor. Ya da ikinci plana atıyor. Nitekim "Elinin hamuruyla erkek işine karışma", "Saçın uzun aklın kısa" vb. sözler hep bu düşüncenin ürünü değil mi?
Peki ama böyle düşünen erkek, neden aklı kısa olan kadını hayat arkadaşı, can yoldaşı olarak seçiyor?
Kadın sadece hamur yoğuran evin hizmetçisiyse neden ona 'eşim' diyor?
Evlilik eşlerin güç çatışmasının yapıldığı
arena mı? "Senin dediğin, benim dediğim olacak" savaşının verildiği meydan mı? Eğer bir evlilikte eşler birbirlerini ayrı birey olarak görür ve kendi güçlerini ispat etmeye kalkarsa o evliliğin durumu vahimdir. Bu savaşı veren eş, kendini gözden geçirmelidir.
Çünkü iki ayrı insan evlenerek bir aile kuruyor. Bir yuvada hayatlarını birleştiriyor. Ve bu beraberlikten "sen-ben" değil "biz" kavramı doğuyor. Eşler, "biz" dediği zaman ortak düşünüyor, ortak karar veriyor ve ortak mutluluğa
imza atıyor. Bu kavramı kavrayamayan ve "evlilik cüzdan"larına "biz" kelimesini yazamayanlarsa, hiçbir ortak noktada buluşamadıkları için gerçek mutluluğu yakalayamıyorlar.
Güç çatışması depresyon yapıyor Erkek "bu evde son sözü ben söylerim" dediğinde "biz" kavramı ortadan kalkarak, erkeğin
egemen olduğu, daha doğrusu kadını
baskı altında tuttuğu bir aile ortaya çıkıyor.
Ya eşler arasında sürekli "benim dediğim olacak, haklıyım-haksızsın" tartışması yaşanıyor. Ya da kadın tartışmadan kaçarak iç dünyasına kapanıyor. Sıkıntılarını içine atıyor. Kendisini ciddiye alınmayan, işe yaramayan birisi olarak görerek
yalnızlık hissediyor. Çoğu zaman da günümüzün hastalığı olan depresyona giriyor.
Oysa, erkek zaten güçlüdür. Gücünü ispat etmek için çalışmasına gerek yoktur. Böyle davrandığı zaman kendisinin ellerine teslim edilen kutsal emanete zarar veriyor. Acaba o kutsal emaneti elde tutmak mı güçlülük? Yoksa yere çalıp parçalamak mı?
Hepimiz biliriz ki, kıymetli bir şey güçsüz bir çocuğa değil, güçlü bir insana verilir. Zaten erkek güçlü olmasa kadın, kutsal bir emanet olarak ona verilir miydi? Neden polis camiasına "
emniyet güçleri" deniliyor ve ellerine
silah veriliyor ki? Vatandaşın güvenliğini korumak için değil mi? Peki polis kendisine verilen o silahla halkı korkutarak "bakın ben güçlüyüm" mü diyor? Yoksa aynı silahı, halkı hırsızlara, canilere ve kötülere karşı korumak için mi kullanıyor? Şayet elindeki silahı halka kullanırsa cani, onları korumak için kullanırsa "kahraman" olur.
Tıpkı bunun gibi, erkek elindeki güç silahını eşine karşı kullanırsa o cani, eşini korumak kollamak ve onu mutlu etmek için kullanırsa iyilik meleği,
şefkat abidesi ve eşinin gözbebeği olur.ZAMAN-Gülay Atasoy