Fatmagül'ün donu, inşallah dizinin sonu olur!
Ne diyor adam; “Cinayet tekniğini filmlerden öğrendim... Cinayet işlerken, filmlerde izlediğim gibi davrandım!”
Daha başka ne diyor;
“Cinayet mahallinden kaçarken, tıpkı filmlerdeki gibi hep
elbise değiştirdim... Tanınmamak için camilerin tuvaletlerine girip,
temiz elbiseler giydim!”
Kim söylüyor bunları?..
Eskişehir'de, 2 ay içinde “aynı
aileden 6 kişiyi katleden” bir
seri katil, bir canavar, yani
İhsan Doğu söylüyor.
Kendisinin de söylediği gibi;
“Cinayet” tekniklerini de, “kaçma” tekniklerini de hep “film”lerden öğrenmiş!..
Şimdi, bunu duya duya;
“O halde bu filmleri seyretmeseydi... Elindeki kumanda cihazını kullanıp, başka kanala geçseydi!” diyebilir miyiz?..
Adam geçmiyor işte!..
Başka kanala geçmiyor!..
Kafasında, zaten bir “
cinayet plânı” var... Cinayeti nasıl işleyeceğini, “cinayet mahalli”nden nasıl kaçacağını öğrenmek için “film” seyrediyor!..
Dolayısıyla, o filmler bir “Frankeştayn” üretiyor, bir “
seri katil” yetiştiriyor!..
Filmler, sadece “katil” yetiştirmiyor, aynı zamanda; “Ruh hastası!.. Sapık!.. Tecavüzcü” de yetiştiriyor!..
Öyle “sapık”lar var ki;
Artık, sıradan “porno film”ler ile yetinmeyip, “çocuk pornosu” bile izliyorlar... Hatta, “çocuklara
tecavüz” edip, “filmini çeken” sapıklar, ruh hastaları var!..
Peki, onlara;
“Zapla kardeşim!.. Zapla ve bir başka kanala geç” diyor muyuz?..
Desen de, kim dinler?..
Adam, “zaplamak” yerine, “zıplamayı”
tercih ediyor!.. Ya cinayet için birinin üzerine zıplıyor ya da tecavüz için!..
FİLMLERİN HİÇ Mİ SUÇU YOK?
Sonra da “senarist” ve “yapımcı”lar, zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyorlar;
“Madem etkileniyorlar, seyretmesinler!”
Tamam, seyretmesinler de, içlerinden biri çıkıp, İhsan Doğu gibi “seri katil” oluyor işte!..
Ne yani; “milyonlarca insan seyrediyor” bahanesine sarılıp, o “film” ve “dizi”lerdeki “özendirici” sahneleri çekip yayınlamaya devam mı edeceğiz?..
İşte o “milyonlarca” insandan “biri” çıkıyor ve “
katliam” yapıyor...
O “milyonlar”dan bir başkası da “tecavüz”e yelteniyor!..
Söyleyin
Allah aşkına;
Pippa Bacca'ya tecavüz edip öldürenlerin, Rosmery adlı bir
İngiliz kadının kızına Fethiye'de tecavüz edenlerin sapıklıklarında “dizi”lerin ve “film”lerin hiç mi rolü yoktur?.. Bu diziler ve filmlerin, “artan ahlâksızlık”larda hiç mi suçu yoktur?..
Senarist ve yapımcılar;
“Cinayet ve tecavüzleri özendirici” sahneler yazıp çekmeye mecbur mudurlar?.
Adam, söylüyor işte;
“Filmlerden öğrendim!”
Belki, bu tür “katil” ve “tecavüzcü”ler “milyonda bir”dir!.. Ama o milyonda bir; gün geliyor “6 kişi”nin canına kastediyor ve “bir kadın”ın hayatının kararmasına yol açıyor!..
Kaldı ki;
Bu, “milyonlar bizi izliyor” palavrasına da karnım tok benim... Belki de, hiç izleyicisi olmayan bir kanala, bir “konuk” çağırıp, hava basıyorlar;
“Şu anda 72 milyon bizi izliyor!”
Adam veya madam da gaza gelip, çok önemli açıklamalar yapıyor!..
Ama “tık” yok!..
Demek ki, kimse izlemiyor!..
Hiç kimsenin iplediği yok!..
DİZİLERE ŞİKÂYET YAĞIYOR!
“
Dizi”ler de öyle!..
“Çok izleniyoruz... Reyting sıralamasında birinciyiz” diye hava basıyorlar!..
İyi de, bu “şikâyet”ler neyin nesi?..
İşte 2 gün önceki haber:
“Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu'na, 2010 yılının Ocak-
Eylül döneminde izleyiciler tarafından 64 bin 664 başvuru yapılırken, 136 bin 20 konuda şikâyette bulunuldu.
2010 yılının dokuz aylık döneminde
yerli diziler kategorisinde gelen şikâyetlerde ‘kadına yönelik şiddet' kriteri ilk defa yüzde 99 oranına ulaştı.
‘Aşk-ı Memnu' ile ‘Fatmagül'ün Suçu Ne?' ve ‘Türkan' dizileri şikâyet rekortmeni.
Kurulun 2010 Ocak-Eylül döneminde gelen bildirimlerin genel değerlendirme raporuna göre, en çok şikâyet edilen programlar yüzde 51 ile yine yerli diziler oldu.
Yerli diziler kategorisinde gelen şikâyetlerde ‘kadına yönelik şiddet' kriteri ilk defa yüzde 99 oranına ulaştı. ‘Türk Aile Yapısına ve Ahlâka Aykırılık' konusunda yapılan değerlendirmelerin yüzde 78'i, ‘Milli ve Manevi Değerlere Aykırılık' konulu kritere ilişkin şikâyetlerin yüzde 77'si ve ‘
Program Kaldırılsın' şeklinde gelen şikâyetlerin yüzde 75'i yine dramatik dizilerle ilgili oldu.
Dizilerle ilgili toplam 33 bin 213 şikâyetin 9 bin 986'sı ‘Aşk-ı Memnu', 4 bin 808'i ‘Fatmagül'ün Suçu Ne?' ve 4 bin 735'i ‘Türkan' adlı diziler hakkında geldi.”
Sen kalkar, “yüzde 99”la, “şikâyetlerin ezici çoğunluğu”nun “seks ve tecavüz dolu diziler”den olduğunu görmezden, duymazdan gelirsen; arsızca hava basmaya devam edersin;
“Reyting şampiyonuyuz!”
Ama, birileri de kalkar, işlediği “cinayet”leri sıralayıp “cinayet şampiyonu” veya “tecavüz şampiyonu” olduğunu söyler!..
Dolayısıyla; senarist, yapımcı ve televizyonların, “
reyting” kadar, bu “
isyan”lara da
kulak vermesi gerekir!..
Yoksa, bu “sapıklık” ekranla sınırlı kalmaz, toplumdaki “ruh hastaları”nı da harekete geçirir!..
ÖNCE İÇKİ, SONRA DON!
Biliyorsunuz; “Fatmagül'ün Suçu Ne?” dizisinin yayınlandığı ilk günlerde, bazı “manyak”lar, “ruh hastaları” ve “ahlâksız”lar ortaya çıkmış ve “dükkân”larının camına şöyle bir duyuru asmışlardı:
“Fatmagül'e tecavüz etmeden önce üzerine döktükleri
içki geldi, 5 TL!”
Ortalık “manyak” dolu!..
Ortalık “ruh hastası” dolu!..
Ortalık “sapık” ve “ahlâksız” dolu!..
Sen kalkar, “tecavüzü özendirici” sahneler yayınlarsan, bir başka “sapık” da çıkar, ondan “
rant” elde etmeye cür'et eder!..
Sen “tecavüz” sahnesiyle “reyting yarışı” yaparsan, bir “ruh hastası” da çıkar ortaya; “Fatmagül'ün üzerine dökülen içki”den para kazanıp, “ticarî reytingini” artırmaya bakar!..
Ona, hiçbir şey de diyemezsin!..
Öyle ya; sen “tecavüzün rantı”nı yiyorsun, o da “içki”sinin rantını!..
Daha yeni öğrendim ki;
“Fatmagül'ün üzerine dökülen içki”nin satışından sonra, şimdi de “Fatmagül'ün donu” piyasaya sürülmüş, iyi mi?..
“Pazar tezgâhları”nda, şimdi de “Fatmagül'ün donu” satılıyormuş!..
Ben de, dizide “Fatmagül” rolünü oynayan Beren Saat'in Hürriyet'e verdiği röportajdan öğrendim.
Beren Saat demiş ki;
“Fatmagül'ün şişme bebeğini üretmek için haklarını satın almaya çalışan firmalar var. Artık ben bunlardan üzüntü duyuyorum. Bütün gece yan yana masalarda oturduğumuz insanlar laf atıyorsa,
pazarda Fatmagül donları satılıyorsa, ben bundan ancak üzüntü duyarım.”
Üzüntü duysan da fark etmez!..
Çünkü “
sektör” bu!..
Kimi “tecavüz sahnesi”nden rant elde eder, kimi “üzerine dökülen içki”den, kimi de “Fatmagül'ün donu”ndan veya “şişme bebek”lerinden para kazanmaya çalışır!..
Evet, “sektör” bu!..
İşte ‘vahşi kapitalizm” bu!..
Herkesin bir şeyini veya her şeyini pazarlarlar!.. Önce “zirve”ye çıkarırlar, sonra onu “pazarlamaya” başlarlar!..
SEKTÖRÜN KURALI BU!
Bir zamanlar “Dallas” dizisi meşhur olmuştu... Ortalık “Dallas Birahanesi” veya “Ceyar'ın Yeri”nden geçilmez hâle gelmişti!..
Sonra
Seda Sayan'ın kokulu öpücükleri “Seda Sayan Parfümleri”ne dönüşmüştü...
Tabiî, “Bihter gecelikleri” ve “Gaffar'ın pijaması”nı da unutmayalım!..
Öyle ya;
“Vahşi kapitalizm” böyle bir şey!..
Seni önce “şöhret” yaparlar, sonra da “pazarlamaya” başlarlar...
“Üzerine dökülen içki”den tut da, “don”una ve “şişme bebeğine” kadar, her şeyini pazarlarlar!..
Beren Saat, buna üzülüyormuş!..
Üzülse de, süzülse de, “kapitalizm çarkı”nın dişlileri arasında öğütülmeye mecbur!..
Dilerim, “Fatmagül'ün donu”, onun bu üzüntüsünü daha da artırır ve bu da “dizinin sonu” olur!..
Toplumdan yükselen bunca “isyan”a rağmen bu dizi devam ederse; hiç kimse kusura bakmasın ama; işlenecek her “cinayet” ve “tecavüz”de, en az “sapık”lar kadar, “Fatmagül de suçlu” olacaktır!..
Çünkü “özendiren” onlardır!..
Toplumdan yükselen bunca “isyan”a rağmen bu dizi devam ederse; hiç kimse kusura bakmasın ama; işlenecek her “cinayet” ve “tecavüz”de, en az “sapık”lar kadar, “Fatmagül de suçlu” olacaktır!..
Çünkü “özendiren” onlardır!..
=================
Sosyalist görünümlü Kemalist!
Kendini “sosyalist” diye pazarlayıp, “hızlı Kemalist” olursan!.. Bırakın “
Atatürkçü” geçinmeyi, “Atatürk'ten geçinenler”den olursan, işte böyle hem “rezil-kepaze” olursun, hem de “karga”lar bile münasip yerleriyle güler sana!..
Efendim, meşhur
Tarık Akan, geçenlerde televizyona çıkıp, “Atatürk'ün kendi sesinden türkü”(!) dinletmiş... Üstelik de; “iddialı bir lâf” atmış ortaya: “Bu
kayıtlar kimsenin elinde yok!.. Bu plâğın orijinali Avrupa'da bir araştırmacının elinde!.. Adını açıklayamam!”
Breh, breh, breh... Adam “artist” değil, sanki tarihin seyrini değiştirecek bir “tarih araştırmacısı!”
Tarık Akan'ın bu “atmasyon”u üzerine ne olmuş biliyor musunuz?..
Can Dündar çıkmış ortaya ve demiş ki; “Çalın Davulları adlı o türküyü söyleyen Atatürk değil, kameraman Murat'tır!.. Ben de, Mustafa filminde o kaydı kullanmıştım...
Türkünün kayıt tarihi de 1930'lu yıllar değil, 1998'dir!”
Ardından
Murat Bardakçı girmiş devreye: “O türkünün kaydı bende de var... Hatta daha önce
Reha Muhtar da bir programında yayınlamıştı!” demiş...
Sözün özü, bütün “Atatürk'ten geçinenler” gibi, Tarık Akan da zırvalamış işte!.. “Sosyalist görünümlü Kemalist” olursan, olacağı budur!..
HASAN KARAKAYA - YENİ AKİT
RTÜK'e çok sayıda diziyle ilgili şikayet ulaştı: