"
Fakir, tam böyle ev sahibi,
misafir filan diye fikirden fikre zıplarken piyanist
Fazıl Say,
Ergenekon muhibbi bir gazeteye
röportaj verdi. Gerçi yapılan söyleşinin tamamı okunduğunda içinde
sanatçı hassasiyetinden,
ülke gerçeklerine dair birçok önemli mesajın verildiği de görülüyor, ama ölümüne ulusalcı olunca yayın organı elbette içinden istedikleri cümleyi cımbızla alıp manşete çekivermişler. Hâsılı diyor ki
Fazıl Say; 'Kiracı gibi hissediyorum kendimi ülkemde.'
Bana enteresan geldi aslında... Şüphesiz Say fikirlerinde samimidir, hislerini içtenlikle açıklıyordur. Bundan dolayı kimsenin onu kınaması mümkün olamaz. Lakin
Anayasa Mahkemesi Başkanı'ndan eski
Genelkurmay Başkanı'na kadar birçok insanın (ki ulusalcılara sorarsanız onları ev sahibi gibi göstermeye kalkışıyorlar)
baskının, balatanın âlâsını gördüğüne şahit olduğumuz bir dönemde söylüyor bunları Fazıl Say. Şarap içmediği için neredeyse aforoz edilen, kendileri gibi olmadığı için istifası talep edilen üst düzey insanlardan bahsediyoruz. Bir başka örnek ise bizzat Cumhurbaşkanı... Hatırlayınız o makama layık görülmemiş, yapılmadık entrika, atılmadık
takla kalmamıştı. Neydi sebebi? Eğitimi mi?
Hayır. Birikimi mi? Elbette hayır. Kişiliği mi? Hayır. Düşüncesi,
aile yapısı ve Kayserili sıradan bir vatandaşın çocuğu olduğu için, 'gerekirse etten
duvar öreriz' diyen müptezeller bile çıkmıştı Gül'ün karşısına. Sonra baktılar olmuyor, millet destekliyor, bu sefer 'Şövalyelik' beklediler. O da olmayınca çirkefleştiler, çirkinleştiler, 'Benim
cumhurbaşkanım değil' dediler...
Şimdi bu zihniyetin
kiracı olduğunu söyleyebilir misiniz?
Benim bildiğim, bu memleketin esas trajedisi ev sahibi olduğu halde bir grup azgın
azınlık tarafından zorla kiracı statüsüne sokulmak isteyen milyonlarca insanın varlığıdır. Bu ülkede bir azgın azınlık vardır, bu memleketin hiçbir değerini sahiplenmediği, aksine küçümsediği, hor gördüğü halde kendini ev sahibi olarak görmektedir.
Lütfen bunun için Ergenekon yargılanmalarına bakın. Bakın orada yapılan savunmalara. Kendileri hakkında yapılan suçlamalara
cevap vermek yerine, 'hatırlamıyorum, bilmiyorum' dedikten sonra 'rejim için yaptım' şeklinde bir sahiplik histerisine kapılanları görünüz.
Fazıl Say bunları bilmiyor olabilir, ama salt örtüsünden dolayı memleketinden uzaklarda okumak zorunda kalıp başka ülkelere kiracı olarak gönderilen milyonlarca kızı da mı görmüyor?
Say, bir sanatçı olarak kendini vatansız olarak hissedebilir (ki bir röportajında bunu söylemişti), en kutsal vatanı bedeni olarak da görebilir. Ülkenin en büyük hukuk kurumunun başındaki kişinin salt görüşlerinden dolayı medya, ulusalcı çevreler ve azgın azınlık tarafından inanılmaz baskı altına alındığı bir ülkede, kim kendini kiracı gibi hissetmeli
Allah aşkına?
M.NEDİM HAZAR - ZAMAN