Eğitim gönüllüsünün elleri ve ayakları tutmuyor, ancak başıyla da olsa insanlara
mesaj vermek için uğraşıyor. Şapkasına takılan bir çubukla bilgisayarda makalelerini yazan
Ufuk öğretmen, kendi adına kurulan internet sitesinde yazılarını yayınlıyor.
"Hadi yavrum sıkıca tut elimi, korkma bırakmayacağım. Gayret et, kalkacaksın ayağa." diyor annesi. Utandırmıyor, ikinci denemede basıyor ayaklarının üzerine. Gözlerinin içi gülüyor anne-oğlun, şen kahkahaları çınlatıyor odayı. Sanırsınız bu mutluluk ilk adımlarını atan bir bebek için. Oysa Şahinur anne, 38'indeki
felçli oğlunu ayağa kaldırmak için çabalıyor. Bir bebek gibi dil döküyor ona, elini tutuyor, cesaret veriyor, ayağa kalkınca alnından öpüyor.
Öğretmen Ufuk Aktunalı, Şahinur-Mürsel çiftinin ortanca oğlu. Çevresindeki insanların 'çalışkan, hareketli, yardımsever' sıfatlarıyla tanımladığı Aktunalı, başarılı bir öğrencilik hayatının ardından
biyoloji öğretmeni olmuş. 2004'te öğretmen eşi Hanife Hanım ile dünyaevine girmiş. Bir yıl sonra mutlulukları
küçük kızları Büşra ile taçlanmış. Bu mutluluk sadece 2,5 ay sürmüş. Görev yaptığı Batman'da
iftar sonrası şiddetli
baş ağrısı şikâyetiyle
hastaneye giden Ufuk öğretmen, kan pıhtılaşması sonucu felç olmuş. Kımıldamasına bile ihtimal vermeyen doktorlar, 45 gün ömür biçmiş. Öyle ki hâlâ arayıp "Yaşıyor mu?" diye soruyorlar. Ama o, inanılmaz bir şekilde 4 yıldır sıkı sıkıya sarılmış hayata. Azimli öğretmen, bir saniye ayaklarının üzerine basabilmek için günde 3 saat egzersiz yapıyor, başıyla bilgisayardan makaleler yazıyor, gözleriyle namaz kılıyor. Şimdi 4 yaşında olan kızı Büşra en büyük hayata tutunma sebebi. Ancak onunla konuşamadığı için çok üzülüyor: "Bazen yanıma geliyor, neden benimle konuşmuyorsun diyor. Bu çok gücüme gidiyor. Ona kızım diyemiyorum, saçını okşayamıyorum ama gözlerimle seviyorum."
Annesi Şahinur Aktunalı, oğlunun rahatsızlandığı günü bir türlü unutamıyor: "Felç haberini alınca bütün dünya başıma yıkıldı. Yüreğim yandı. O kadar hareketliydi ki felç olacağını aklımın ucuna bile getirmezdim." Eşi Hanife Aktunalı ise hastalığının ardından Ufuk hocayı bırakmayı asla düşünmemiş. Onun şu sözleri vefayı özetliyor: "Bırakıp gitmek çok büyük bir vefasızlık olur. 'Kızım ve sen benim hayattaki tek varlıklarımsınız' diyor. Onu terk etmem imkansız."
56 gün yoğun
bakım ünitesine bağlı yaşayan, midesinden hortumla beslenen Ufuk öğretmen, hastaneden çıktıktan sonra
aile fertleri onu iyileştirmek için seferber olmuş. Anne-babası ve eşi bir bebek gibi ilgileniyor eğitim gönüllüsüyle. Yemeğini yediriyor, banyosunu yaptırıyor, dişlerini fırçalıyorlar. Onunla
iletişim kurmak için de özel bir yol geliştirmişler. Ufuk hoca, konuşmak istediğinde başını sağ omzuna doğru hafifçe eğiyor. Mesajı alan ailesi başlıyor dört parçaya böldükleri alfabeden harfler söylemeye. Tek tek harfler birleştirilip önce kelime bulunuyor, sonra da cümle. Bu sürecin yarım saat sürdüğü bile oluyor.
MERAK ETME İYİLEŞECEKSİN!
Ufuk Aktunalı, düşüncelerini kâğıda aktarıp insanlara iletmek istediğinde başka çareler aranıyor. Çözüm, tekerlekli sandalyeye monte edilmiş bilgisayarda bulunuyor. Aktunalı, şapkasına takılan bir çubukla bilgisayarda makalelerini yazmaya başlıyor. Adına açılan sitede (www.ufukaktunali.com) yazılarını yayınlayan örnek öğretmen, sevenlerine mesajlar iletiyor, gelen yorumlarla moral buluyor. 17
Ağustos Marmara Depremi'nde yan yatan evden yaralı kurtulan Ufuk hoca, iyileşeceğine dair umudunu koruyor. Zira kendisine
şifa bulacağına dair
müjde hasta yatağında verilmiş: "Başımı okşayıp 'merak etme iyileşeceksin' dediler."
ZAMAN