Hayatın sıcaklığı ölümün soğukluğuna neden hep galip gelir, akıbetin ne olacağı bilindiği halde? Neden insan hep burada kalacakmış gibi, saldırır, hak yer,
kalp kırar, sahip olduğu eşyaya gözü gibi bakar?
Bu tümden kusurlu düşünceyi
tamir etmenin bir yolu, bu yolu bir bulan olmalı? Gönlünüzü kaptırdığınız sevgili, varış noktası belli olmayan heyecanlı bir
yolculuk gibi durabilir gözünüzde.. Ama hayat öyle değil..
Kokladığınız gül, dokunduğunuz el, baktığınız yüzler, hissettiğiniz aşk, hepsi ama hepsi bir güne kadar var. Ya ondan sonrası??
“Bir yolu olmalı? Ölümün gerçekliğini kabul eden ve buna rağmen dünyada mutlu, dahası çevresine mutluluk yayan biri olmalı? Maddedeki manayı keşfeden, kararmış gönüllere aydınlık saçan, iy
ilik, ilim ve irfan timsali bir denge insanı mutlaka olmalı..” diyorsunuz çoğunuz eminim..
Dünyanın debdebesinden bunalmışsınız.. Sonu gelmez iki yüzlülükler, menfaate dayalı istismarlar boğuyor artık sizi.. Arayış içindesiniz..
Ben!
İşte tam da böyle bir anda, daha körpecik yaşımda ‘Baktıkça
Allah’ı hatırlatan’ o mütebessim yüzü, yıllar önce buldum. Duyunca sesini kalbim yandı ılık ılık.. Görünce yüzünü ötelere ait muştular buldum; savruk ruhuma ilaç gibi bir kaşık bal çalındı sanki.
Belki dilinden dökülenleri idrakte yeterli olamadım hiçbir zaman, anlayamadım
küçük dünyasındaki büyük saadetin kaynağını.. Ama yine de,
temiz bir niyetle yola çıkan o
dava insanına ve onu sevip tek bir işaretiyle dünyanın öteki ucuna giden o gönül insanlarına hep imrendim..
Fakat ne yazık ki, bugün binlerce insan o güzel insana aşıkken, binlercesi de nefret ediyor..O sese
kulak vermedikleri için anlamıyorlar; anlayamıyorlar..
Okumaktan araştırmaktan uzak bu tembel ruhlar, daha bir kitabının dahi kapağını açmadan, ne demiş ne yazmış bakmadan ona sürekli saldırıyorlar amansızca..
Üstelik şaşıp kalıyorlar..
“Nasıl oluyor da bizim anlamadığımızı bir Çinli bir Tanzanyalı anlıyor; bizim
kale almadığımız, doğduğu toprakları kendisine dar ettiğimiz birini Allah’ın Amerikalısı baş üstü edip anlamak için kafa yoruyor. Peki ya 110 ülkede binden fazla okul açmak nasıl bir beceridir, dilini kültürünü bilmediği binlerce insanın gönlüne girmek nasıl bir keramettir.” diyerek hayrete düşüyorlar..
Çünkü o Allah dedi başladı ve yardımcısı Allah’tı..
Çünkü o ve ona inananlar başarıyı Allah’tan bildiler.
Çünkü o dünyanın her nimetini elde edebilecekken, mütevazı yaşamıyla tam bir dava adamı..
Çünkü o savaş demiyor barış diyor.
Çünkü o din dil ırk ayrımı yapmadan herkesi seviyor kucaklıyor.
Çünkü o daha küçücük yaşında yollara düşmüş, hayatın her türlü sıkıntısına göğüs germiş inandığı davasını anlatmaktan bir an geri durmamış tam bir irade insanı.
Çünkü o ülkesi için ülkesinden uzak kalmayı
tercih edebilecek kadar vatansever.
Çünkü o kurulan tuzaklara, beslenen fesatlıklara tek bir kötü sözle karşılık vermiyor.. Hakkı savunuyor; ama hakka girmeden..
Saydıklarım onu anlatmakta yetersiz, kabiliyetim onu tasvirde sığ..
Lakin benim anlayabildiğim;
Milyonlar onun kaşına gözüne değil, dilindeki sözüne hayran…
Nergis Kavalcı - HABERFORM