Türkiye'nin bu kronik problemi, anayasal
düzenlemeyle çözülecek. Prof. Dr.
Ergun Özbudun başkanlığındaki bilim kurulu tarafından hazırlanan
sivil anayasa taslağında
fişlemeyi önleyecek düzenleme de var. "Kişisel bilgilerin korunması" başlıklı 20. maddede, herkesin kendisiyle ilgili kişisel bilgi ve verilerin korunması hakkına sahip olacağı vurgulanıyor. Bu bilgiler ancak kişinin açık rızası veya
kanunla öngörülen meşru bir sebebe dayalı olarak kullanılabilecek. Hiçbir kurum veya kuruluş, fişleme yöntemiyle kişisel veri toplayamayacak.
Ayrıca herkes, kendisi hakkındaki
kayıtlara erişme, bilgilerin yanlış olması halinde düzeltme yaptırma ve bunların toplanma amacı doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenme hakkına sahip olacak.
Maddenin gerekçesinde, uluslararası
insan hakları metinlerinde yer alan bu hakkın
Anayasa'da da yer alması gerektiği vurgulanarak, "Önceki anayasalarımızda olmayan kişisel bilgi ve verilerin korunması hükmü, devlet organları ve özel kuruluşlar elindeki kişisel bilgilerin daha etkin korunmasını sağlamak amacıyla Anayasa'ya konulmaktadır." deniliyor.
Türkiye'de çeşitli kurum ve kuruluşların değişik amaçlarla vatandaşlar hakkında fişleme yaptıkları, bunlara ilişkin gizli belgelerin basına sızmasıyla sık sık gündeme geliyor. Çeşitli kurumlar tarafından yasadışı yöntemlerle gerçekleştirilen fişleme olayları TCK'nın "Kişisel Verilerin Kaydedilmesi" başlıklı 135. maddesine göre de suç. Yasada, kişilerin siyasi, felsefi, dinî görüşleri ile ırki kökenleri ve ahlaki eğilimlerine ilişkin bilgilerini hukuka aykırı bir yöntemle kaydedenlerin 6 aydan yıldan 3 yıla kadar
hapis cezasına çarptırılması öngörülüyor. Bu suçu kamu görevlisinin yetkisini kötüye kullanmak suretiyle işlemesi ya da mesleği gereği bu bilgilere sahip olan kişiler tarafından gerçekleştirilmesi halinde ceza 4,5 yıla kadar çıkıyor.
Sivil anayasa taslağının yürürlüğe girmesi durumunda yeni bir kanun çıkarılarak kişisel verilerin korunması ve fişleme yasağının ayrıntılı bir şekilde düzenlenmesi gerekecek. Hukuka aykırı yöntemlerle gerçekleştirilen fişleme uygulamalarının önüne geçmek amacıyla Adalet Bakanlığı'nca iki yıl önce "Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı" hazırlanarak Başbakanlık'a sevk edilmişti. Kişisel veri kaydında dikkate alınması gereken genel ilkelerin düzenlendiği tasarıda, bu bilgilerin hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olarak işlenmesi; belirli, açık ve meşru amaçlar için toplanması, toplandıkları amaçla bağlantılı ve yeterli olması, doğru olması ve gerektiğinde güncellenmesi zorunlu hale getiriliyor. Özel niteliği olan kişisel verilerin toplanmasını yasaklayan tasarıya göre kişilerin ırk, siyasi düşünce, felsefi
inanç, din ve mezhep bilgileri;
dernek,
vakıf ve
sendika üyelikleri; sağlık ve özel yaşamlarıyla mahkumiyetlerine ilişkin veriler kayıt altına alınamayacak. Ancak bu noktada bazı istisnalara yer verilerek, toplanması yasaklanan bu tür özel nitelikli bilgilerin
milli güvenlik, milli
savunma, kamu düzeninin korunması, suçun önlenmesi, devletin
ekonomik çıkarları gibi gerekçelerle kayıt altına alınabilmesine imkan sağlanıyor.