Bugün gazetesi köşe yazarı Adem Yavuz Arslan yurtdışı Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini değerlendirirken öbür yandan hükümetin böyle bir dönemde Washington'a halen "Fuat Avni ve Hizmet Hareketi" ile ilgili dosyalar sunmasını değerlendirdi. İşte o yazı:
Önümüzdeki hafta sonu ilk turu yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi için artık son kulvara girildi.
Adayların söylemleri, kamu imkânlarının hükümet lehine adaletsiz kullanımı ve medyanın tutumu üzerine çok şey söylemek mümkün.
Ancak bu aşamada üzerinde özellikle durulması gereken bir konu var: Gurbetçi sandığa gitmedi!
Malum olduğu üzere YSK kayıtlarına göre yurtdışında 2 milyon 700 bin seçmen var. Bu da toplam seçmenin yüzde 5’ine tekabül ediyor.
Gurbetçiler, 54 ülkede kurulan sandıklarda oy kullandı.
4 gün devam eden oy verme süreci dün akşam itibariyle bitti. Yazıyı yazdığım saatlerde Washington’da kurulan sandıkta katılım oranı yüzde 10’u bile bulmamıştı.
SANDIKTAN SOĞUTTU
Amerika-Avrupa geneli de farklı değil.
Yani daha önce uçağa atlayıp 11 saatlik uçuşu göze alarak sınır kapılarına oy kullanmaya koşan seçmen bu kez ayağına gelen sandığa gitmedi.
Sandıktan ne çıkarsa çıksın bu durumun ciddi analizi şart. Peki Türkler sandığa neden gitmedi?
Bu duruma ilişkin çeşitli kesimlerin öne çıkan tespitleri şöyle; birincisi mevcut siyasi atmosfer milleti sandıktan soğuttu. İktidarın gerginlik politikası sokağı da gerdi.
Dahası 30 Mart yerel seçiminde yaşanan şaibe iddiaları ‘Burada da hile yapacaklar’ inancına yol açtı. Öyle ki sandığa gitmesine rağmen ‘geldik ama’ deyip sonuçlara güvenmediğini söyleyenler az değildi.
Sandıkların güvenliği, sayımın Türkiye’de yapılacak olması gibi faktörler de seçmeni olumsuz etkiledi.
ADALETSİZ YARIŞ
Diğer önemli faktör ise adaletsiz seçim yarışı.
Bir yanda hükümet ve devlet imkânlarını sonuna kadar kullanan Erdoğan, öbür yanda kıt kanaat kampanya yürüten rakipleri.
Hükümetin, yönettiği medya eliyle pompaladığı ‘ilk turda zafer’ söylemi etkili oldu. Seçmen ‘Nasıl olsa Erdoğan kazanacak, ne diye o kadar zahmete gireyim’ dedi.
YSK’nın uygulamaları da seçmeni sandıktan soğuttu.
Randevu sistemi, sandık başında yaşanan aksaklıklar, şeffaf sayılabilecek zarflar ve oyların Türkiye’de sayılacak olması seçmeni caydırdı.
Farklı gerekçeler...
Dünyanın artık online oy kullandığı bir dönemde YSK’nın eski usul uygulamaları sürdü.
Gurbetçilerin sandığa gitmemesi üzerine daha çok şey söylemek mümkün. Ülkelere ve şartlara göre farklı gerekçeler de olabilir.
Fakat her yerde geçerli olan ve demokrasimiz adına ciddi anlamda endişe edilmesi gereken bir durum var: Seçmen sandığa güvenemez hale geldi.
FUAT AVNİ'Yİ CIA'YE SORDULAR
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası attığı tweetlerle fenomen haline gelen Fuat Avni artık uluslararası bir mesele.
Çünkü bütün çalışmalarına rağmen Fuat Avni’yi bulamayan hükümet, çareyi ABD’den yardım istemekte buldu.
İstihbarat servisi de dahil çeşitli kurumlardan aralarında Fuat Avni’nin de bulunduğu bir grup kullanıcı ile ilgili bilgi talep edildi.
Amerikalılar bu durum karşısında hayli şaşkın denebilir.
Böyle bir dönemde Washington’a gelen Türk siyasilerin ajandasında Fethullah Gülen ve Fuat Avni var.
ABD'NİN MAŞASI
Hükümet ABD’ye Fethullah Gülen ve Hizmet Hareketi ile ilgili gazete haberlerinden oluşan bir dosya sundu.
Üstelik Türkiye’deyken ‘ABD’nin maşası’ diyenler buraya gelince ‘Aşırı dinci, El Kaide’den bile tehlikeli’ dediler.
Aslında AKP’lilerin ABD çıkarmalarını ayrı bir yazı konusu yapmakta fayda var. Mesela bir başdanışmanın New York içinde helikopterle dolaşması, hükümet icraatlarını anlatmak için özel uçak kiralaması sadece Türkler’in değil Amerikalılar’ın bile dilinde.
ÇOK CİDDİYE ALMIYORLAR
Bazı bakan ve üst düzey bürokratların ABD ziyaretleri de hayli ilginç geçiyor.
Peki hükümetten gelen dosyalara, ‘Bize Fuat Avni’yi bulun’ taleplerine Washington nasıl bakıyor?
Birincisi hayli şaşkınlar.
İkincisi ‘Biz kimsenin bilgilerini paylaşmayız’ diyorlar. Üçüncüsü hükümet kaynaklarının Hizmet Hareketi ile ilgili anlattıklarını çok da ciddiye almıyorlar.
Nitekim İçişleri Bakanı Efkan Ala, Washington’daki konuşması sırasında salonda bulunan bir diplomat gazetecilerin duyacağı şekilde ‘Bakan hangi ülkeden bahsediyor’ deyip en basit tabirle bakanın anlattıklarını tiye almıştı.
Yani ABD paralel yalanlara itibar etmediği gibi ‘Bana Fuat Avni’yi bulun’ türü taleplere gülüp geçiyor.