O kadar çok yazacak şey var ki, nereden başlasam bilemiyorum. -Sorsanız, başörtüsünü
halk oyuna sunmaya karşılar. Gerekçe "Halk bölünür!"
İslam -
laiklik tartışması çıkar. İyi, halk bölünmesin. Ama o ne?
Anıtkabir'de
özgürlük karşıtı 126 bin kişi toplanmış. Beylerin sevinçten ağzı kulaklarında. "İşte biz böyle toplanırız, biz bu kadarız" havalarından geçilmiyor. Demek ki, halk oyundan, faraza, özgürlük karşıtı bir irade çıkarabilecek olsalar, hiç durmayıp halk oyuna başvuracaklar.
Hatta orada halk oyu, özgürlüğü boğmak için kırbaç olarak kullanılacak. Buradan anlaşılıyor ki, başörtüsü konusundaki
referandum karşıtlığı da, sadece halk oyunun özgürlük yanlısı olmasından kaynaklanıyor. -Aziz Nesin'in oğulları günün başka flaş olayı.
Matematik Profesörü
Ali Nesin,
öğretim üyelerinin "özgürlük
bildirisi"ne
imza attı,
kıyamet koptu.
"Mahalle baskısı" Ali Nesin'e kök söktürüyor. Buna bir de "medeni
ülkelerde insanların nasıl giyindiği ortadadır" diyerek evrensel bir
kıyafet yönetmeliği arayışına çıkan, ardından "düşünce özgürlüğü ileriye doğru atılan adımlar için geçerlidir" fetvasını üreten "kardeş Ahmet Nesin baskısı"nı ilave edin, sonra gelin buna,
Hürriyet -
Milliyet ikilisinin manşetlere çıkan güçlendirici katkılarını ekleyin....
İşte özgürlük karşıtı curcuna böyle gelişiyor. -Ateist,
darbe heveslisi ve asker telefonu karşısında ayağa kalkıp ceketini ilikleyen
profesör "başörtülülere
ders vermektense üniversiteleri kapatırız" diyor. Bu adam
Üniversiteler Arası
Kurul tarafından YÖK'e
aday gösteriliyor. Bir başkası Türkiye'nin en büyük üniversitesinin rektörü. Vaktiyle başörtüsüne özgürlük taraftarı olduğu rivayetleri bile var. Sonra bir "
mahalle baskısı" na maruz kalıyor ve çıkıyor, milletin huzurunda "Belki de başörtülü öğrenciye düşük not verebiliriz" diye konuşuyor.
Hani, başörtülü doktor adayı kızlar, erkek
kadavra üzerinde çalışmak istemiyorlardı!!! Öyle bir rivayet vardı. Onun için başörtülü kız öğrenciler doktor olmamalıydılar!!! Gelin bu profesörlere bir şey deyin o zaman. Başörtülü öğrencisini almamak için üniversiteyi kapatmayı göze alan, inançlarını paylaşmadığı öğrenciye düşük not verebileceğini düşünen profesörlere bir şey söyleyin.
Ne garip bir ülkedeyiz? -En kötü şey ne biliyor musunuz? Ülke insanlarından bir grubunun, özgürlüğünü diğer gruptan alıyor konuma düşmesi. Manzara o değil mi? Birilerimiz özgürlük istiyor, ötekiler vermeye yanaşmıyor. Nasıl bir ülke bu? Eşit vatandaşlar ülkesi mi?
Nasıl kuruldu bu ülkede özgürlükler standardı? Nasıl biçimlendi? Kim hangi yetkiyi nasıl aldı? Aslında
Anayasa Profesörü,
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı
Burhan Kuzu, "Rektörler amuda kalksın" derken yanlış söylüyor: Gerekirse amuda kalkmaya bile hazır halet-i ruhiye içine sürüklenenler maalesef özgürlük yanlıları. Düşünün:
Özgürlük karşıtlarını ikna için neredeyse başörtüsünün kaç santim olacağını bile
tarif etmeye hazır bir halet-i ruhiye içindeyiz. Ne bu? Sana ne, diyemiyoruz. Sen kim oluyorsun, diyemiyoruz. Benim
giyim tarzımı
tayin sana mı düştü, diyemiyoruz.
Eşitlik bu mu diyemiyoruz.
Demokrasi bu mu, diyemiyoruz. Rektörler el koymuş sanki üniversiteye. Babalarının malı. Oraya canlarının istediğini alıyor, istemediğini almıyorlar ve bunu bir hak gibi telakki ediyorlar. Meydanlara çıkıyor, yürüyor, bağırıyor, bildiri yayınlıyorlar. Bu
demokrasi mi
Allah aşkına, diyemiyoruz. Bu hukuk devleti mi? "Başı açık öğrencilere bir şey olursa" gibi mevhum bir gerekçenin arkasına sığınmış, "başörtülü öğrenciler" e karşı despot bir uygulamayı sürdürüyorlar.
Yasağın açıkça uygulandığı 10 yıldan bu yana 80 bin öğrenci okuldan atılmış, okula alınmamış, ufku karartılmış. Reel zulüm bu. Biz bu zulümden kurtulmak istiyoruz, o "
Hayır zulmü devam ettirmek benim hakkım" diyor. Hangi çağda yaşıyoruz? Faşizmin resmen
bayrak açtığı bir dünya bu. Hem de utanmazca. -Özgürlük karşıtı cephede
kalem oynatanlara ne demeli?
Yazıklar olsun. Özgürlüğü tekeline alan bir cephede vuruşmak onur mu, düşünmelerini isterdim. Doğan Gurubu'nun özellikle Hürriyet ve Milliyet'te soyunduğu misyon ise gerçekten yüz kızartıcı. Özgürlük karşıtı bu cephe savaşçılığı unutulmayacak. -
Özgürlüklerden yana üniversite mensupları ise, 2008 Türkiye'sinin umuda
yolculuk işaretleridir. Mahalle baskısını aştıkları için onları yürekten kutluyorum.
AHMET TAŞGETİREN/BUGÜN