Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Wall Street Journal'ın yaptığı bir haber üzerine kamuoyu açıklaması yaptı. Yapılan açıklamada; Ergenekon ve Balyoz davaları üzerinden, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin adı ile anılan ‘Hizmet Hareketi’nin mesnetsiz, yüzeysel ve yanlı eleştirilere muhatap olduğu vurgulandı.
Somut hiçbir delile dayanmayan, hem hukuksal hem de basın ahlaki açısından sorunlu iddiaların ve kabulü mümkün olmayan suçlamaların yapıldığı ifade edildi.
İşte Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın yayımladığı açıklama metni:
Bir süreden beri Ergenekon ve Balyoz davaları üzerinden Sayın Fethullah Gülen’in adı ile anılan ‘Hizmet Hareketi’ mesnetsiz, yüzeysel ve yanlı eleştirilere muhatap olmaktadır.
Hiçbir somut delile dayanmayan ‘kamuoyundaki yaygın kanaatlere göre’ gibi sadece hukuksal olarak değil, basın ahlaki açısından da sorunlu iddialarla hem Sayın Gülen'e hem onu sevenlere yönelik son derece ciddi ve kabulü mümkün olmayan suçlamalar yapılmaktadır.
En son Wall Street Journal'ın konu ile ilgili bu kabilden bir haber yapması Vakfımızın kamuoyuna yönelik demokratik saygısından dolayı bir açıklama yapmak zorunda bırakmıştır:
• Haberde Hizmet Hareketi‘nin Türkiye'de yargıyı domine ettiği şeklinde çok ciddi bir iddia hiç bir delile dayandırılmadan sadece "yaygın kanı" temeline dayandırılarak ortaya atılmaktadır. İddiayı ‘yaygın kanı’ veya ‘yaygın kanaate göre’ şeklinde temellendirmek hem hukuk hem de gazetecilik etiği açısından evrensel ölçülerin dışındadır. Yargıyı ele geçirme iddiası gibi somut bir suç somut delillerle ortaya konmalıdır.
• Hâkim ve savcıların verdiği kararlar arkasında inanç, mezhep, ırk aidiyeti gibi kimlik üzerinden eleştiri yapmak en iyimser ifade ile ahlaki değildir.
• Bahsi geçen davalarda yargının bir eksiği ve yanlışı var ise elbette hukuk devleti çerçevesinde bunun üzerine gidilmesi gerekir. Üstelik yargı süreci de henüz tamamlanmış değildir.
• Bir diğer yandan haber özü itibarı ile Türkiye Cumhuriyeti Devletini yargının ele geçirilebildiği, yüzeysel, kurumlaşmamış bir kabile devleti olarak göstermesi yönüyle de oryantalist bakış açısını yansıtmaktadır.
• Haberde bir diğer yanlış nokta ise Hizmet Hareketi’nin Kürt açılımında hükümete ortaklık etmek niyetinde olması iddiasıdır. Görünen o ki bir süredir Hizmet'i Kürt sorununda güvenlikçi olarak eleştirenlerin şimdi de "hükümete ortak olmak istiyor "şeklinde eleştirmeleridir. Hizmet’in Kürt açılımında bir şekilde hükümete ortak olabilecek hiç bir enstrümanı yoktur. Hizmet Hareketinin elindeki en önemli enstrüman toplum nezdindeki itibarıdır. Nitekim Sayın Gülen’de bu itibarı “Sulh hayırdır, hayır sulh içindedir” beyanıyla Hükümetin müzakere sürecine desteğini beyan ederek ifade etmiştir. Hizmet’in Kürt sorununun çözümüne yönelik sosyal kredisini müspet olarak kullanması neden eleştirilmektedir? Binlerce cana mal olmuş bu sosyal yaranın çözülmesinde Hükümet’in iyi niyetli çabalarına başta Gülen’in ve Hizmet’in verdiği destek neden bu şekilde yanlı yorumlanmaktadır?
Öte yandan bu haberde kraldan çok kralcılık söz konusudur. Hükümete yakın çevreler, örneğin Sayın Başbakan’ın baş danışmanı Yalçın Akdoğan, sayın Gülen’in şahsında Hizmet’in Kürt açılımına verdiği desteğin önemini takdirle belirtmişlerdir. Hal böyle iken bu haberdeki tartışmaları anlamlandırmak zorlaşmaktadır. Bizzat Hükümet’in üyeleri ve danışmanları Hizmet’in müspet katkısını takdir ederlerken sanki Hizmet ve Hükümet arasında bir çatışma olduğu algısının ısrarla tekrarını anlamak gerçekten mümkün değildir.
• Burada tekrar hatırlatmakta fayda vardır ki, Hizmet hareketi hiç bir siyasi ve sosyal camiayla çatışma içinde olmaz. Hizmet hareketi felsefi kökenini" müspet hareket "tarzı olarak tanımlanan fikirden almaktadır. Buna göre Hizmet hiç bir başka grupla çekişme, rekabet, çatışma içinde doğası gereği olamaz. Diğer bütün sosyal ve siyasi grupların müspet faaliyetleri ile iftihar eder.
GAZETECİLER VE YAZARLAR VAKFI