İzinsiz olarak 1983 yılında açtığı
su kuyusu nedeniyle geçtiğimiz günlerde yeniden karakolluk olan Bursalı
işadamı Fahrettin Gülener, olanlara kızarak yerel gazetelere "Kendi ihbarımdır: Ben bir
kaçakçıyım" şeklinde ilan verdi.
Ermetal Şirketler Grubu Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Fahrettin Gülener, yıllar önce açtığı su kuyusu nedeniyle o dönemde hakkında işlem yapılmış ve cezasını
ödemiş olmasına rağmen yeniden karakola çağrılmasına tepki gösterdi. Demirtaş
Organize Sanayi Bölgesi (DOSAB)
Nilüfer Sokak'ta bin 400 kişinin çalıştığı şirketler grubuna 12 Şubat'ta
jandarma ekiplerinin gelerek, su kaçakçılığı yaptığı yönündeki şikayetleri iletmesi üzerine sinirlendi. 1983 yılında açılan ve o dönemde cezası ödenen, şu an ise faal olmayan su kuyusunun yeniden karşısına çıkmasına şaşıran Gülener, karakola giderek ifade verdi.
25 yıl sonra bu tür bir uygulamaya muhatap olmayı içine sindiremediğini belirten Gülener, "Fabrikamda tek bir
işçi bile sigortasız çalışmıyor. Vergimi ödüyorum.
Hırsız değilim, kaçakçı değilim. Bin 400 kişiye ekmek veriyorum. 1983 yılında inşaatta kullanmak için izinsiz su kuyusu açtım. Yıllar önce yaptığım hatanın bedelini de para cezasıyla ödedim. Günlük su ihtiyacını DOSAB'dan karşılıyorum. Bu konu DSİ Bölge Müdürlüğü'nün iş bilmezliğidir. Ne suçum, ne cezam varsa, gelip tespit etsinler." diye konuştu.
Üyesi olduğu
dernek ve oda
yönetimlerinden
istifa ettiğini açıklayan Gülener, içine sindiremediği yaşananlar karşısında yerel gazetelere bir ilan verdi. Gülener, ilanında şu ifadelere yer verdi: "Dürüstlüğünü canından aziz varlığı olarak kabul eden, 36 yıllık iş hayatında bir kez dahi
sigortasız işçi çalıştırmayan,
kayıt dışı ekonomiye itibar etmeyen, devletiyle para,
kredi,
dolandırıcılık konularında hiç davalaşmamış,
topluma ters düşecek en
küçük bir hareketten dahi kaçınmış benim naçiz varlığıma inen bu tür bir
darbe ile 'dinim ve milliyetim hariç' tüm sosyal değerlerimden soğudum. Eski tarihte kapatılmış (20 yıl önce) bir kuyudan su kullanmışlığımı ve bu sebeple, devletin yukarıda sözü geçen makamları tarafından cezalandırıldığımı ve artık benim hiçbir sözüme, davranışıma, tavır ve değerlerime itibar edilmeyeceğine dair; kamuoyunda gelişecek olan olumsuzluğun kendimce farkındalığımı kamuoyuna ihbar ediyorum. TIR'lar dolusu su kaçakçılığı yaptığımı açıkça
itiraf ediyorum. Bundan böyle, adını ve sırasını sayamayacağım tüm
sivil toplum kuruluşu,
vakıf, dernek yarı resmi kurumlardan istifa ettiğimi arz ederim. Yine bundan böyle topluma faydalı işler kapsamındaki faaliyetlerde boy göstermeye hakkım ve haddim olmadığının bilinciyle tüm şahıs, kurum ve kuruluşlardan özür dilerim.''
Kendisiyle uğraşanlardan bıktığını ve yorulduğunu belirten Gülener, şöyle devam etti: "Pes ediyorum. Yer altı sularını günde birkaç bin ton harcayan işletmelerin hakkaniyetle denetlenip
kontrol altına alınmasını kamuoyu önünde talep ediyorum. Kaldı ki şirketlerimde su kullanımı sadece lavabolar için olup, üretimde kullandığım herhangi bir su ihtiyacım yoktur ve olmamıştır. Kamuoyuna mal olmuş benim gibi bir insanı rezil etmek uğruna, beni çeşitli yollarla ve defalarca şikayet eden sorumsuz kişi veye kişileri, uydurma/torpilli ruhsatlarla ve üstelik aldıkları ruhsatın kat kat üzerinde su tüketmeleriyle
kanser,
ülser ve benzeri hastalıklar aşırı derecede artmıştır. Sonuç olarak, 'Türk'ün Türk'e ettiğini, Moskof Türk'e etmemiştir. Üç yüz yıldan beri' diyen Tanzimat yazarı
Ziya Paşa, bu sözü 1876 yılında sarf etmiştir. Demek ki hiçbir şey değişmemiş olup ben de 'Edeplinin edepsizce borcu vardır, öder öder hiç bitmez' tarzındaki
halk deyişini bu kez kendi üzerimde yaşamaktayım. Bundan böyle ben yeteri kadar enayice borç ödedim, hiç olmazsa çocuklarım ödemesinler.''
CİHAN