Medya Derneği ve ICFJ'nin düzenlediği '
medya etiği atölye çalışması'nda yaptığımız röportajların ilkini dün yayınlamıştık.
BU LİNKE TIKLAYARAK OKUYABİLİRSİNİZ Bugün de, bir diğer usta
gazeteci Alper Görmüş röportajını sizlere sunuyoruz...
Sizce Türkiye'de dijital medyanın rolü nedir? Olumlu ve olumsuz yanlarından bahseder misiniz?
Ben, internetin gazeteciliğe sağlayacağı katkılardan çok umutluydum ve bu düşünceme kısmen karşılık buldum.
İnternetten önce dert şuydu: Bazı haberler okurdan gizleniyordu. 'Kartel medyası'nın vermediği haberler
halka ulaşmıyordu, internetle bu kırıldı. Yani
internet haberciliği temel rolünü oynadı ama çok sayıda problemli alan var. Tıpkı
tiraj -
reyting kaygısı gibi internette de 'tıklanma' hastalıkları misliyle arttı ve bu konuda ağır bir
rekabet var. Okuyucu kazanmak için cinselliğe başvurulması çok büyük bir problem. Ayrıca hızdan kaynaklanan haber kirliliği de mevcut. Düzeltilmesi gereken çok nokta var ama genel anlamda rolü olumlu ve önemli.
Dijital medya, geleneksel basının tahtını sallıyor mu? Ya da günün birinde yazılı basını tamamıyla geride bırakıp zirveye oturabilir mi?
Buna karar vermek için hala
erken fakat özellikle
genç kuşağın eğilimlerine baktığımızda geleneksel medyadan uzaklaşıldığını görüyoruz. Artık haberleri internetten alıyorlar, tabi sosyal medya da büyüttü bu eğilimi. İnternet kullanımı sınırlı olan eski kuşak çekilince, yeni kuşakla birlikte geleneksel medyanın etkisi azalacak gibi görünüyor, tabi bunu sezgisel olarak söylüyorum. Wikileaks örneğinde olduğu gibi, bilgilerin internette hızla yayılmasının da etkisi var bu durumda. Bir yazımda "2010'un geleneksel medyanın nihai ölümünün başlangıcının sembolik yılı" olabileceğini söylemiştim. Medya tarihçileri ilerde baktığı zaman 2010'u böyle kaydedebilir.
Sosyal paylaşım ağlarının kaynak olarak kullanılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hız çağındayız. En hızlı olanın en avantajlı olduğu açık, bu yüzden etkili. İnternetle birlikte pasif okurluğa
itiraz doğdu. Halk sadece birilerinin yazdığını okuyan olmak istemiyor, buna tepkili. Katılmak istiyor, pasif kalmak istemiyor. Gazetelerin internet sayfalarına gönderilen okur mektupları da bunu açıkça gösteriyor.
Bu eğilimi düşününce, internet pasif konumdan katılımcı konuma geçişi sağladığı için önü açık. Bireylere kendi dışındaki dünyayı nasıl yaşayacağına dair katkı sağlıyor. Bu, kesinlikle geri dönüşsüz bir süreç yani okur tekrar pasif hale dönmeyecek, tepeden birilerinin yazdıklarını okuyan olmayacak. Geleneksel medya bu temele dayalı olduğu için ihtiyacı karşılayamayacak ve tahtını asıl bu sarsacak.
Belki okuru katılımcı yapmanın bir yolu bulunur, bilmiyoruz ama o zaman da ne kadar geleneksel olur, tartışılır.
İnternet medyasının en çok tartışılan konularından biri olan hız/doğruluk denklemi sizce nasıl olmalı?
Bu yıllardan beri var olan genel bir sorun (tv, gazete) ve dünya bunu hep tartıştı. ABD hızı öne alırken,
İngiliz basını 'haberimiz yanlış olmasın, biraz geç verelim'i
tercih etti. İnternetle birlikte bu sorun can yakıcı hale geldi. Hız çağında 'boşverin hızı' diyemeyiz, önemli olan bu iki mesele arasında dengeyi sağlayabilmek.
Bu konuda okur tepkisi de önemli. Acaba hangisini tercih edecek? 'Hızlı olsun da bazı yanlışlar olsa da olur' mu diyecek yoksa 'asla yanlış olmasın biraz geç haberdar olsak da olur' mu? Biz bu yönü atlıyoruz, kamuoyu beklentileri de önemli, yani işin bu tarafı da var. Belki de asparagas haberlerin çoğalmasından bıkacak ve uyaracak, işte o zaman bir denge oluşacak kamuoyunun etkisiyle. Kişisel fikrim sorulursa, şahsen hızdan değil doğruluktan yana oyumu kullanırım.
Zeynep YOLDAŞ - Samanyoluhaber.com