Genç Siviller hakkında zorunlu açıklama
Bu yazıyı
Can Ataklı’yı ikna etmek için yazmadım. Biliyorum ki olmaz. Genç Siviller için geçen gün “Siyasal İslamcı yeni bir
örgüt” demiş. “Yeni akım şeriatçılar” vs vs gibi aslı astarı olmayan bir
takım laflar etmiş.
Kendisini ikna etmeye çalışmıyorum, yazısını okuyup da yanlış intiba edinmişler için yazıyorum. Bu gazetede birinin de gerçekleri yazması lazım..
Genç Siviller “yeni akım şeriatçı” olmadığı gibi “Siyasal İslamcı” bir örgüt de değildir. Uzaktan yakından da bir ilgisi yoktur.
Bu oluşuma az çok girmiş, en azından e gruplarına dahil olmuş, birkaç toplantısına gitmiş, yazılarını sürekli takip etmiş biri olarak Genç Siviller için bunu söylemek saçmalığın daniskasıdır.
Arasına ateisti de var,
Müslüman’ı da var, Hıristiyan’ı da var belki budisti de var, çok da ilgilenilmiyor ama Can Ataklı’nın çok arzu ettiği gibi “şeriatçısı” yok.
Onlar kendilerini gayet net şöyle tanımlıyor.
“Biz kendimizi” bu ülkenin hastanelerinde doğmuş, okullarında okumuş olan, kimseden ne çok ne de az herkes kadar bu ülkenin sahibi olan, herkes gibi
Cem Yılmaz esprilerine gülen, Babam ve Oğlum filminde ağlayan, kimsenin üniformasını giymeyen, şiddetle uzaktan yakından bir alakası olmayan, uzun ve sağlıklı bir ömür sürmek isteyen,
Türkiye Cumhuriyeti’nin sıradan vatandaşları”.
Kimsenin üniformasını giymeyen, yani kabaca kimsenin adamı olmayan, güçlü bağlarla bir kimliğe ya da ideolojiye bağlı olmadan zihni, bedeni esnek ve özgür olabilen olarak tanımladığımız
sivilliği temsil ediyoruz.
Üniformasızlık bize vicdanımızın peşinden gitme özgürlüğü veriyor. Herkesin sadece kendi sorunları hakkında duyarlı ve herkesin sadece kendine demokrat olduğu Türkiye’de ancak vicdanlarımızı özgürleştirebilirsek hakkaniyetli bir
siyaset yapabiliriz. Ancak bu anlamda sivil olabilirsek bize benzemeyen, ötekilerimiz içinde gerektiğinde sesimizi çıkarma erdemini gösterebiliriz.”
“Demokratız. Bu büyük bir iddia. Bunun hakkını vermekle meşgulüz. Demokratlığın ancak bana benzemeyen için de sesini çıkarman gerektiğinde çıkarabiliyorsan bunun namuslu bir demokratlık olabileceğini biliyoruz.
İdeolojimiz nedir gibi bir derdimiz yok. Son aşamada hepimiz vicdanlarımızın peşinden ortak bir söylemde bir araya geliyoruz.
Hiçbir yerde kendini evinde hissedememe, bir yurtsuzluk, rahatsızlık hali bizi böyle bir söylemde ortaklaştırdı.
Vicdani siyaset yaptığımızı iddia ediyoruz. Muhalifiz ama
isyan ahlakıyla
hesap sormayı, sorumluluk ahlakıyla da hesap vermeyi bilen bir muhaliflik bu.
Türkiye’de zencileri zencilere kırdırarak ayakta kalan bir müesses nizam söz konusu. Bu
iktidar bloğunun üzerinde oturduğu dengeler mekanizmasını ancak birbirimizin haklarına çaprazlama sahip çıkarak bozabiliriz.”
Hadise budur.
Görüldüğü gibi bir şeriatçı bir ideoloji falan yok. Saf ve
temiz bir
demokrasi anlayışı var.
Ha ama tabi “Laikçinin” olmadığı yerde “şeriatçı” vardır mantığı güdülüyorsa bilemem.
O mantıkla mücadele etmek mümkün değildir biliyorsunuz.
Tuğçe Baran /
Vatan