Aslında tartışmaları aylar önceden başlamış, herkes
Tayyip Erdoğan’ın
aday olup olmayacağı sorusunun cevabını arıyordu. 24
Nisan’da Tayyip Erdoğan,
AK Parti’nin adayının
Dışişleri Bakanı
Abdullah Gül olduğunu açıklayınca bu soru cevabını buldu ve
27 Nisan’da
Meclis’te ilk tur
oylama yapıldı. Ve her şey o zaman başladı.
27 Nisan gecesi
Genelkurmay Başkanlığı’nın sitesinde yayımlanan
muhtıra mahiyetindeki yazı ile birlikte
Türkiye ertesi sabaha
darbe söylentileri ile uyandı. Bir anda darbe Türkiye’nin
gündemine oturdu ve herkes 2007 yılında bir darbenin mümkün olup olamadığını, bugünkü sürece nasıl gelindiğini tartışmaya başladı.
Hukukçular, yazarlar, siyasetçiler darbe ile ilgili görüşlerini açıklamaya başladı. Düne kadar
demokrasiden dem vuran isimler, bir bir adeta darbeyi alkışlayan tavırları ile hepimizi şaşkına çevirdi. “Demokrasi gerekli; ama...” ile devam eden cümleler kurulmaya başlandı. Daha önce darbe yaşayan, bunun bedelini ödeyen kerli ferli adamlar yaşananları unutup bir anda demokrasiden vazgeçmekte hiçbir beis görmedi.
Peki sürekli apolitik olduğundan şikayet edilen gençler bu konuda ne düşünüyor? Darbe söylentilerinin onlardaki karşılığının ne olduğunu öğrenmek için biz de açıklamanın yapıldığı gecenin sabahında yolda gördüğümüz gençlere teybimizi tuttuk. Gördük ki gençler demokrasiden kolay kolay vazgeçmek niyetinde değiller. Onlar olaylara daha sağduyu ile yaklaşıp aşılması gerektiği ve kutuplaşmaların önünün kesilmesi noktasında hemfikirler.
Bugün darbeyi alkışla karşılayanları dehşet içinde izleyen öğrenciler, farklı platformlarda bir araya gelerek darbeye karşı görüşlerini açıklıyor.
Afyon’da bir grup öğrenci Sosyoloji
Öğrencileri Kongresi’nde “Kaygımızın temel nedeni darbe zihniyetini taşıyan kadroların
toplumsal paranoyadan güç alıp elinde tuttuğu öğrencilerin inisiyatifini yok etmesidir.
Bu bağlamda TSK’nın yapmış olduğu açıklamada yer alan ‘
Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır.’ ibaresini çok tehlikeli buluyoruz. Aynı temelde oluşturulmuş bir paranoya ile üniversitelerde darbe içinde yaşayan ve yaşamaya hapsedilen öğrenciler olarak darbe çığırtkanlığı yapan her türlü söyleme ve oluşuma karşıyız.” ifadelerini kullanarak görüşlerini ortaya koydu. Öyle görünüyor ki bu sisli ortamda demokrasi sınavında sınıfta kalanlar gençler değil, tam aksine yılların tecrübesini yaşamış olan isimler oldu.
Gençlerin gönlü demokraside
Rasim Ozan - Toplum ve Politika Enstitüsü genel koordinatörü: Bu gayri meşru bir uygulamadır. Demokratik bir ülkede darbe olması beklenemez. Bugün vicdan ve ahlak sahibi insanlar buna karşı çıkmasını bilmelidir.
Rahmi Aydın - Özel sektör: Hâlâ 2007 yılında bunun konuşuluyor olması büyük utanç. Bunu konuşuyor olmaktan dolayı gerçekten çok üzülüyorum. Bu kadar emeğe yazık.
Sami Evli - Eğitim danışmanı: Muhtıra niteliğinde bir
bildiri ile gündemin değişmesi çok çocukça bir şey. Türkiye’nin bunları aşması lazım. AK Parti ne yaptı da bunları hak etti? Anayasal süreç işliyor, neden böyle bir şeye niye gerek duyuldu anlam vermek söz konusu değil. Askerin kendi yetkilerini bilip, orada kalması lazım.
Ahmet Cem Özer - Öğrenci: Bu muhtıra niteliğindeki açıklamayı antidemokratik buluyorum. Bence askerin siyasete müdahalesi ve sivillerin buna zemin hazırlaması doğru bir yaklaşım değil. Sivillerin ‘AK Parti’ye iyi oldu’ açıklamaları askerin açıklamasından daha vahim.
CHP buna karşı çıkıp ‘biz muhalefet olarak buradayız, askerin müdahalesine karşıyız’ diyebilmeliydi.
Havva Yılmaz - Öğrenci: Bir kere bu, kesinlikle Genelkurmay’ın görevini aştığını gösteren bir açıklama. Genelkurmay’ın böyle bir yetkisi yok. Genelkurmay’ın cumhurbaşkanlığı gibi hassas bir konuda ülkeyi böyle germesi ve toplumda kutuplaşmalara neden olması yanlış.
Emin Gürsoy - Bahçeşehir Üniversitesi öğrencisi: Dört tane darbe yaşadık. Böyle bir açıklamanın gecenin bir vakti yapılması ve ortamın iyice gerginleştirilmesi antidemokratik bir durum. Okullarda bize demokrasi aşılanırken demokratik süreç kesintiye uğratılmaya çalışılıyor. Böyle bir ortamda biz demokrasiyi nasıl öğreneceğiz?
Kadir Yumuşak - Muhasebeci:Demokrasi çabasındaki bir Türkiye’nin 20 yılının geriye gitmesi engellenmiş olsa bile burada insanlar bir görüş bildirdi.
Çocuk sayılan askeriyenin,
babası olan hükümete karşı bu tür açıklamada bulunması çok yakışıksız. Bir çocuğun ‘baba bunu sen yapmazsan keserim seni’ demesi mümkün müdür? Esas kötü olan, akla-mantığa sığmayan düşüncelerin normalmiş gibi söylenmesidir. Kendini demokrat olarak tanımlayan kişiler ‘darbeye karşıyım; ama’ gibi cümlelerle ne kadar demokrat olduklarını gösteriyorlar. Onları sözde değil, özde demokrat olmaya çağırıyorum.
Erkan Şen - Öğrenci:Başbakan’a bağlı bir kuruluş böyle konuşamaz. Bu muhtıra ile darbe tehdidinde bulunulmuştur. Bir taraftan
dindar kesime diğer taraftan da açıklamadaki “Ne mutlu Türk’üm diyene” ifadesi ile etnik topluluklara karşı bir şey.
Beytullah Aksoy - İşletme öğrencisi: Kesinlikle bu açıklamayı demokrasi adına çok
küçük düşürücü buluyorum. Ülkeyi ileriye götürmeye çalışan gençler olarak demokrasiye olan güvenimi yitiriyorum. Bu tür açıklamalar ile bu ülkede demokrasi olduğuna inanamıyorum.
Ayşegül Ecer - Hukuk öğrencisi:Gece 12’de duyunca şok etkisinde kaldık. Bir daha asla darbe söylentisi dahi olmaz derken sanki hiç
ders almamış gibi tekraren başa döndük. Demokrasinin anlamı kalmamış ve meşru zeminini kaybetmiş gibi bir tablo var.
İlhan Döğüş - İşletme öğrencisi:Geri adım attılar, darbe yapma ihtimalleri yoktur.
Askeriye darbe yapma alışkanlığından vazgeçmeli. AK Parti daha güçlenerek gelecek seçimlerde. Bu Meclis’e
cumhurbaşkanı seçtirmediler; ama her şey demokrasi içinde belirlenmeli.
Zaman