Medya, muhalefet, iktidar
Genelkurmay kıvranıyor.
Bir yandan ordunun “
imajını” korumaya çalışıyorlar, bir yandan da “camileri bombalayıp insanları öldürecek” bir alçaklıkla aralarına mesafe koyup “suçun” parçası olmaktan kurtulmaya uğraşıyorlar.
Bu açmazdan çıkamazlar.
Çünkü bir ordunun “imajı” yalanlarla korunmaz, aksine her yalanda o “imaj” biraz daha çöker.
Ordu, imajını korumak istiyorsa
siyasetten çıkacak,
darbecileri ayıklayacak, onları hukuka teslim edecek ve gerçekleri halkına açıklayacak.
Güneydoğu'da binlerce insanı öldüren JİTEM'in varlığını inkâr ederek “imajını” kurtarabildi mi? Kimse inandı mı o laflara?
Bizim ordu ne yazık ki hastalanmış.
Siyaset merakı, iktidar hırsı,
ülkeyi “kendine ait” sanması hastalandırmış orduyu.
Tabii burada tek suç ordunun değil.
Bir ülkenin ordusunda “cami bombalamayı” planlayacak vicdansızlıklar böylesine pervasızlıkla ortaya çıkabiliyorsa, o ülkenin medyası da bu sefalette rol almıştır.
Dürüst bir medyaya sahip hiçbir ülkede “darbe” olmaz.
Sahtekârlığı, ordunun bazı gazetecileri “fişlediği” dönemde yazıişleri müdürü olmasına rağmen “ben o sırada işsizdim” deme noktasına vardıran, “camilerde insanların öldürüleceği” planları güle oynaya konuşup sulandıran bir fersudeliği sıkılmadan benimseyen insanların yazar, gazeteci, televizyoncu olabildiği bir ülkede darbe de olur.
Gazetelerde çıkan yazıları okuyorum.
Aralarında çok dürüst insanlarımız, çok yürekli yazarlarımız var.
Onları imrenerek, övünerek, sevinerek izliyoruz.
Bir de “
darbeci” makulesi var.
Kendi halkına düşman, kendi insanını küçümseyen, çapsızlığını ve yeteneksizliğini “histerik”
öfke krizlerinin altına saklamaya çalışan, hem paşalarının paçasına asılıp hem de demokrat görünmek isteyen bu medya mensupları, “
darbe planları” karşısında Genelkurmay'dan daha fazla acı çekerek kıvranıyorlar.
Bu olayın “gerçeğini” ortaya çıkarmak, “gerçeği” talep etmek yerine, Genelkurmay'a “yalanlasana bu haberleri” diye yalvarıyorlar.
Genelkurmay'a yalvaracaklarına, “camileri kim bombalayacaktı” diye sorup cevabını arasalar, kendi insanlarının canına kast edenleri bir daha bunlara tevessül edemeyecek hale getirseler ya.
Nerede onlarda o yürek, nerede onlarda o vicdan.
Zor bela buldukları sütunları kaybetmemek için her darbecinin silahına mermi olur bunlar.
Demokratik bir ülkede nasıl yaşayacaklar, ne yazacaklar?
Gür, mert bir sesle darbeye karşı çıkacaklarına, bu “belgelerin niye
Taraf'a sızdığını” soruyorlar.
Taraf'a geldi çünkü siz bugüne kadar bunları yayımlamadınız.
Dört alçakça darbeden geçti bu zavallı ülke, hangisinde medya darbecilerle
işbirliği yapmadı?
Eğer namuslu gazeteler olsaydı 28
Şubat rezilliği olur muydu?
Çevik Bir'le tombul yardımcısı o “andıçları” yazmaya cesaret edebilir miydi?
Bir yandan “darbe” dualarına çıkıp bir yandan da demokrat görünmek isteyen, darbeye değil de darbenin haber olmasına karşı çıkan bu adamlara benim halisane önerim, “soytarılığı” fazla uzatmamaları.
Altından kalkamazlar sonra.
Medya böyle de, muhalefet nasıl?
“Askerlerin
sivil yargıda yargılanmasına” karşı çıkıp koşa koşa
Anayasa Mahkemesi'ne giden CHP'nin başkanından bir ses duydunuz mu?
Koskoca parti, kendi vatandaşlarını “camilerde bombalayacak” adamlar karşısında sessiz... Umurunda değil.
Adam utanır da kalkar bir laf söyler.
“Ergenekon'un avukatlığındaki” o ateşli hitabet,
darbe planını görünce nereye kayboldu?
Siyasi iktidar, bu darbe planı karşısında daha dik duruyor, eleştiriyor ama bu yetmez, siz iktidarsınız, sorumlu sizsiniz, açıklamalar yapmak, suçlananların hukuka sevk edilmesini sağlamak, ordunun bu darbeci ve hastalıklı yapısını değiştirmek sizin göreviniz.
Anayasa değişikliği için bir an önce harekete geçmezseniz, yeni darbeciler yeni planlar yaparlar.
DTP'nin kapatılması karşısında sessiz durmak, hakkınızda açılacak yeni bir davanın alttan alta biçimlenmesine engel olmayacağı gibi, anayasayı değiştirmemeniz de yeni planların hazırlanmasına engel olmaz.
Artık bu ülkeyi değiştirelim.
Anayasasını, yasalarını, ordusunu, hukukunu, siyasetini yeniden ve dürüstçe biçimlendirelim.
Bizim ömrümüz alçakça darbelerle tükendi, bari çocuklarımız düzgün bir ülkede yaşasın.
AHMET ALTAN - TARAF