Islak imzalı orijinal nüshaya rağmen masum insanların evlerine
silah konularak suçlanmasını öngören
eylem planı inkâr edildi. Azınlıkları
hedef alan
Kafes planı da kabul edilmedi.
Balyoz darbe planı için de benzer bir tutum sergileniyor. TSK, meçhul subayın gönderdiği
psikolojik harekât bilgilerinin yer aldığı
belgeleri ise kabul etti. Kamuoyunu internet aracalığıyla yönlendirmeyi içeren belgelerle ilgili "direktifi 2000'li yıllarda Başbakanlık'tan aldık" açıklaması yapıldı. Ancak Başbakanlıkta
kayıt bulunamadı. Kabul edilen bir diğer belge de sosyetik
fişleme oldu.
26
Nisan 1998 tarihli
Sabah ve
Hürriyet gazetelerinde, başarılı bir operasyonla yakalanan
PKK terör örgütünün 2 numaralı ismi Şemdin Sakık'a ait olduğu ileri sürülen ifadeleri okuyanlar bazı isimlere inanamıyordu. Her ne kadar Hürriyet Başyazarı
Oktay Ekşi "Aramızdaki hainleri tanıyalım" dese de, Mehmet Ali
Birand,
Cengiz Çandar gibi yazarların PKK ile ilişkili olduklarına inanmak mümkün değildi. Bu ifadeler gerekçe gösterilerek Birand işten atıldı; Çandar'ın da yazılarına ara verildi. Sakık'ın ifadelerinde İnsan Hakları Derneği Başkanı
Akın Birdal da suçlanmıştı. Birdal, 15 gün sonra suikasta uğradı.
Sözde ifadelerle ilgili şüpheyi doğrulayan ilk açıklama
Can Ataklı'dan geldi. Ataklı, 99'un son aylarında Öküz Dergisi'ne şöyle diyordu: "O ifadeler
İstanbul sosyetesiyle içli dışlı bir
komutan tarafından eklendi. Yayımlanmaması halinde gazeteyi batırmakla tehdit etti." Bir süre sonra FP milletvekili
Nazlı Ilıcak, Yeni
Şafak gazetesinde
Andıç'ı deşifre etti. 30 Ekim'de
Cengiz Çandar, Radikal'e "
iftiracı paşaları" bildiğini açıkladı. Bu isimler andıçtaki imzaları doğruluyordu: '
Çevik Bir ve
Erol Özkasnak'.
Genelkurmay'dan 'taslaktı' savunması gelirken, "Alçakları tanıyalım" başlıklı bir yazı kaleme alan Hürriyet'in başyazarı
Oktay Ekşi köşesinde, "Bazı arkadaşlarımıza iftira edenlere yardımda bulunmuş gibi olduk. Böyle adi bir tertibin içinde devletin bulunabileceğini nereden bilebilirdik?" demek zorunda kaldı.
Bu gelişmelerin ardından başlatılan ve 5 Ocak 2001'de sonuçlanan soruşturmadan bir şey çıkmadı.
Cumhuriyet Başsavcılığı, FP İstanbul
Milletvekili Nazlı Ilıcak'ın "Andıç" başlıklı "güçlü eylem planı" belgesinde imzası bulunduğunu iddia ettiği eski Genelkurmay 2. Başkanı
emekli Orgeneral Çevik Bir, dönemin Genelkurmay
İstihbarat Başkanı
Tümgeneral Fevzi Türkeri ve İç İstihbarat Şube Müdürü Bülent Dağsalı'yla ilgili suçlamalar konusunda '
görevsizlik' kararı verdi. Genelkurmay Başkanlığı'na gönderilen dosyanın akıbetinden haber alınamadı. Akın Birdal 2009'da bir girişimde daha bulundu, ancak yine sonuç alamadı.
Fişleme skandalında da benzer bir süreç yaşandı. Hürriyet gazetesinin 'Sosyetik fişleme' başlıklı manşetine göre,
Kara Kuvvetleri Komutanlığı, kaymakamlıklara yazı göndererek, "AB ve ABD yanlısı kişiler hakkında istihbarat toplanmasını" istedi. Yazı
Kadıköy,
Maltepe,
Kartal ve
Sultanbeyli kaymakamlıklarıyla 1 Numaralı Dikimevi Müdürlüğü, Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığı'na gönderilmişti. Yazı kapsamında AB ve ABD yanlısı kişilerin organize bir grup olup olmadığı, söz konusu devletlerle ilişkilerinin mahiyetinin ne olduğu araştırılırken biyografik bilgilerin de toplanması isteniyordu. Yazıda ayrıca
azınlıklar, yüksek sosyete, zengin çocukları, tarikatlar, masonlar ve satanistler de izlenme kapsamında değerlendiriliyordu. Genelkurmay haberi doğruladı ve "Çalışmada yer alan bazı hususların düzeltilmesi maksadıyla gerekli incelemelere başlanmıştır.'' dedi. "Hiç kimsenin fişlenmediği, böyle bir görevin hiçbir birliğe emredilmediği''ni kaydetti ve ekledi: "Bu bakımdan, bütün halkımız huzur içinde olmalıdır.'' Fişleme emrini veren ve Balyoz'da ismi geçen komutan ise 2004 YAŞ'ında emekli edilen
Tuğgeneral Kaya Varol'du.
ZAMAN