İstanbul’da Rum azınlığa karşı girişilen 6-7
Eylül olaylarının da ‘Özel
Harp’ işi olduğu belirtiliyor.
Aradaki
kilit isim,
emekli binbaşı Fikret Emek’ti.
Ergenekon zanlısı Emek,
Seferberlik Tetkik Kurulu’nun
bölge başkanıydı. Bir iddiaya göre 1952’de ordu içinde gizlice kurulan STK,
ülkede ‘vatansever hücre’ler oluşturuyordu
Bülent Ecevit, 1978’de başbakan olarak
Kars’ın
Sarıkamış ilçesine gittiğinde, 1974 yılında kendisine kontrgerilla hakkında brifing vermiş olan
Tümgeneral Sabri
Yirmibeşoğlu ile orduevinde yemek yedi. Ecevit, Yirmibeşoğlu’ndan Özel Harp’le ilgili bilgi almaya çalışıyordu. Çünkü o yıllarda ülke çapında
öğretim üyelerine, savcılara ve halka yönelik suikastlarda
Özel Harp Dairesi’ne bağlı
sivillerin kullanıldığından kuşkulanıyordu. Yirmibeşoğlu “Kuşkularınız yersiz” deyince Ecevit şunu sordu:
“Farz- ı muhal, buradaki MHP il başkanı, aynı zamanda Özel Harp Dairesi’nin sivil uzantısındaki gizli elemanlardan biri olamaz mı?” Yirmibeşoğlu samimiyetle doğruladı bunu:
“Evet, öyledir ama kendisi çok güvenilir, vatansever bir arkadaşımızdır.”
“6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir
örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı.”
Yirmibeşoğlu, bir müddet NATO eğitimi için yurtdışına gitmiş, döndüğünde de ‘Türk kontrgerillasının doğduğu yer’ olarak bilinen
Kıbrıs’ta görevlendirilmişti.
Bugün de işlevi sürüyor
Adı sonradan Özel Harp Dairesi olarak değiştirilen ve 6-7 Eylül olaylarında ‘muhteşem’ bir örgütleyici rol oynayan, zaman zaman yapılan açıklamalarda ‘
tasfiye edildiği’ ya da bünyesindeki ‘sivillerin ayıklandığı’ savunulmasına karşın, Seferberlik Tetkik Kurulu denilen kontrgerilla örgütünün eski işlevini sürdürdüğü, Ergenekon operasyonuyla net olarak görüldü.
Eskişehir’de annesinin evinden koca bir cephanelik çıkan ve Özel
Kuvvetler’in hazırladığı halkı
fişleme belgelerini muhafaza eden
emekli Binbaşı Fikret Emek, yakın geçmişte Seferberlik Tetkik Kurulu bünyesinde
Manisa ve Kars’ta bölge başkanlığı görevini yürütmüştü. Emek söz konusu görevlerini polis ve
savcılık ifadelerinde, ‘1996- 1999
Muğla Seferberlik Tetkik Kurulu Bölge Başkanlığı’nda çalıştığını, 1999- 2001 Kars Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı’nda çalıştığını, 2001-2004
Genelkurmay Başkanlığı
Özel Kuvvetler Komutanlığı Muharebe Arama Kurtarma (MAK)
Alay Komutanlığı
İstihbarat ve İKK Şube Müdürü olarak binbaşı rütbesinde görev yaptığını, 24
Ağustos 2004 tarihinde vazife malulü gazi statüsünde ordudan emekli olduğunu’ anlattı.
Seferberlik Tetkik Kurulu ve ardından Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görev üstlenen Emek’in, bu özellikleriyle Ergenekon’un Gladyo bağlantısında kilit rol oynadığı kuşkusu doğdu.
Fikret Emek’in görev yaptığı Seferberlik Tetkik Kurulu (STK) hakkında değişik kaynaklarda değişik anlatımlar mevcut. Bazı kaynaklar STK’nın ABD’de eğitim gören
Tuğgeneral Daniş Karabelen tarafından Milli
Güvenlik Kurulu’nun (MGK) yetkilendirmesiyle 27 Eylül 1952’de kurulduğunu belirtiyor. Bu kaynaklara göre 1948’de ABD’ye ‘özel harp’ kurumları ve strateji eğitimi için gönderilen 16
subay, STK’nın resmi çekirdeğini oluşturuyor. Bu subaylar arasında Karabelen’in yanı sıra, Turgut Sunalp,
Ahmet Yıldız,
Alparslan Türkeş, Suphi K
araman, ve Fikret Ateşdağlı da yer aldı. İlk icraatı,
Kore’ye asker gönderme işlerinin organizasyonu oldu. Aynı çerçevede ABD’nin askeri
yardımlarını yapan kuruluşu Yardım İçin Ortak ABD
Askeri Kurulu (JUSMAT -Joint US Military Mission for Aid to
Turkey) TSK içinden STK’larla özel seçilmiş subaylarca irtibatlandırılmıştı.
12
Mayıs 2008’de
Aksiyon dergisine konuşan Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) koordinatörü (şu anda 90 yaşında olan) İsmail
Tansu, STK hakkında da ilginç bilgiler veriyordu. STK’lar kurulduğunda binbaşı rütbesinde olan emekli albay Tansu’ya göre, STK, ABD’nin teklifi üzerine
Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde gizlice kurulmuştu. Görünen hedefi
Rusya’nın muhtemel bir işgalinin engellenmesiydi. Dairenin lojistikten sorumlu komutanlığını da yapan Tansu’ya göre kuruluş amacı ‘
Savaşta düşman (Rusya)
Türkiye’yi işgal ederse, işgal ettiği yerlerde onların iflahını kesmek, gerilla hareketiyle onları yıpratmak’tı. Tansu STK’larla ilgili şu bilgileri veriyordu:
Gizli yemin: Güvenilirliğine inanılan üyeler,
teşkilata ‘gizli yeminle’ alınıyordu. Üyeler, askerlik hizmetini yapanların içinden, çoğunluğu ise yedek subaylar arasından seçiliyordu. Genelkurmay bünyesinde kurulan dairede çalışanlar, askerlik günlerinden itibaren takip edilmeye başlanıyordu. Gizli çalışan teşkilat üyeleri, belirli usullere göre seçiliyordu. Bu kişiler ‘son derece vatanperver ve milliyetperver’ olanlardan seçiliyordu. Güvenilir, sır vermeyen elemanların vatan ve millet sevgisi sohbetler esnasında ölçülüyor, olumlu not alanlara görev öneriliyordu.
Bölge başkanlıkları: STK’nın üyeleri sivil hayattan seçiliyordu.
Hücre tipi yapılanmaya giden teşkilatta, hiçbir üye diğerini tanımıyordu. Yedek subayı, askerdeyken, daha hizmetteyken alınıyor, eğitiliyor ve ‘Görevlendirildiğin bölgede bölge başkanımız var, onunla temas sağla ve kuracağın teşkilat için kendini hazırla’ talimatı veriliyordu. Dairede 50-60 subay vardı. STK, bölge başkanlıkları kurarak hücre tipi yapılanmaya gitmişti. İstanbul,
İzmir, Kars,
Ardahan,
Trabzon. Hiç kimse bir savaşa gizlice hazırlanıldığını bilmiyordu.
TMT’yi STK kurdu: Dönemin
Başbakanı Adnan
Menderes ve
Dışişleri Bakanı Fatin
Rüştü Zorlu’nun talimatıyla Genelkurmay’a bağlı Özel Harp Dairesi’nde EOKA’ya karşı bir örgüt kurulması kararı alındı. 1957’de Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) kuruldu. Planlama, yürütme ve koordinatörlüğünü İsmail Tansu yaptı.
Para ABD’den geliyordu: 1970’li yıllarda dairenin başkanlığını yapan emekli
Orgeneral Kemal Yamak, ABD’nin düzenli olarak her yıl 1 milyon dolar verdiğini açıklamıştı. Yardımlar JUSMAT aracılığıyla geliyordu. Birlikler
İşgal durumunda direnişçilerin kullanacağı
Amerikan silahları da yeraltına gömülmüştü. Ortak operasyonlar yapılan ABD ekibine J3 kodu veriliyordu. ABD bürosu eski
Gülhane’nin karşısındaydı. STK ise
Kızılay’dan
Kolej yönüne giderken ara sokakta bir villada çalışıyordu.
Para kesilince Ecevit öğrendi: ABD maddi desteği kesince,
Genelkurmay Başkanı Semih Sancar, Başbakan Bülent Ecevit’in onayıyla örtülü ödenekten para istedi. Ecevit dairenin varlığından paranın ne için istendiğini sorunca haberdar oldu. Kenan
Evren de
12 Eylül darbesinin ardından dairenin varlığını ve ne yaptığını açıklamak zorunda kaldı. Evren emekli olduktan sonra kaleme aldığı anılarında Özel Harp Dairesi’nin kontrgerilla faaliyetleri yürütmesine karşı çıktığını belirterek şöyle diyor: “Genelkurmay başkanı olduktan sonra bu daireyi esas görevine yönelttiğimi tekrar kontrgerilla söylentileri istemediğimi söyledim”
1967’den sonra ÖHD oldu
Kurulun ismi, 1967 yılında, o zamanki komutanı Tuğgeneral Cihat Ayol tarafından Özel Harp Diresi’ne (ÖHD) dönüştürüldü. ‘Gayri nizami kuvvetlere karşı harekât’ konusunda uzmanlaşan ÖHD, ‘ordu içindeki gizli ordu’ olarak da anıldı. Bazı 1960 darbecilerini de içinden çıkaran yapılanmanın TSK dışına da çıkarak sivil gizli cephanelikler, milis grupları oluşturduğuna dair iddialar oldu.
Genelkurmay, 16
Kasım 1990’da “Dünyadaki yeni gelişmeler karşısında askeri stratejilerde değişiklik meydana geldikçe Özel Harp Dairesi’nin görevleri de gözden geçirilecektir” açıklamasını yaptı. Özel Harp Dairesi, 1994 yılında Özel Kuvvetler Birliği olarak adını değiştirdi.
STK, ÖHD ve ÖKK’nın başucu kitabı,
Tunus doğumlu
Fransız subay David Galula’nın gerilla hareketlerini bütün detaylarıyla anlatan ‘Ayaklanmaları Bastırma Hareketleri-Teori Pratik’ adlı eseri oldu. ABD’nin de
Irak’ta yaptığı
insan hakları ihlallerini savunmak için kullandığı bu kitap, STK ve ÖHD’nin referansı olmuştu. Nitekim, Orgeneral Ali Keskiner’in imzasıyla 1964 yılının 25 Mayıs günü ops: 17087464 mr. ta. krl. sayılı
Kara Kuvvetleri Komutanlığı emriyle yürürlüğe sokulan sahra talimnamesi bu kitabın tercümesi gibiydi. Bu talimname kamuoyunun gündemine ilk kez Barış Gazetesi tarafından 1973 yılında ‘şiddetin kaynağı’ başlığıyla duyurulmuştu.
NATO’nun gizli orduları
STK ve ÖHD, İsviçreli Araştırmacı Daniele Ganser’in ‘NATO’nun Gizli
Orduları’ başlıklı kitabına konu olan araştırmanın da konularından biriydi. Türkiye için geniş yer ayıran Ganser, Keskiner’in talimatnamesini kanıt olarak gösterip, “Türkiye’deki gizli ordu, Batı
Avrupa’daki diğer tüm gölge ordulardan daha zorba bir tarihe sahip. Türk gizli ordusu kontrgerilla, NATO gölge orduları Batı Avrupa genelinde açığa çıkarıldıktan sonra da faaliyetini sürdürmeye devam etti. Faaliyetler st 31-15 talimnamesine göre sürdürülüyor” yorumunu yapmıştı.
Karanlık olaylarda hep ‘gayri nizami kuvvet’ iddiası
‘Gayri nizami kuvvet’ diye nitelendirilen bu birimler pek çok karanlık olaydan sorumlu tutuldu. Bu birimlerin barış döneminde savaş halinin varlığının kabul ettirilmesi için ‘korkutma, dehşet salma, sabotajlar ve karşı güçlerin içine sızarak haber alma’ yöntemleri kullandığı da biliniyor. Eski MİT’çi
Mehmet Eymür’ün anlatımına göre; gayri nizami harp kurslarında, ‘gizli
haberleşme, gizli faliyetlere giriş ve fert,
maske, kimlik tespiti, gizli harekât tekniği,
mülakat ve
sorgulama, takip ve takipten kurtulma, sahte doküman, istihbarat ve istihbarata karşı koyma’ gibi dersler veriliyor. 6-7 Eylül olaylarının yanı sıra
1 Mayıs 1977’de
Taksim’de yaşananların Özel Harp Dairesi’yle ilintili olduğuna dair çok sayıda bilgi ve iddia var.
PKK ile mücadele sırasında yaşanan bazı
kanun dışı müdahaleler ve
faili meçhul cinayetlerin de ÖHD ile ilişkili olduğu
AİHM’nin kararlarına bile yansıdı.
ÖHD’nin ÖKK’ya dönüştürülmesinin ardından son dönemde bazı çete operasyonlarında ÖKK mensupları yakalandı.
Ankara’daki Sauna,
Atabeyler çetesi gibi örgütlenmelerde ÖKK’dan subaylar tutuklanmıştı. Eski polis istihbaratçısı
Bülent Orakoğlu şunları söylemişti:
“Özel Kuvvetler içindeki sivil unsurlar disiplin altında değiller. Danıştay saldırısı, Atabeyler ve Sauna... Hepsi aynı adrese çıkıyor. Devlet içinde hukuki yapısı olmayan ama devlet yetkilerini kullanan bir yapı türetiyor bunları. Hepsinin içinde emekli askerler var.”
RADİKAL