İddiaya göre, grizu
patlaması ve göçükte hayatını kaybeden 19
işçinin bulunduğu 16.00-24.00 vardiyasında çalışanlar, olaydan bir gün önce meydana gelen göçükte ölümden döndü.
Vardiyada çalışan yaklaşık 20 işçinin, göçüğün meydana geleceğini anlayınca ortamdan uzaklaşarak, hayatlarını kurtardığı öne sürüldü.
Olayın tanıklarından Yusuf Aydın, grizu patlamasının gerçekleştiği bölümde, bir gün önce de göçük meydana geldiğini belirterek, şunları söyledi:
''Ben o sırada dış kısımdaydım. Arkadaşlarım göçük meydana geleceğini fark edince hızla kaçmışlar, canlarını zor kurtarmışlar. Bir süre sonra ise tekrar aynı yere girerek, çalışmaya devam etmişler. Bir gün sonra meydana gelecek göçükte hayatını kaybedecek olan eniştem Yusuf
Karaca, olaydan sonra 'Hiç bu kadar korkmamıştım. Toz, dumana karıştı, zor kaçtık' dedi. Ben de '
Allah korumuş' dedim.
Maden, bir gün önceden bize haber verdi aslında.''
''PATLAMA, DİNAMİT NEDENİYLE GERÇEKLEŞMİŞ OLMAYABİLİR''
''Maden çavuşu'' olan ve
kurtarma çalışmalarına katılan
Hamza Başkurt ise hayatını kaybeden işçilerden
Ramazan Baştepe'nin, vardiyanın
dinamitçisi olduğunu belirterek, ''Ramazan'a, genellikle gaz
ölçüm cihazı verilmezdi. Ben de kurtarma çalışmaları sırasında olay yerinde gaz ölçüm cihazı göremedim'' dedi.
Arkadaşlarının cesedini ayrı yerlerde bulduklarını anlatan Başkurt, şöyle konuştu:
''Arkadaşlarımız toplu halde değildi. En son Ramazan Baştepe'yi bulduk. Herhalde ikinci patlamadan sonra üçüncü patlamayı yapmak için giderken
makine kendiliğinden kıvılcım aldı. Dinamit atışı olsaydı, arkadaşlarımızın hepsi bir yerde olurdu.''
Bir gün önce patlamanın meydana geldiği yerin çok havasız olduğunu ve gaz birikmesinin başladığını ileri süren Başkurt, buna rağmen ortamın havasının temizlenmediğini kaydetti.
''BİR İŞÇİNİN BİR EL ARABASI KÖMÜR KADAR DEĞERİ YOKTU''
Maden ocağındaki güvenlik önlemlerinin yetersizliğine değinen Başkurt, şöyle devam etti:
''Körükler, bizim dinamitle patlattığımız yerdeki pis havayı alıp, çalıştığımız yere veriyordu. Biz devamlı pis havayı soluyorduk. Her yönden sıkıntılı bir yerdi. Önümüz göçüyor, direkler kırılıyor, buna rağmen bizden sürekli kömür isteniyordu. Tedbirsizlik nedeniyle 3 ay önce bileğim kırıldı, bir yıl içinde 2 sefer göçüğün arkasında kaldım, arkadaşlar kurtardı. İşten atılma korkusuyla hiçbir işçi konuşamıyordu. Bir işçinin bir el arabası, kömür kadar değeri yoktu.''
Arkadaşlarının cesetlerini çıkardığını belirten Başkurt, şunları anlattı:
''Dışarıdan gelen kurtarma ekipleri, 'Bağırmayın, artık onlar sizi duymazlar, öldüler' demelerine rağmen olay gecesi biz ağlayarak arkadaşlarımızın ismini bağırdık. Psikiyatriste gittim, sakinleştiriciyle ayakta durabiliyorum. Arkadaşlarım aklıma geliyor, durup dururken ağlıyorum. Bunu ancak yaşayan bilir.''
MADEN OCAĞINDAN FOTOĞRAFLAR
Bu arada, maden ocağında çalışanlar tarafından çekilen fotoğraflarda, işçilerin çalışma şartlarındaki zorluk göze çarpıyor.
Ölen işçilerin hatıra olsun diye çektirdiği fotoğraflarda, dinamitle çalışmalar da karelerde yer alıyor.