23
Nisan'da gerilim yüksekti. Buna karşın
Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının
Meclis resepsiyonuna katılmış olmasından dolayı hükümet rahattı.
Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, çevresini saran gazetecilerden kurtarması için
Başbakan Tayyip Erdoğan'dan
yardım isterken şöyle diyordu: "Cumhurbaşkanı'nın kim olacağını bir tek bana söyledi. Ben de ağzımı bantladım..." Erdoğan, bunun üzerine "Eşim dahil kimseyle paylaşmadım" açıklamasını yapıyor, "Sayın
Abdullah Gül ile de mi paylaşmadınız?" sorusuna ise önce "Evet o da bilmiyor"
yanıtını veriyordu.
Bir adım attıktan sonra Gül'e dönüp yüzüne dikkatlice baktıktan sonra, o kritik cümle geliyordu: "Bakarsın sen olursun..." Gül, gülmekle yetinirken salonun diğer ucundaki Arınç şöyle diyordu: "Adayı bugün öğrendim. İçim rahat, güzel şeyler olacak..." Resepsiyondan sonra saat 22.00'de bu kez Erdoğan
Başbakanlık Konutu'nda Gül ile buluşuyordu. Görüşme uzun sürmedi; bir saatte sonlandı. Erdoğan, bakanlarıyla başlattığı "istişare" turuna devam etti. Konuta ilk gelen
Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmen oldu, onu
Nimet Çubukçu takip etti. İki görüşme de uzun sürmedi. Konuta 23.30'da son giren
Sanayi ve
Ticaret Bakanı Ali
Coşkun idi.
'ADAYINIZI BİZ GÖSTERELİM'
Bu sırada Meclis'teki resepsiyon bitmiş, Haber Türk
Ankara Temsilcisi Taki Doğan yayına başlamıştı.
Asker kökenli olan Taki Doğan, Genelkurmay Başkanı'na söylenen ismin
Milli Savunma Bakanı Vecdi
Gönül olduğunu iddia ediyordu. Ali Coşkun, çalışma bölümünde oturan Erdoğan'ın yanına gittiğinde, "Haber Türk'ün yayınını izlediniz mi? Vecdi Bey'i
aday yapacağınız söyleniyor" dedi. Erdoğan herhangi bir imada dahi bulunmadı; Coşkun'a, "Durumu yorumlar mısın?" demekle yetindi. Coşkun, sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladı: "Durumu yorumlayacak bir şey yok. Şimdi biz bu habere ne diyeceğiz? Doğrulayacak mıyız, yalanlayacak mıyız?"
Erdoğan televizyon ekranına doğru baktı; kararlı bir ses tonuyla ekledi: "Ben kararımı henüz vermedim..." Coşkun ise "Siz konuşmadığınız, bir isim üzerinde durmadığınız için bir yorum yapamıyorum" deyip sözlerini sürdürdü: "Piyasada Abdullah Gül adı dolaşıyor. Size yakın bir isim. 'Muhakkak Abdullah Gül olacak' diyorsanız, tek isimle uzlaşma olmaz. Gelin birkaç isim çıkaralım. Bizler, grup başkanlarımız bu isimler üzerinde uzlaşma yolu arasınlar. Sayımız yeterli, sonuçta 'Gül olacak' diyorsanız, onu yine seçtiririz. Ama 'Tek isim olacak o da Abdullah Gül olacak' diyorsanız, Gül yukarıda sizin memurunuz gibi bir görüntüye düşer, bu da Çankaya'ya gölge düşürür." Bu sözler Erdoğan'ın yüzünün asılmasına neden oldu; Coşkun'un sözünü "Yani..." diyerek kesti. Coşkun devam etti: "Yani siz çekimser kalın, bir isim belirlemeyin. Sizin istediğiniz ismi biz önerelim. Ama tek aday belirlemeyin. Bunun en iyisi de aslında Cumhurbaşkanı'nın
halk tarafından seçilmesidir." Erdoğan, bir isim söylemedi. Coşkun ise yıllardır kendisine "ağabey" diyen Erdoğan'ın isim gizlemesine içerledi. Tam dışarıya çıkıyordu ki, Vecdi Gönül adı televizyonda tekrar edilince dayanamayıp bir daha sordu: "Vecdi Bey için bir açıklama yapacak mısınız?" Erdoğan, yanıt vermek yerine soru yöneltti: "Vecdi Bey'i nasıl bilirsin?" Coşkun düşüncelerini sıraladı: "Devlet umuru görmüş biri. Eşinin başı da açık. Çankaya'da tepki de toplamaz. Askerle de sorunu olmaz..." Erdoğan, Coşkun'a iyi geceler dilemekle yetindi.
DYP'NİN BALIK KEYFİ
Bu saatlerde DYP
Başkanlık Divanı üyelerinin çoğunluğu da Ankara'nın ünlü Trilye Balık Restoranı'nda durum değerlendiriyordu. Masada bu satırların yazarının da arasında bulunduğu bazı gazeteciler ve milletvekili
Ümmet Kandoğan da vardı. Telefondaki ses, "Karşında oturan Ümmet Kandoğan cuma günü oylamaya katılacak" diyordu. Kandoğan'a iddianın doğru olup olmadığını sorduğumda, "Söyleyen kim?" demekle yetindi. İsmi vermeyince, "Tavrımın ne olacağını
Elazığ'da size söylemiştim" dedi. Sözünü ettiği, bir ay önce Ağar ile gittiği Elazığ'da dile getirdiği "Ben oylamaya girilmesinden yanayım" cümlesiydi. DYP yönetimi ise Kandoğan'a güveniyor, "Rica edersek girmez; asıl
fire CHP ve Anavatan'da olacak" tahmininde bulunuyordu. Masada ağırlıkla konuşulan, oylamaya katılma veya katılmama karşılığı önerilen para miktarlarıydı. Herkes ispatı olmayan bir iddiayı dile getiriyor, biraz sonra kendisi de inanıyordu.
ARTIK KRİZ OLMAZ
Cumhurbaşkanlığı oylaması için "çengel harekâtı" hızlanmıştı. Anavatan
Bitlis milletvekili Safder Gaydalı'nın, 25 Nisan
Çarşamba günü saat 15.00 civarında cep telefonu çaldı. Arayan
AK Parti Elazığ milletvekili Abdülbaki
Türkoğlu idi. Söze kestirmeden girdi: "
Abdülkadir Aksu ile
İçişleri Bakanlığı'nda oturuyoruz, ziyaretine gelmek istiyoruz." Gaydalı, "Devlet ayağa gelmez, emredin ben geleyim" dedi. İçişleri Bakanlığı makamında başlayan görüşme 15 dakika sonra Başbakanlık Konutu'nda noktalandı. Erdoğan söze girmeden, Gaydalı konuşmaya başladı: "Beni buraya arkadaşlarınız getirdi. Biz bir grubuz, onlarla hareket etmek mecburiyetindeyim. Eğer arkadaşlarımı yarı yolda bırakırsam tiynetsiz bir adam olurum. Böyle bir adamı da herkes satın alır, ben o değilim..." Gaydalı, Meclis'te 367 kişi bulunmazsa
Anayasa Mahkemesi'nden oylamanın iptali kararı çıkabileceğini söyleyip devam etti: "Gelin Cumhurbaşkanı'nı halka seçtirin. Biz de
destek verelim, değişikliği çıkartalım." Erdoğan netti: "Artık
kriz olmaz; bu işi de aşarız..." Türkiye'nin bir
demokrasi mücadelesi verdiğini, herkesin de bunun yanında yer alması gerektiğini söyledi. Gaydalı kararlıydı, Aksu'yu Erdoğan'ın yanında bırakıp ayrıldı. Ertesi gün Anavatan Başkanlık Divanı üyelerine yaşadıklarını anlattığında
Mumcu duygulanmıştı...
GÖKÇEK ÇOK UĞRAŞTI AMA
Oylamaya 2 gün kalmış, Anavatan'ın Meclis Genel Kurulu'na katılmayacağı ihtimali yükselmeye başlamıştı. Mumcu'nun evinin kapısı çalındı. Gelen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Melih Gökçek'ti. Bir kenara çekilip sohbete başladılar. Mumcu, "Gül'e karşı kategorik bir duruşum yok; o benim dostum" dedi. Gökçek, "O zaman girin oylamaya; gün demokrasiden yana tavır günüdür" dedi. Mumcu'nun ses tonu yükseldi: "Sen bunların demokrasiden, haktan hukuktan yana olduklarını mı sanıyorsun? Partim
mahkeme kararı ile
Hazine yardımı almayı hak etti;
kanun, hak hukuk tanımıyorlar."
Gökçek sakinleştirmeye çalıştı: "Yahu mesele oysa kolay; hallederiz. Hazine yardımı yapılması konusuysa o basit, ben hemen hallederim..." Mumcu öfkelendi: "Bak Başkan bu sözünü duymamış olayım." Gökçek'in yanıtı ise ilginçti: "Gel inat etme, oylamaya katıl. Göreceksin bak, yalnız kalacaksın. Sen CHP'den
istifa edip partine katılan milletvekillerinin yanında olacağını düşünüyorsan yanılıyorsun. Hepsi oylamaya katılacak..." Ancak Gökçek'in dediği çıkmadı; CHP'den gelen milletvekillerinin hepsi Mumcu'nun yanından ayrılmadı. O gün konuşulanları Gökçek'e sorduk; yanıtı şöyle oldu: "Mumcu Başbakan'a kızıyordu. Partiye yardım konusunu açtı. Ben de 'Bu tür konular hal yoluna konulur, önemli değil' gibisinden bir şey söyledim. 'Hallederim' demedim..." Mumcu'ya sorduğumuzda ise "Evet Melih Başkan'ın bu yönde bir önerisi oldu, ben de tepki koydum" demekle yetindi.
MUHARREM SARIKAYA - SABAH