Jandarma neden vardır?
Hükümetin hazırladığı yeni
Ulusal Program'da yer alan iç güvenliğin sivilleştirilmesi reformunun ne kadar hayati bir reform olduğu,
Ergenekon soruşturması genişledikçe ve derinleştikçe daha iyi anlaşılıyor.
"Fırat'ın doğusundaki Ergenekon" bizim bu taraftakinden çok daha insafsız, çok daha vahşi ve çok daha pervasız... Kimi
jandarma görevlilerinin başrolde olduğu bu vukuatların bir kısmını zaten biliyorduk. Bir kısmını biz bilmiyorduk ama
bölge insanı çok iyi biliyordu, bir kısmını ise hep birlikte yeni öğreniyoruz.
Öğrendikçe de halka
hesap vermeyen, kendini seçilmişlere karşı sorumlu hissetmeyen, askeri hiyerarşi içinde çalışan silahlı bir güç iç güvenlikten sorumlu tutulduğunda neler olabileceğini daha iyi anlıyoruz. Ve şu soru geliyor gündeme: Jandarma neden vardır? Soruyu şöyle de sorabiliriz: Eğer polis teşkilatı, en ücra köye, en
küçük mezraya kadar Türkiye'nin dört bucağına uzanan geniş bir ağ kurabilecek, etkinlik sağlayabilecek durumda olsaydı, jandarmaya gerek kalır mıydı?
O zaman bu teşkilatın lağvedilmesini konuşur muyduk? Elbette konuşurduk ve konuşmalıyız. Kimileri, birçok kurumun olduğu gibi jandarmanın da ezelden ebede yaşayacak bir kuruluş olduğunu sanabilirler; jandarmanın lağvından bahsetmeyi devletin lağvından bahsetmekle eş tutabilir, telaffuz edilmesine bile dayanamayabilirler.
Ama bu takıntılılar bize jandarmanın iç güvenlik görevi yapmasının bir istisna olduğunu, geçici bir durum olduğunu unutturmamalı. Jandarma teşkilatının varlığı, esas olarak polis teşkilatının eksikliklerine dayanır ve asıl
hedef, bu eksikliklerin zaman içinde giderilmesi ve jandarmanın görev alanının ve
yetkilerinin süreç içinde küçülmesidir. Kaldı ki bu geçicilik durumu "
Polisle İlişki Çalışma ve İşbirliği Esaslarını" düzenleyen Jandarma Yönetmeliği'nde de açıkça dile getiriliyor.
Söz konusu yönetmeliğe göre, "polis görev ve sorumluluk alanı olup ta, bugüne kadar
Polis Teşkilatı kurulmayan yerlerdeki
emniyet ve asayişe ilişkin hizmetler, polis teşkilatı kuruluncaya kadar, Jandarma iç güvenlik birliklerince yerine getirilir. Şehir ve kasabalarda kentleşme nedeniyle; belediye sınırları genişledikçe bu yerlerdeki, Jandarmaya ait görev ve sorumluluk alanları ..... polise devredilir." Kimin kararıyla devredilir? İşte bu nokta problemli.
Çünkü yönetmelik, devir işleminin valiliğin önerisi, Jandarma Genel Komutanı'nın uygun görmesi ve İçişleri Bakanı'nın onayı ile gerçekleşeceğini söylüyor. Peki neden? Eskiden jandarma alanı olan herhangi bir yerde polis teşkilatı kurulmuşsa ve artık jandarmaya ihtiyaç kalmamışsa, yani o bölgenin artık polise devri gerekiyorsa, bu durumu "onaylamak" neden Jandarma Genel Komutanı'na düşsün?
Kanun, bir yerin polisin görev alanı sayılması için o yerin il ve ilçe belediye sınırı haline gelmesini veya o yerde polis teşkilatı olmasını yeterli sayıyorsa, bu şartlar da gerçekleşmişse, mesele çözülmüş demektir. Devletin iç güvenlikten sorumlu birimleri gereken işlemleri yapar, tabii ki Jandarmayı da bilgilendirirler.
Umalım ki, hükümetin hazırladığı yeni Ulusal Program'da yer alan "İç güvenlik hizmetlerinin koordinasyonu ve iç güvenlikle ilgili görev, yetki ve sorumlulukların etkin olarak yerine getirilmesini güçleştiren mevzuat ve uygulamanın değiştirilmesi" ifadesinde kastedilen mevzuat değişikliklerinden biri de bu olur.
Umalım ki, iç güvenliğin sivilleşmesi çerçevesinde yapılacak reformlarda, EMASYA protokolünün değiştirilmesiyle, yani jandarmanın 28
Şubat öncesi sınırlarına çekilmesiyle yetinilmez, daha ileri gidilir; demokrasimiz iç güvenliğin askerileşmesinin yarattığı tahribattan bütünüyle kurtarılır.
GÜLAY GÖKTÜRK - BUGÜN