Pakistan'ın ünlü
şair ve düşünürü
Muhammed İkbal'in oğlu,
babasının bir kitabını kendisine takdim ettiğinde, Fransa'nın en itibarlı kurumlarından biri olan İlmî
Araştırmalar Millî Merkezi'nde (CNRS) yöneticilik yapıyordu. Mevlânâ ismine ilk defa bu kitapta rastladı.
Ve Mevlânâ'nın o eserde geçen birkaç beyti, birkaç sözü Prof. Dr. Eva de Vitray-Meyerovitch'i adeta büyüledi. Öylesine büyüledi ki hemen Batı dillerinde ondan yapılmış tercümeleri aramaya başladı. Çok azdı. Bulabildiklerini okumadı, adeta içti. Hemen İslâm konusunda araştırmalara başladı. İslâm'la ilgili eserleri ve Kur'an mealleri okudu.
Yaşı ellilerdeydi. Fransa'nın en köklü aristokrat ve koyu
dindar bir ailesinden geliyordu. Aristokrat çocuklarının öğrenim gördüğü en seçkin okullarda eğitim görmüş,
Fransız ve
İngiliz güzide mürebbiyeler elinde yetişmişti. Her zaman özel hizmetçileri ve şoförleri olmuştu. Nihayet iyi bir tahsilden sonra profesörlük mevkiine yükselmişti. Çalıştığı merkezin prestiji sayesinde de dünyanın en ünlü bilim ve fikir adamlarıyla tanışmıştı. İslâm'la ilgili araştırmalarının ardından tam
Müslüman olmaya karar vermişti ki, "İki milyarı bulan onca Hıristiyan yanlış yolda da bir ben mi doğruyu buluyorum acaba?" kuşkusuyla kendi dinini daha yakından inceleme kararı aldı.
Üç sene ünlü Sorbonne Üniversitesi'ndeki Hıristiyanlığın kutsal kitapları ile ilgili yorumlar yapan önemli bir profesörün derslerine devam etti. O profesöre ve diğer Hıristiyan din adamlarına içini kemiren soruları yöneltti. İkna edici hiçbir
cevap alamadı. Daha sonra tanıştığı ve baba gibi hürmet ettiği dünyaca meşhur oryantalist Louis Massignon'a derdini açtı. Massignon, Eva Hanım'a verecek cevap bulamadı. Kendisine son kararını vermeden önce başka bir şehirdeki çok değerli bir rahibe gitmesi ve onunla görüşmesi tavsiyesinde bulundu. Gitti, görüştü, fakat tam bir hayal kırıklığına uğradı.
Paris'e döndü. Manevi ızdıraplar içinde kıvranıyordu. Onca yıldan sonra, o yaşta din değiştirmek pek de kolay olmasa gerekti. İyice bunaldı ve bir gün yatmadan önce Allah'a şöyle yakardı: "Yârabbi, bunca zamandır senin hak dinini bulmak için elimden geleni yaptım. Bunun en büyük şahidi de Sensin. Ne olur artık bana gerçek yolu göster ve hidayete erdir!"
Rüyasında, kendisini ölmüş ve
mezara konulmuş olarak gördü. Yukarıdan kabrini seyrederken baş ucunda bir
mezar taşı gördü. Yaklaşıp baktı. Orada Arap harfleriyle "Havva" yazısını okudu. Bu sırada kulağına ötelerin ötesinden bir ses geldi: "İşte burası senin mezarın! Sen Müslüman olarak öleceksin!"
Samimiyetinin ve onca yıl süren ciddi arayışının mükâfatı işte bu şekilde muhteşem bir müjdeyle noktalanmıştı.
İlerlemiş yaşına rağmen, kendisine hidayet yolunu açan Mevlânâ'yı okumak ve eserlerini çevirmek için kolları sıvadı. Paris Üniversitesi'nin Şark Dilleri bölümüne üç yıl devam ederek Farsçayı en iyi şekilde öğrendi. Kısa zamanda Arapçayı da en iyi bildiği diller arasına kattı. İlk defa olarak Muhammed İkbal'in ve Mevlânâ'nın bütün eserlerini Fransızcaya çevirdi. Telif ve tercüme olarak arkasında kırk kadar eser bıraktı. Gazete ve dergilere verdiği röportajları, tıklım tıklım dolu salonlardaki konferansları ve ömrünün son anlarına kadar yazdığı kitap ve yaptığı tercümeleriyle pek çok Fransız'ın kalbini İslâm'a ısındırdı.
İran'da ve Mısır'daki
Ezher Üniversitesi'nde dersler verdi. Kendi memleketi başta olmak üzere bazı Batı ve pek çok İslâm ülkesinde sayısız konferanslar verdi.
Konya Belediyesi'nin yıllarca süren gayreti sonucu mezarı Paris'ten Konya'ya taşınan ve "Beni Mevlânâ Hazretleri'nin yanına gömün" şeklindeki vasiyeti yerine getirilen Eva Hanım, Müslüman olduktan sonraki adıyla Havva Hanımefendi, Türkiye'yi çok sever, doğup büyüdüğü Paris'te ise kendisini
yabancı gibi hissettiğini söylerdi.
"İslâm'ın Güleryüzü" kitabıyla tanıdığımız Eva de Vitray-Meyerovitch (Eva dö Vitre-Meyeroviç)'in Paris Camii'ne iki yüz metre mesafedeki mütevazı
apartman dairesini vefatından sonra bile ziyaret edenler, orayı oldukça sade döşeli bir dergâh gibi görmüşler ve içerisinde hâlâ buram buram maneviyat koktuğuna bizzat şahit olmuşlardır.
Dilimize Çevrilen Eserleri: İslâm'ın Güleryüzü, Duanın Ruhu, Güneşin Şarkısı,
Mekke: İslâm'ın Kutsal Şehri.
ZAMAN - CUMAERTESİ