Gözyaşlarınız akmıyor mu?

Bu slogan, öylesine söylenmiş beylik bir cümle değil. Bir ufkun, bir vizyonun, bir gelecek hayalinin, kimilerine ütopik gelebilecek bir hedefin mottosu.

Gözyaşlarınız akmıyor mu?

Erzurum'un küçük bir köyünden çıkagelen mütevazı bir vaizin, arkasında devlet desteği olmadan, büyük holdinglerin, medya kartellerinin katkısı olmadan, ona inananlara öğütlediği bir düşün, bir rüyanın gerçeğe dönüşmesi.. Bu rüya, 5 yıldır yaşanıyor Türkiye'de. Yeryüzü üzerinde Türkçe konuşan birkaç yüz milyon insana rağmen, kullanma kılavuzlarında, uluslar arası örgütlerin binalarında, internette, klavyelerde yok sayılan, görmezden gelinen Türkçe'nin dünya dilleri arasındaki hak ettiği yere kavuşması için büyük bir fedakârlıkla yaşatılan bir rüya bu. Bazıları şunu diyebilir; bir Hocaefendi'nin, bir vaizin Türkçe'nin dünya diline dönüşmesiyle ne ilgisi olabilir? Ama sizin de Türkçe konuşan bir Rus gencini, bir Etiyopyalıyı, Şili'den, Peru'dan, Mozambik'ten gelenleri görünce göğsünüz kabarmıyor mu? Gözyaşlarınız akmıyor mu? Bu gözyaşlarının, bu gurur duygusunun sebebini hiç düşündünüz mü? Yabancı bir ülkede, dilini, insanını bilmediğiniz topraklarda, karşınıza hangi dünya görüşünden olursa olsun bir Türk çıktığında, onunla iki çift Türkçe laf ettiğimizde ne hissediyorsak, yerkürenin çok uzak noktalarından gelen bir çocuğun bizi Türkçe selamlamasını duyduğumuzda yüreğimizde aynı duygularla kabarıyor. Bu yıl 5'ncisi düzenlenen Türkçe Olimpiyatları'nda canla başla hünerlerini sergilemeye çalışan çocukları, gençleri görünce sadece duygulanmıyoruz elbette. Dünyanın 101 ülkesinde Türkçe öğrenen çocuklar, o ülkelerin geleceğinde bir gün söz sahibi olacaklar. Başka bir ülkenin dilini bilen, öğretmenlerinden o ülkenin güzelliklerini öğrenen gençlerin, önemli görevlere geldiklerinde, en azından Türkiye'ye karşı, Türk insanına karşı büyük bir sempati besleyecekleri, bu ülkeyle ilgili görüşlerinde bu sempatinin önemli bir rol oynayacağını öngörmek hiç de zor olmasa gerek! Aslında yapılan şey bize yabancı değil. Türkiye'de Alman Liselerinden, Amerikan kolejlerinden mezun olan çocukların, gençlerin, Türkiye'nin geleceğinde söz sahibi olduklarında o ekollerden etkilenmediklerini, kararlarını verirken o ülkelerin sanatından, edebiyattan etkilenmediklerini söyleyebilir miyiz? Sezen Aksu'nun şarkılarıyla büyüyen, Orhan Veli'nin, Necip Fazıl'ın şiirleriyle edebiyatı seven çocukların yarın Türkiye'ye düşman olması mümkün mü? Yapılan şey, aslında bugüne değil, yarına, 50 yıl sonrasına belki 100 yıl sonrasına yapılan bir yatırım. Bu yatırımın meyveleri, sadece Türkçe'nin dünya dili olması olarak değil, Türkiye'nin de uluslar arası dengelerdeki yerini alması olarak bize geri dönecek, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Nuh Gönültaş/Bugün
<< Önceki Haber Gözyaşlarınız akmıyor mu? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER