Türkiye'nin strateji değişikliğine gittiğini açıklayan Gül, "Bundan sonra ilişkiler diplomatla diplomat değil, askerle asker arasında olacak." dedi. Gül, Türkiye ile ABD arasında gerçekleşen askeri
işbirliğini de aldıkları bu karara bağladı. Tüm opsiyonların masada olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı, içeride ve dışarıda Türkiye'yi sindirmeye dönük yayınlardan yakındı. Gül, 8 kayıp askerin tesliminde DTP'nin rol almasına tepki göstererek, "Bu tip
manzaraların ortaya çıkmaması için önceden gerekli ikazlar yapılmıştı." dedi. Cumhurbaşkanı Gül, resmi bir
gezi için Azerbaycan'a giderken uçağına davet ettiği gazetecilerin sorularını şöyle cevapladı:
Başbakan, Amerikan Başkanı Bush'la görüştü. Kararlılığını dile getirdi. Meclis'ten alınan yetkinin kullanılacağını söyledi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sayın Başbakan gitmeden önce Türkiye'nin nasıl bir yol takip edeceğini belirlemiştik. Şöyle bir gerçek var: Irak'ın sorumlululuğu Irak'ı işgal eden ABD'nin üzerindedir. ABD Türkiye'nin müttefiki olan bir
ülke. Terörle mücadelede işbirliği yapmanın ötesinde sorumlulukları var. Irak'ın başka bölgelerindeki
terör örgütleri Irak'ın istikrarını ne kadar bozuyorsa, kuzeyindeki
terör örgütü de aynı şekilde bozuyor. Bazıları Irak'ta en sakin, en istikrarlı bölgenin kuzey olduğunu, iddia ederek 'Aman istikrar bozulmasın.' gibi yanlış laflar söylüyor.
Buranın istikrarını da başka bir terör örgütü bozuyor. Biz onlara terör örgütüyle mücadeledeki sorumluluklarını hatırlatmak için gittik. Dünya kamuoyunda 'Irak'ı işgal edecekler' türü yaklaşımlar Türkiye'nin imajını bozmaya yönelik, Türkiye'yi sindirmeye dönük. Hem içeride hem dışarıda Türkiye'yi sindirmek istiyorlar. Ama terör örgütü ile mücadele hem içeride hem dışarıda sonuna kadar sürecek. Hiçbir dönemde görülmediği kadar tüm devlet kurumları arasında (
Hükümet, Silahlı Kuvvetler, bakanlıklar, diğer güvenlik güçleri) ne yapılacağı konusunda mutabakat vardır. Bu büyük bir güçtür. Amerikalılar bu konuda işbirliği yaparlar veya yapmazlar. Ama onların da bu konuda işbirliği yapma zorunlulukları var, yapacaklarını tahmin ediyorum. Eğer yapmazlarsa büyük bir çelişki içerisine girerler, inandırıcılıklarını kaybederler. Zaten kaybetmeye başladılar. O açıdan Türkiye kendi inisiyatifiyle hareket etmeye devam edecektir.
Bunun sadece silahlı mücadele olmadığının da altını çizmek istiyorum. Bunun sosyal,
ekonomik, kültürel boyutları vardır. Bugün memnuniyetle görüyorum ki herkes bunu çok daha iyi anlamıştır. Bazı önemli mevkilerde bulunan, önemli sormluluklar üstlenmiş olan kişiler konuşuyor. Bunun sağlıklı olduğu kanaatindeyim.
ABD'nin, Türkiye'yi oyaladığı yönünde değerlendirmeler var, kış geliyor, kar yağacak... ABD Türkiye ile işbirliği yapmazsa ne olacak?
Karın hangi saatte yağacağını söyleyemeyiz de... Hangi mevsimde yağacağı belli... Türkiye de biliyor bunları. Bunlar hem burada hem de orada konuşuldu. O bakımdan her şeyin elle tutulur, somut adımlarının atılması gereken bir dönemdeyiz. Ve bunların hepsini göstereceğiz.
Başbakan Erdoğan ABD'deki görüşmelerle ilgili bilgi verdi mi?
Bizim
haberleşme kanallarımız var. Dolayısıyla ne olduğunu biliyoruz.
Bush'un ortaya koyduğu ifade biçimi, içerik olarak sizi tatmin etti mi? Özellikle
sınır ötesi harekâta ilişkin sorulardan çok memnun olmadı, onları bir şekilde geçiştirmeye çalıştı?
Konuşulan konu, kültürel, ticari işbirliği konusu değil ki. Bu konular olsa içerideki rengi aynen dışarı verirsiniz. Konuşulan konuların ne kadar hassas olduğunu,
terör örgütlerinin de herkesin de çok yakın takip ettiğini biliyorsunuz. Bu bakımdan içeride konuşulanları dışarıya aynen yansıtamazsınız.
ABD'nin Türkiye'yi oyaladığına ilişkin endişeler var.
Türkiye bu konularda ne yapacak, nasıl yapacak ve neler olacak çok kapsamlı bir şekilde görüşülmüştür. Devlet kurumları içerisinde büyük bir mutabakat vardır. Uluslararası camiaya bütün müttefiklerine kendini ne kadar iyi anlatabilirse o kadar çok başarılı olur. Unutmayın ki, dünya kamuoyunda bir taraftan Türkiye'nin Irak'ı işgal edeceği, bir taraftan teröristlerin isyancı olarak gösterildiğine şahit oluyoruz. Bu ortamda dünya kamuoyunu yanımıza almamız önemlidir. Bu bakımdan konuşmak, işin diplomasi tarafını götürmek çok önemlidir.
Amerika'dan gelen mesajın genel olarak tatminkâr olduğunu düşünüyor musunuz?
Ben öyle bir şey söylemem.
Neden?
Yani onunla ilgili bir şey söylemek istemiyorum. Bu açıklamanın çok sıhhatli olduğu kanaatinde değilim.
Yorum yapmak durumunda değilim. Ben bu konudaki hazırlığı, bu konudaki kararlılığı, devlet kurumları arasındaki ortak mutabakatı bildiğim için, oradaki konuşmaları bir yana koyuyorum.
Iraklılar aradan çıkarılarak generaller arasında bir mekanizma kurulması, sürecin önemli bir gelişmesini mi gösteriyor?
Bu konuda kararı biz vermiştik. Diplomattan diplomata değil, askerden askere ilişkilerin başlaması gerektiğini biz kararlaştırmıştık.
8 askerin teslim şeklini eleştirdi
Terör örgütü
PKK tarafından kaçırılan 8 askerin serbest bırakılma şeklini, siyasetçilerin ardından Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül de eleştirdi. Gül dün Azerbaycan'a gitmeden önce
Esenboğa Havalimanı'nda açıklamalarda bulundu.
Bir gazetecinin, askerlerin serbest bırakılması sırasında ortaya çıkan manzaranın eleştirildiğini hatırlatması üzerine Gül, "Tabii ki eleştirilecek bir manzaradır. Herhalde takdir edilecek bir manzara değil." dedi. Benzer soru Gül'e uçakta da soruldu: "Olayı DTP'lilerin rolü açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?"
Gül'ün cevabı şöyle oldu: "Büyük bir yanlışın olduğunu görüyoruz. Burada herkesin, tüm siyasi partilerin sorumluluğu var. Bu tip manzaraların ortaya çıkmaması için önceden gerekli ikazlar yapılmıştı. Terör örgütünün bu işi propagandaya dönüştürmesine fırsat vermemek için herkese görev düştüğünü ifade etmiştik." Başbakan
Tayyip Erdoğan da 8 askerin teslimi sırasında Parlamento'daki bir partinin şov yapmasını doğru bulmadığını söyledi.
DTP'lilerin oraya gittiğinden hükümetin haberi olmadığını belirten Erdoğan, "Biz kimseyi görevlendirmedik. Bizim haberimiz yok. Biz, meşru kaynaklarla çalışırız. Biz, devletiz." ifadelerini kullandı. Terör örgütünce
esir alınan askerler,
Kuzey Irak'tan ayrılırken teröristlerin elini sıkmış; DTP milletvekilleri de
teröristbaşı Öcalan'ın posteri önünde hazırlanan tutanağa
imza atmıştı.
Mustafa
Ünal - Zaman