Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül,
Türkiye'nin uluslararası
toplum tarafından bir ''yükselen donör
ülke'' olarak kabul edildiğini ve Türkiye'nin
bölgesel sorunlarda diyaloğu kolaylaştırıcı rolüyle barışın ilerlemesine etkin katkılarda bulunduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, 63. dönem BM Genel
Kurulu genel görüşmelerinin açılışında bir konuşma yaptı. Türkiye bakımından BM Yasası'nın insanlığın ortak özlemlerini ve vicdanını temsil ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, BM'nin yeni ihtilafları önleyecek, insan haklarını ön planda tutacak, refahın eşit ve sürdürülebilir biçimde dağılımını sağlayacak adil, daha iyi bir uluslararası düzen kurmaya yönelik çabaları için siyasi ve ahlaki bir
pusula durumunda olduğunu belirtti.
Gül, bu çerçevede uluslararası toplumun önündeki en acil görevin, en zengin ve en fakir ülkeler arasındaki büyük uçurumun mümkün olduğu kadar süratle kapatılması olduğuna inandıklarını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Gül, "Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin karşılanması yönündeki çabalar da dahil olmak üzere kuşkusuz bu doğrultuda önemli ilerlemeler kaydettik. Bununla birlikte
yoksulluk, cehalet, salgın hastalıklar,
çocuk ölümleri ve iklim değişikliğine karşı verdiğimiz mücadele henüz sona ermemiştir. Aksine, değişken akaryakıt fiyatları,
gıda krizi ve küresel
ekonomik durgunluk,
kalkınma ve güvenlik ortamında daha da çetin koşulların ortaya çıkmasına neden olmuştur" diye konuştu.
MEDENİYETLER İTTİFAKI GİRİŞİMİ
Bu koşullar altında terörizm,
ırkçılık,
yabancı düşmanlığı ve her türlü dini ayrımcılık ve aşırılıklar ile mücadelenin öneminin daha da arttığının altını çizen Gül, "Gerçekten, farklı kültürler ve dinler arasında yabancılaşmanın daha da artması riskine karşı azami ölçüde müteyakkız olmamıza ihtiyaç bulunmaktadır" dedi.
Gül, bu kapsamda, BM Genel Sekreteri'nin gözetimi altında
İspanya ile birlikte eş-sunuculuğunu yaptıkları Medeniyetler İttifakı girişimini böyle tehlikeli bir mecraya girmeyi önleyecek önemli bir
araç olarak gördüklerini belirtti.
Cumhurbaşkanı Gül, "Türkiye, AB ve
İslam Konferansı Örgütü de dahil olmak üzere dünya çapında desteğe sahip olan bu girişimin amaçlarının gerçekleştirilmesi bakımından öncül ülkelerden biri olmaya devam edecektir" şeklinde konuştu.
Halen Latin Amerika'dan
Avrupa ve Asya'ya kadar farklı bölgeleri temsil eden 76 ülke ve 14 uluslararası kuruluşun üyesi olduğu Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu'nun büyümeye devam edeceğini
ümit ettiklerini kaydeden Gül, bu çerçevede gelecek nisan ayında İstanbul'da ev sahipliğini yapacakları Medeniyetler İttifakı İkinci Forum Toplantısını özlemle beklediklerini vurguladı.
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN SORUNLARININ ÇÖZÜMÜ
Gül konuşmasında, "Belirttiğim gibi, gündemimizde çok yüksek önceliğe sahip bir konu
gelişmekte olan ülkelerin sorunlarının çözümüdür. Hiç kuşku yok ki sürdürülebilir kalkınma süreçlerinde bu ülkelere ihtiyaç duydukları her türlü
yardım sağlanmalıdır" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül sözlerini şöyle sürdürdü:
''Gelişmekte olan ülkeler, yenilenmiş bir küresel kalkınma gündemi çerçevesinde ve artan yabancı yatırımlar ile genişletilmiş ticaret imkanları yoluyla
desteklenmelidirler.
Kendi adına Türkiye, her şeyden önce kalkınma yardımlarını arttırmak suretiyle bu çabalara katkıda bulunmaktadır. Türkiye aynı zamanda dünyanın çeşitli köşelerinde kalkınma, sağlık, eğitim ve tarım projeleri için özel finansman imkanları sağlamaktadır.
Hızla büyüyen söz konusu yardım programlarının sonucunda, Türkiye şimdi uluslararası toplum tarafından bir 'yükselen donör ülke' olarak kabul edilmektedir.''
Gül, Türkiye'nin geçen yıl İstanbul'da ev sahipliği yaptığı BM En Az Gelişmiş Ülkeler (EAGÜ) Bakanlar Konferansı'nın insani ve kalkınma yardımlarını sürdürme kararlılıklarını açıkça sergilediğini vurgulayarak, şimdi de IV. EAGÜ Zirvesine ev sahipliği yapmak arzusunda olduklarını belirtti.
Cumhurbaşkanı Gül, benzer biçimde geçen ay İstanbul'da yapılan ilk Türkiye-
Afrika İşbirliği Zirvesi'ninin kıta ile yeni
işbirliği alanlarının belirlenmesi bakımından önemli bir fırsat teşkil ettiğinin de altını çizdi.
KÜRESEL ISINMA
Cumhurbaşkanı Gül, "Türkiye, dünya ve özellikle de gelişmekte olan ülkeler bakımından ciddi sonuçlar
doğurmakta olan küresel
ısınma ile mücadele konusunda kararlıdır" diyerek, bu anlayışla Kyoto Protokolü'nün yerini alacak yeni küresel iklim değişikliği anlaşması ile ilgili müzakerelere etkin biçimde katıldıklarını söyledi.
Türkiye'nin dünyadaki su krizine de özel önem atfettiğini kaydeden Gül, mart ayında Türkiye'nin ev sahipliği yapacağı 5. Dünya Su Forumu'nun da bu önemli sorunun çözümüne yönelik yeni düşüncelere ve somut eylemlere ilham kaynağı olacağını ümit ettiklerini dile getirdi.
KAFKASYA
Cumhurbaşkanı Gül, "Bölgemizdeki siyasi sorunlara gelince, memnuniyetle belirtmek isterim ki, Türkiye diyaloğu kolaylaştırıcı rolüyle barışın ilerlemesine etkin katkılarda bulunmaktadır" diyerek, aynı zamanda bölgesel işbirliği girişimleri yoluyla komşularının arasında ortak sahiplenme bilincini geliştirmeye yönelik yoğun çaba harcandığını kaydetti.
Gül, konuşmasında Türkiye'nin güçlü bölgesel ilişkilerinden aldığı cesaretle, kısa bir süre önce travma yaşamış olan
Güney Kafkasya'da yeni çatışmaları önlemeyi amaçlayan bir diğer girişimi de gündeme getirdiğini anlatarak, "Bu bağlamda Türkiye'nin önerdiği Kafkas İstikrar ve İşbirliği Platformu'nun, bölgede ortak sorunlarımızın demokratik bir zeminde tartışılmasına imkan sağlayacak bir güven ortamının tesis edilmesi bakımından yararlı bir çerçeve teşkil ettiğine inanıyorum" dedi.
Gül konuşmasında şunları kaydetti:
"Benim, komşularımız
Ermenistan ve Azerbaycan'a,
Başbakan Erdoğan'ın da
Rusya Federasyonu ve Gürcistan'a yaptığımız ziyaretlerden edindiğimiz izlenimlere göre, ilgili tüm taraflar bu fikre açık gözükmekte olup, bu girişime başarı şansı tanıyacaklarını ümit ediyoruz.
Samimi inancım odur ki, bu şekilde yaratılacak olumlu bir perspektif, işgal altındaki Dağlık Karabağ da dahil olmak üzere donmuş ihtilafların,
toprak bütünlüğüne saygı ilkesi temelinde çözümüne katkıda bulunacaktır. Böyle bir perspektif, kuşkusuz, bölge ülkeleri arasında ikili ilişkilerin iyileştirilmesine de yardımcı olacaktır."
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin,
Kıbrıs'ta siyasi çözümü sağlamaya yönelik diplomatik çabalara tam destek verdiğini ve Kıbrıs'ta çözümün, eşit statüye sahip iki kurucu devletten oluşan yeni bir
ortaklık devletinin kurulmasından geçtiğini söyledi.
Gül, 63. dönem
BM Genel Kurulu genel görüşmelerinin açılışında
İngilizce yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, BM
Güvenlik Konseyi'nde yaklaşık yarım yüzyıldır temsil edilmediğini de belirterek, Genel Kuruldan, Türkiye'nin, 2009-2010 dönemi Konsey geçici üyeliği adaylığına destek istedi.
ORTA DOĞU
Cumhurbaşkanı Gül, özünde
Filistin sorununun yattığı
Orta Doğu ihtilaflarının çözümlenmesi vaktinin çoktan geldiğini belirterek ''Türkiye,ine yönelik bütün çabaları etkin bir biçimde desteklemektedir'' dedi.
Gül, Türkiye'nin,
Suriye ve
Lübnan kanallarının ilerletilmesine yardımcı olmak amacıyla da her türlü gayreti sarf ettiğini belirterek, Türkiye'nin gözetiminde geçen mayıs ayında İstanbul'da Suriye ile
İsrail arasında dolaylı görüşmelerin başladığını anımsattı.
IRAK, KOMŞU ÜLKELER SÜRECİ VE KERKÜK
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin
Irak halkına ve hükümetine güçlü destek verdiğini söyledi. Gül, ''Buna yönelik ikili düzeydeki çabalarımızın yanı sıra beş yıl önce başlatmış olduğum Komşu Ülkeler Süreci'nin de iyi işlemeye devam ettiğini görmekten özel bir memnuniyet duymaktayım'' diye konuştu.
Gül, uluslararası toplumun çabalarının başarılı olabilmesi için Irak halkının aralarında
Kerkük'ün nihai statüsü gibi konuların da bulunduğu tartışmalı meselelere ilişkin sorunlarını
diyalog ve uzlaşı yoluyla çözmesi gerektiğini belirtti.
AFGANİSTAN VE PAKİSTAN
Abdullah Gül, Türkiye'nin özel tarihi bağlara sahip olduğu
Afganistan'da da Afgan ulusunun geleceğine yönelik ciddi yatırımlar yaptığını, Türkiye'nin, Afgan halkının güvenliğine ve yeniden inşa çabalarına katkılarının devam edeceğini bildirdi.
Türkiye'nin buna paralel olarak özellikle
Pakistan ve Afganistan arasında bölgesel sahiplenme ve işbirliğine imkan sağlayacak bir ortamın tesisine yönelik girişimlerini de sürdüreceğini belirten Gül, ''Bu aynı zamanda terörizme karşı ortak mücadelemiz ve bölgenin istikrarı bakımından da hayati önem taşımaktadır'' dedi.
İRAN'IN NÜKLEER PROGRAMI
Cumhurbaşkanı Gül, İran'ın nükleer programı ile ilgili sorunun, Uluslararası
Atom Enerjisi Kurumu (
UAEK) normları ve
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) yükümlülüklerine uygun şekilde ve nükleer enerjinin barışçı amaçlarla kullanımı hakkına saygı temelinde barışçıl yollardan acilen çözümünün de Türkiye'nin aktif diplomatik gündeminde en üst sıralarda yer aldığını belirtti. Gül, Orta Doğu'daki münferit ihtilaflara bulunacak çözümlerin ancak geleceğe yönelik olumlu bir vizyon içeren bütüncül bir yaklaşım benimsenmesi halinde sürdürülebilir olacağı kanısında olduğunu da ifade etti.
Gül, Türkiye'nin Orta Doğu'daki ilgili bütün tarafları, karşılıklı güveni arttırmak, siyasi diyaloğu kolaylaştırmak, ekonomik ve kültürel işbirliğini
teşvik etmek suretiyle bölgesel güvenlik ve istikrarı sağlayacak kolektif düzenlemeler oluşturulmasına ilişkin düşünceyi yeniden değerlendirmeye davet ettiğini söyledi.
KIBRIS
Türkiye'nin, Kıbrıs'ta siyasi bir çözümü sağlamaya yönelik diplomatik çabalara tam destek verdiğini belirten Gül, Kıbrıs'ta çözümün eşit statüye sahip iki kurucu devletten müteşekkil yeni bir ortaklık devletinin kurulmasından geçtiğini belirtti. Gül ''Bu hedefe yönelik süreç iki kesimliliği ve iki tarafın siyasi eşitliğini öngören BM parametrelerine dayanmalıdır'' dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti:
''BM Genel Sekreterinin iyi niyet misyonu altında iki lider arasında, kısa bir süre önce kapsamlı çözüm müzakerelerinin başlamış olmasını memnuniyetle karşılıyor ve bu süreci kuvvetle destekliyoruz. Öte yandan, 2004 yılındaki referandumda BM Kapsamlı Çözüm
Planını diğer taraf ne yazık ki reddederken, cesurca plan lehinde oy kullanmış olan Kıbrıs Türklerine yönelik haksız kısıtlamaların da artık kaldırılması gerekmektedir.''
BM'NİN ROLÜ
Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasında söz ettiği tüm sorunların çözümünde BM'nin vazgeçilmez bir role sahip olduğunu belirterek, etkin ve iyi işleyen bir dünya örgütü olmaksızın ulusların ümit ve beklentilerini gerçekleştirmenin imkansız olduğunu vurguladı.
BM sisteminin reformlar yoluyla bir bütün olarak daha da güçlendirilmesine büyük önem verdiğini kaydeden Gül, Türkiye'nin kalkınma, barışın korunması ve insan haklarına kadar BM'nin gündemindeki bütün konularda katılımcılığını ve katkılarını sürekli arttırdığını ifade etti.
TÜRKİYE'NİN ADAYLIĞI
Gül, konuşmasının sonunda Türkiye'nin bu kapsamda hissettiği sorumluluk duygusuyla 2009-2010 dönemi için BM
Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine adaylığını koyduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, şöyle konuştu:
''Türkiye, Konsey'de yaklaşık yarım yüzyıldır temsil edilmemektedir. İnanıyoruz ki, dış politikamızın temel akideleri ile ekonomik, sosyal ve kültürel vasıflarımız, Konsey'in çalışmalarına bir katma değer sağlamamızı mümkün kılacaktır.''
Gül, bu konuda Genel Kurulun desteğini istediklerini belirterek, ''Genel Kurulun değerli desteği ile Türkiye'ye bunu gerçekleştirme fırsatını bahşedeceğini ümit ediyorum'' dedi.
NOTLAR
Cumhurbaşkanı Gül'ün BM'deki konuşmasını Genel Kurul salonunda Türkiye'ye ayrılan masasında
Dışişleri Bakanı Ali
Babacan ve
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi
Ertuğrul Apakan dinlerken, Kurul salonunun misafirlere ayrılan kısmının birinci sırasından ise Cumhurbaşkanı Gül'ün eşi Hayrünisa Gül,
Dışişleri Bakanı Babacan'ın eşi Zeynep Babacan ve Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Baki İlkin'in eşi Nur İlkin de takip etti.
Gül, ingilizce yaptığı konuşmasının sonunda Genel Kurul salonunda bulunanlarca alkışlandı.
BM Genel Kurul Başkanı Miguel D'Escoto, Cumhurbaşkanı Gül'e konuşmasının sonunda kürsüden uğurlarken sarıldı.