İşte
Abdullah Gül'ün
Cumhurbaşkanlığı yorumu
Abdullah Gül: Kriz asla olmayacak!
Başkentteki gazeteci milletinin duayenlerinden birisi, bizim
Milliyet bürosundan Mustafa İstemi'dir. 1961'den beri
siyaset meydanında en iyi fotoğraf karelerini yakalamak için başarılı biçimde koşturmaya devam ediyor.
Dün sabah,
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün
Başbakan yardımcısı sıfatıyla kullandığı
Başbakanlık'taki makam odasına girerken kulağıma eğildi, bir şeyler söyledi, ben de onun dediğini yaptım.
Gül'le el sıkışırken:
"Şu anda galiba müstakbel başbakanla el sıkışıyorum" deyince, Abdullah Gül önce gülmeye başladı, sonra hemen kendisini
frenledi. Ama o arada İstemi de iyi fotoğraf kareleri yakaladı.
'
Türkiye eski Türkiye değil'
Başbakanlık konusunu Gül'le sohbet sırasında birkaç kez daha gündeme getirdim. Aramızda şöyle bir konuşma geçti:
"Bir yıl önce bu zamanlar bana Cumhurbaşkanı seçimini Türkiye'nin herhangi bir
krize meydan vermeden yapacağını söylemiştiniz. Bugün de aynı kanıda mısınız?"
Abdullah Gül:
"Hiç kuşkunuz olmasın. Kriz asla olmayacak. Türkiye eski Türkiye değil. Çok değişti. Çok önceden söyledik, Türkiye'ye kriz yaşatmayız diye. Yaşamıyoruz da..."
"Ortalık ısınıyor ama..."
Abdullah Gül:
"Krizi unutun, olmaz. Bakın, bu yılın daha ilk üç ayında Türkiye'ye tam 12 milyar dolarlık doğrudan
yabancı sermaye geldi. Hiç görüldü mü böyle bir şey,(Gül bunu söylerken, sağ elinin işaret parmağıyla da cam masanın üstüne şöyle bir vuruyor,HC) söyler misiniz?"
"Bu neyin işareti?.."
Abdullah Gül:
"Cumhurbaşkanlığı seçimi yüzünden bir kriz olmayacağının işareti... Kriz beklentisi olsa, Türkiye'ye daha yılın ilk üç ayında 12 milyar dolar sermaye girer miydi hiç? Tam tersine içeriden dışarıya kaçardı. Bir yıl önce dışarıda yatırımcı kuruluşlar tarafından yapılan öngörüler daha farklıydı. Şimdi kriz beklentisi hiç kalmadı."
Gül bunu belirttikten sonra, baktım cari açık konusuna atladı, ekonomide cari açığın ileride herhangi bir sorun olmayacağını da bir
takım teknik deyişlerle anlatmaya koyuldu.
Ben de fırsatı kaçırmadım:
"Başbakan gibi konuşuyorsunuz!"
Gülmeye başladı yine...
Sonra freni koydu.
Şunu da eklemeden duramadı:
"Unutmayın, ben daha önce başbakanlık yaptım. Devlet bütçesi yaptım başbakan olarak..."
Abdullah Gül, bir gün önce YÖK'ün ortaya attığı 367'yi, üstünde durulmaya değmeyen bir konu olarak niteliyor. Hiçbir geçerliği olmadığını söylüyor.
Şu sözler de onun:
"Kurallar çok açık. Hiçbir meşruiyet tartışmasına meydan vermeden, hiçbir zorlama olmadan yapılacak
cumhurbaşkanı seçimi."
'Demokrasiden dönüş yok'
Ya bir
askeri müdahale...
Abdullah Gül, böyle bir konu üzerinde konuşmayı dahi zul addediyor, şunları söylüyor:
"Mazide, eskide yaşayan insanlar olabilir. Onlar, Türkiye'nin yapısal olarak ne kadar değiştiğinin farkında bile değiller. Herhangi bir güçleri de yok, marjinal kalmışlardır. Yazın bir kenara: Türkiye'de rejime müdahaleyi kimse göze alamaz, böyle bir şeye cesaret edemez."
Ve ekliyor:
"Demokrasiden dönüş olmaz!"
Tabii sohbetimiz bu konuya gelince, Abdullah Gül'e ister istemez NOKTA dergisinin 'Günlükleri'ni soruyorum. Bir bölümü yazılmamak kaydıyla ilginç noktalara değiniyor.
Şu sözleri dikkate değer:
"İddia edilen, ortaya atılan niyetleri, gayretleri biliyoruz. Bunları basında çıkmadan önce biliyorduk. Türkiye'ye, bu ülkenin geleceğine yakışmayan niyetler... Bunlarla ilgili bilgiler, devlette bilmesi gereken yerlere bildirilmiştir. Bilmesi gerekenlerin bilgisi vardır. Zaten savcılar da gereğini yaparlar."
Devlette bilmesi gereken yerler...
Gül, bu yerlerin konuyla ilgili olarak bilgilendirildiğini söylüyor.
Bu yerler nereleri?..
MİT mi?
Genelkurmay Başkanlığı mı?
Çankaya olabilir mi?
Yüksek yargı mı?..
Abdullah Gül, bu sorularla ilgili olarak herhangi bir ip ucu vermiyor.
Bazı asker odaklı gayretler
Abdullah Gül'ün bu ilginç sözleri ile ilgili olarak 2003, 2004 yılları bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçiyor.
Belki bir başka deyişle:
O tarihlerde askerin içindeki bazı odakların hükümete karşı yeni bir 28 şubat'a dönük çabaları...
Kıbrıs'la ilgili
Annan Planı konusunda, hükümete ters kepçe yapmak isteyen, yani önünü kesmeyi hedefleyen bazı asker odaklı gayretler..
Hatta zamanın
KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Dentaş'a 2003'te Lahey'e giderken havaalanında, Çankaya'daki devlet mutabakatına rağmen "Planı reddetmeye gidiyorum!" dedirtebilen, yine bazı asker odaklarının perde arkasındaki desteği...
Bütün bunları ve bazı ayrıntıları anımsıyorum, Gül'le konuşurken.
Bunların hepsinin izi
Nokta'nın yayınladığı "Günlükler"de de var. Zamanla her şey daha da açığa çıkacak ve Türkiye'ye yakışan demokratik, şeffaf, hukukun üstünlüğüne dayanan bir
toplum v
e devlet düzeni bizim ülkemizde de
yerli yerine oturacak.
Abdullah Gül'le dün sabah Cumhurbaşkanlığı seçimini konuşurken bu temennilerimizi de dile getirdik.
Bu arada Abdullah Gül'le Çankaya'nın
sistem içindeki önemini de konuştuk.
Özetle şöyle dedi:
"Çankaya hiç şüphesiz çok önemli. Devlette uyum açısından önemli. Bu uyumun, bu akordun sağlanması, Türkiye'ye çok şeyler kazandırır. Türkiye'de siyasetin normalleşmesi bakımından da Cumhurbaşkanlığının payı büyük..."
Devlette uyum konusu açılınca, ben de AKP'nin tepelerindeki 'uyum formülü'ne getirdim sözü.
Bir başka deyişle:
Erdoğan Cumhurbaşkanı-Gül Başbakan... Bu konu açılınca, fren yine otomatik olarak devreye girdi, sustu Abdullah Gül, gülüşünü eksik etmeden.
Ben devam ettim:
"Üç gündür başkentteyim. AKP'nin üst kademelerinde esen hava öyle ki, bu işe oldu bitti gözüyle bakıyorlar. Hatta Erdoğan'ın bu sırrı bir tek sizinle paylaşmış olabileceği söyleniyor. En ağır basan ihtimal olarak bu formül görülüyor. Bu formülün dışındaki ihtimallerin AKP
Meclis Grubunu, milletvekillerini daha çok zora sokacağı belirtiliyor."
'Eski siyasetçilerden değiliz'
Gül'ün yanıtı sakin:
"Az kaldı, lütfen birkaç gün daha sabredin. Sayın Başbakan gerekli temasları, nabız yoklamalarını yaptıktan sonra oturup istişare edeceğiz. Karar böyle verilecek. Ama şunu iyi bilin: AKP Grubu çok sağlam... Kimse bu konuda yanlış
hesap yapmasın. Eski siyasetçilerle bizi karıştırmayın."
Ve bir noktayı vurguluyor Gül:
"Çok önemli bir sürecin içindeyiz
HASAN CEMAL- MİLLİYET