Gülen beraat kararıyla ilgili olarak da, "Adaletin temsilcilerinin insafla verdikleri bir kararda dik durmaları ve karakterlerinin gereğini sergilemeleri çok önemli hadisedir. Bu beraat kararıyla, Türk Okullarını ziyaret etmenin suç sayılamayacağı da tescillenmiştir." diye konuştu.
Sağlık sorunları nedeniyle bir süredir
Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan
Fethullah Gülen, Herkul.org'da yayınlanan röportajında son gelişmelere değindi.
ÖZEL RÖPORTAJIN TAM METNİ VE VİDEOSU İÇİN TIKLAYIN
Gülen röportajında, "
Türkiye dönecek misiniz ? Ne zaman?" şeklindeki soruyu şu şekilde
cevapladı: "Şimdi, gidişiniz sizin orada bazı problemlere sebebiyet verecekse, her şeye rağmen orada hüsn-ü niyetle iş yapan insanların işlerini zorlaştıracaksa, altından kalkamayacakları problemlere sebebiyet verecekse.. bence dengeli hareket etmeniz, vaktini, gidiş keyfiyetini ve konjonktürü sizin belirlemeniz lazım. Veya işte o genel konjonktüre göre nasıl hareket edecekseniz onu sizin belirlemeniz lazım. Bunlar yine sizin ruh haletinize ve Allah'la münasebetinize göre yapacağınız şeylerdir.
Yahya Kemal'in, bir şiirinde dediği gibi 'Bizden olmayanlar bizi anlamazlar.' Esas tam o toprağın çocuğu olmak lazım ki, o toprağı koklaya koklaya yetişmiş olmak lazım ki, eğile eğile onun çaylarından su içmiş olmak lazım ki, onun kırlarında koşmuş olmak lazım ki, onun çiçeklerini koklayarak büyümüş olmak lazım ki, Anadolu'yu bilmek lazım ki sizin hissiyatınızı anlasınlar. Sizden olmayanlar sizi anlayamazlar. İşte öyle vahi iddialarla efkarı bulandırmak ister ve millette paranoya duygusunu tetiklerler. O gidiş, bir gün, Cenâb-ı Hakk'ın muradı öyle ise, tahakkuk ettiği zaman, onlar sadece duyarlar; belki derler "Gelmiş mi gelmemiş mi; acaba gelmişse nerede duruyor, nasıl geldi de biz görmedik?!." Evet, bir gün Türkiye'ye dönersem kendim gibi dönerim."
Yargıtay Genel Kurulu'nun hakkındaki beraat kararını onamasına değinen
Fethullah Gülen, "Alınan kararla Türk okullarını ziyaret etmenin suç sayılamayacağı da tescillenmiştir." değerlendirmesini yaptı. Gülen şöyle devam etti: "Beraat kararını hafife almıyorum; bir yandan dünyanın kabulü, diğer taraftan da adaletin temsilcilerinin insafla verdikleri bir kararda dik durmaları ve karakterlerinin gereğini sergilemeleri çok önemli hadisedir. Hele böyle iki hadisenin üst üste gelmesi Cenab-ı Hakk'ın inayeti ve ihsanıdır. Bu beraat kararıyla, Türk Okullarını ziyaret etmenin suç sayılamayacağı da tescillenmiştir. İddianameyi hazırlayanlar, ne biliyorlarsa ve çoğu montajlanmış bantlardan ne bulmuşlarsa, "Geriye ihtiyat olarak elimizde bazı şeyler kalsın, belki onları da gelecekte kullanırız" demeden hepsini kullanmışlardı. Şimdi
mahkemenin kararı "Bunların hepsi boş, havada şeyler" manasına geldi. Bir insan için denebilecek her şeyi sun'i olarak, montajlarla deyivermişlerdi. Böylece bütün
sermayelerini birden kullandılar. Kullandıkları o sermaye ile de iflas ettiler. Artık mesele şahsi mesele olmaktan çıkmıştır; bir
heyet meselesi, bir hareketin meselesi ya da Türk toplumunun meselesidir; yani milyonlarca insanın azmini, cehdini, kastını ortaya koyduğu, sürekli o niyetle oturup kalktığı mesele haline gelmiştir. Bu açıdan onların bütününü ferahlatmak, rahat hareket etmelerini sağlamak
küçük bir hadise değildir. Şahsa
bakan yönüyle önemsiz olsa bile, umuma bakan yönüyle küçük değildir."
Humeyni'ye benzetenler de utanacak
Humeyni gibi döneceği iddiasında bulunanlara da cevap veren Gülen, bunların mahkeme sonunda utandıkları gibi utanacaklarını söyledi. İddiaları tanımayanların vehmi olarak değerlendiren Gülen, 'Dönersem kendim gibi dönerim. Şimdiye kadar nasılsam öyle' diye konuştu. Gülen şunları söyledi: "İnsanı karakteriyle, şahsıyla bilemeyince öyle ezbere konuşabilirler. Çoğu paranoya yaşıyor. Çoğu aleyhinize sizin o düşmanlık duygularını tetiklemeye matuf bunları söylüyor. Ve bunları söyleyenler de belki hani görüşen, konuşanlardan bir iki insan vardır da genelde sizi tanımayan insanlar. Sizi bilmeyen insanlar.
Dünyanın dört bir yanına gitmiş arkadaşlarımızın hiçbirisi öyle bir alâyişe talip olmadı. Gelirken öyle bir istikbal beklemedi. Adlarından, namlarından öyle bahsedilmesini istemedi. Onların hepsi birer meçhul kahraman olarak kaldılar oldukları yerde. Bu bizim genel ahlakımızdır. Allah'la münasebetimizin bir çeşit bizim hayatımıza aksedişinden ibarettir. Muhammedi ruhun (sallallahu aleyhi vesellem) gereğidir. O açıdan, o türlü iddialar fevkalade sevimsiz. Onu diyenler de, bu mahkemede belli beklenti içinde olanların şimdi mahcup oldukları gibi, karın ağrısına girdikleri gibi, bir gün beni orada duyduklarında yine mahcup olacaklar."
Türkiye'nin bir avuç toprağını dünyalara değişmeyeceğini dile getiren Gülen, gidişinin ülkede herhangi bir probleme sebebiyet vermemesini gözeteceğini ifade etti. Gülen şöyle konuştu: "Ha.. gitme meselesine gelince, gider miyim, gitmez miyim ayrı bir mesele. Ülkem tabii, burada onun elli yerden, yüz yerden gelmiş
toprak parçaları var, ben onları koklayıp teselli buluyorum. Ben kendi ülkemin çocuğuyum. Ben dıştan
ithal edilmiş ve milletin başına musallat olmuş tufeylilerden değilim. O ülkenin çocuğuyum ben. Onun bir avuç toprağını dünyalara değiştirmem. Bütün Amerika'yı verseler, Korucuk Köyü, fakir bir köydür, ben o köyü vermem. Ruh haletim budur. Fakat bir şey var: Benim inandığım bir
dava var, bir
hizmet var, Din-i Mübin-i İslam'a hizmet var ve ülkemde huzursuzluğun çıkmaması, hele dine karşı bir tavır alınmaması.. bunlar benim gaye-i hayalim, düşüncem, mefkûrem.
Şimdi, gidişiniz sizin orada bazı problemlere sebebiyet verecekse, her şeye rağmen orada hüsn-ü niyetle iş yapan insanların işlerini zorlaştıracaksa, altından kalkamayacakları problemlere sebebiyet verecekse.. bence dengeli hareket etmeniz lazım, vakti sizin belirlemeniz lazım, gidiş keyfiyetini sizin belirlemeniz lazım, konjonktürü sizin belirlemeniz lazım.. veya işte o genel konjonktüre göre nasıl hareket edeceksiniz onu sizin belirlemeniz lazım. Kendime göre bir gidişim vardı benim. Onu daha evvel de arz ettim ben, Türkiye'ye dönsem kendim gibi dönerim, yani şimdiye kadar nasılsam öyle."
Kendisine
Foreign Policy’nin düzenlediği ankette dünyanın en büyük entellektüeli seçilmesi konusu da sorulan Fethullah Gülen
Hocaefendi, “İnsan başkalarının “birinci, ikinci, üçüncü...” demesiyle birinci, ikinci, üçüncü olmaz; fakat, eğer bazı çevreler, bir insanı yerden yere vuruyor ve onu sürekli sıfırlıyorlarsa, işte o zaman onu belli numaralara yerleştirmeye kadirşinaslık nazarıyla bakılabilir. Ben, “Yaşayan En Büyük 100 Entellektüel” listesinin en üstünde yer almış olmamı, arkadaşların âsâr-ı bergüzîdelerine terettüp eden semeratın tek bir şahsa verilmesi olarak kabul ediyorum.” diye konuştu. Fethullah Gülen, “Tekdirler insanda sarsıntıya sebebiyet verdiği gibi, takdirler de bir yönüyle insanda inşirah ve sevinç meydana getirebilir; fakat üzerinde çok durmamalı -bağışlayın-
halk ifadesiyle es geçmeli onu. Esas ‘Cenâb-ı Hak bizi öbür tarafta tastamam sevindirsin’ demeli.” diye ekledi.