Gülerce: Bunlar çok ağır laflar

Hüseyin Gülerce, Öcalan'ın avukatlarıyla yaptığı görüşme ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Gülerce: Bunlar çok ağır laflar

Burç FM'de Cihat Şimşek'in hazırlayıp sunduğu Haberdar'a her hafta canlı telefon bağlantısıyla konuk olan Gülerce, görüşmenin aslını şöyle özetledi: "Öcalan'ın avukatları bir yıldan beri değişik gazetecilerle, yazarlarla, kanaat önderleriyle görüşüyorlar zaten. Bu gün Sabah Gazetesi'nden Nazlı Ilıcak'ta kendisiyle görüşüldüğünü açıklamış. Ben daha önce Ali Bulaç'tan duymuştum. Dolayısıyla olayın başlangıcı şöyle: Avukatlarından bir tanesi aradı. Dedi ki "Biz değişik gazetelerden yazarlarla görüşüyoruz. Bu arada sizinle de görüşmek istiyoruz. İstanbul'da mısınız". Ben de "Hayır. Ben Yalova'da oturuyorum." dedim. Yalova'ya gelebiliriz dediler. Bende onlara Yalova'da randevu verdim. Yalova'nın İzmit girişinde bir alışveriş merkezi var. Orada geçtiğimiz Pazar günü saat 11'de randevulaştık. 100 kişi kahvaltı ediyor içeride. Bizde boş masa bulduk. Oraya oturduk. Üç kişiydiler. İki saate yakın bir görüşme oldu."

DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN

Zaman Gazetesi'ndeki köşesinde konuya açıklık getirdiğini ifade eden Gülerce, cemaatin bir sözcüsü olmadığını vurguladı. Hüseyin Gülerce "Çarşamba günü o konuyu açıkladım biliyorsunuz. Zaman Gazetesi'ndeki köşemde. Bir defa Gülen Hareketi diye kestirmeden söylenen şey bir gönüllüler hareketi... Bir cemaat değil. Sayın Gülen onun altını çizerek söylüyor. Çünkü cemaat olunca orada bir hiyerarşi var. Org.nizasyon var. İşte o zaman o cemaatin bir sözcüsü olur. Halbuki bu, insanların gönüllü olarak girdiği Gönüllüler Hareketi dediğimiz bir diyalog hoşgörü ve eğitim hareketi. Dolayısıyla bunun bir sözcüsü yok. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin de zaten bir sözcüye ihtiyacı yok. Her zaman görüşlerini kamuoyuna rahatlıkla iletebilecek imkanlara sahip sayın Gülen. İsmine bir internet sitesi var. Herkul.org var. Mehtap TV'de hafta içi beş gün saat 22:30'dan sonra sohbetleri yayınlanıyor. Hem de aktüel sohbetleri. Amerikada haftada 3 gün yayın yapıyor o ikindi sohbetlerini ve görüşlerini ifade ediyor. Avukatları var. Onların vasıtasıyla görüşlerini ifade ediyor." şeklinde konuştu. Gülerce "Tabi gazeteler, televizyonlar belki mesleki bir açıdan olayı daha dikkat çekici bir hale gitirmek için yapıyorlar. Ama ben her seferinde ikaz ediyorum onları ve bazı istisnalar, bazı arkadaşların yaklaşımı hariç benim ifademe saygı gösteriyorlar. Beni Zaman Gazetesi yazarı olarak takdim ediyorlar. Doğrusu da o.." dedi. Gülerce Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla Yalova'da yaptığı görüşmede bir mesaj alma ya da bir mesaj verme şeklinde bir diyalogun katiyen yaşanmadığını söyledi. Hüseyin Gülerce "Doğrusu bir mesaj alma, mesaj verme, mesaj götürme katiyen yok. O üç arkadaşı da dinledim iki saat boyunca, bende görüşlerimi ifade ettim. Görüşmede ima yollu bile “Biz size bir mesaj getirdik veya müvekklimizin selamları var" şeklinde konuşulmadı. Zaman Gazetesi bugün 900 bine yaklaşan tirajıyla Doğu'da Güneydoğu'da etkili bir gazete. Ben gittiğim sohbetlerden biliyorum. O bölgede Zaman Gazetesi'nin tirajı tek başına diğer gazetelerin toplamından fazla. Şimdi böyle bir gazetenin Türkiye çapında en çok satan bir gazetenin yazarıyla görüşmek isterler. Gazeteci - Yazar Hüseyin Gülerce, "Görüşmede neler konuşuldu?" şeklindeki soruya ise şöyle cevap verdi: "Onların ilk sorduğu şey "Bu Kürt meselesi konusunda siz ne düşünüyorsunuz" dediler. Ben de söze sayın Cumhurbaşkanı'nın -ki ben de sayın Cumhurbaşkanı ile üç dört ay önce Kazakistan'a gitmiştim. - orada da uçakta giderken gelirken sayın Cumhurbaşkanı Türkiye'nin en önemli meselesinin Kürt sorunu olduğunu söylüyor. Bu mesele çözülmeden Türkiye'nin demokratikleşmesinin zor olduğunu söylüyor. Ben de söze böyle girdim. Sayın Cumhurbaşkanı devleti ve milleti ortak temsil eden insan bu meseleyi, en önemli mesele görüyorsa bunun çözümü için hepimizin bir arada olması lazım. Ama bu bir araya geliş, bir zeminde olmalı. İşte o zemin demokratikleşmedir." Öcalan'ın avukatlarıyla görüşmesini bir diyalog olarak gördüğünü söyleyen Hüseyin Gülerce kendisini böyle bir diyaloga şehit annelerinin dinmek bilmeyen feryadının ittiğini ifade etti. Gülerce şöyle konuştu; "Bugün Türkiye'de vicdan sahibi insanlar ne istiyorlar. Şiddetin, terörün bitmesini istiyorlar. Akan kanın bitmesini istiyorlar ve bunu da en çok şehit anneleri istiyor. Bu bizim milletimizin asaletidir. Bakınız onlara da söyledim. Her şehit annesi kendisine cenazede mikrofon uzatıldığında aynen şunu söylüyor: "Benim yüreğim yandı. Başka annelerin yüreği yanmasın." Şimdi beni böyle bir diyaloğa iten en önemli neden -ki bu bir diyalogdur.- yani onların görüşme talebini kabul etmemin en önemli sebebi şehit annelerinin bu feryadıdır. Başka anaların yüreği yanmasın. Şimdi 25 senedir terörle mücadele adı altında PKK ile mücadele ediliyor. Fakat maalesef bir çözüm olamadı. Geçmiş Genelkurmay başkanlarının hepsi bu gerçeği itiraf ettiler. Fikret Bila'nın kitabında var bunlar. Hepsi "Evet...Kullanılan metod yanlıştı." dediler. Sadece silahlı güç ile kuvvetle bu mesele çözülemez. Bu meselenin topyekûn ele alınması lazım. Onun içinde önce akan kanın durması lazım. Terörün bitmesi lazım. Ben ve benim gibi Türkiye'de diyologa değer veren insanlar, ateist, budist, hindu, musevi, hıristiyan olduğuna bakmaksızın bütün dünyaya gidiyoruz. Ne için gidiyoruz? Diyalog kurmak için... Amaç ne? Evrensel insani değerlerde bir araya gelmek... Peki, kendi içimizdeki kendi insanımızla niye diyalog kurmayalım? Bu avukatlar benden randevu istediklerinde ben "Hayır. Görüşmem." diyebilirmiyim. Bizim artık mesleğimiz diyalog olmuş. Bugün Van'da, Hakkari'de, Şırnak'ta, Batman'da, Mardin'de o bölgede BDP'nin aldığı oylara bakarsanız, Belediye seçimlerinde alınmış % 60' a - 70' e varan oy var. Şimdi bunların hepsini PKK'lı görüp, bir tavır koyduğunuz zaman siz kendi diyalog anlayışınızı inkar etmiş olursunuz. Dolayısıyla ben bu meselenin diyalog ile çözülebileceğini söylüyorum. Ama ortak zemini herkesin kabul etmesi gerekir. Nedir o? Demoktarik zemin... Nerede aranacaktır çözüm parlementoda aranacaktır. Onlar da zaten “Müvekkilimiz de buna itiraz etmiyor.” dediler. Hatta BDP'nin -ben ilk defa onlardan duydum- bir Kürt Partisi gibi davrandığını, Türkiye'nin meselelerine hiç eğilmediğini, Öcalan'ın kendisi söylüyor dediler. Yani bunu müvekkilimiz kaç defa söyledi. Onun üzerine ben önümüzde bir seçim var. Bu seçimlerde siyaset öne çıkacaktır. Partiler daha çok oy almak için koşturacaklardır. Kürt sorunu çözümününde gecikmeye tahammülü yok." Hüseyin Gülerce, görüşmede avukatlara, Ak Parti'nin Doğu ve Güney Doğuda ki hizmetleri ve demokratik açılımdaki samimi gayretlerini hatırlatarak asıl olanın bölgede yaşayan insanımız arasındaki diyalog ve milletimizin kardeşliği olduğunu söylediğini ve "sizin bir jest yapmanız lazım" dediğini aktardı. Gülerce "Bu görüşmenin en önemli taraflarından bir tanesi, "Bir Türk-Kürt çatışması çıkmaması için bu konuda kurulan tuzakları, oyunları, bozmak için bizim kardeşliğimizi arttıracak jestlere ihtiyaç var" dedim. Ben öyle der demez de avukatlardan birisi dediki "Mesela Barış ve Demokrasi Partisi'nden bir heyet Çanakkale Şehitliği'ni ziyaret etse..." dedi. Ben de "İsabet olur." dedim. Yani bu gayet diyalog çerçevesinde geçmiş bir görüşmeydi. Ama ben şimdi bunu size anlatıyorum siz de bunu alın müvekkilinize Öcalan'a götürün gibi benim bir yaklaşımım olmadı."dedi. Ben televizyonda ne konuşmuşsam ve gazetede ne yazmışsam onların bir özetiydi onlara anlattıklarım diyen Hüseyin Gülerce, "Yani bu başka bir tarafa çekilecek bir görüşme değil. Öcalan'ın İmralı'dan yaptığı açıklamaya bakarak işte PKK ile Gülen Cemaati iş birliği yapıyor şeklindeki laflar çok ağır laflar. Gülen Hareketi üzerinden söylenen Gönüllüler Hareketi hiç kimsenin muhatabı değilki. Hiç kimseyle işbirliği söz konusu değil. Temelde "işbirliği" kelimesi yanlış. Ama diyalog lafı kullanılabilir." şeklinde konuştu.
<< Önceki Haber Gülerce: Bunlar çok ağır laflar Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER