Gündeme oturan fotoğraftaki gizli kodlar çözüldü!

Samanyoluhaber.com yazarı Vedat Bilgiç, elleri kelepçeli emniyet müdürü Hayati Başdağ'ın “Haram lokma yemedim" sözleriyle gündem olan fotoğrafına dair ses getirecek analizlerde bulundu.

Kelepçelenen emniyet müdürü: 'Haram lokma yemedim'

Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürüten polislerin sahur vakti sofralarından hukuksuz bir şekilde alınması büyük tepki topladı. Elleri kelepçelenerek gözaltına alınan polisler arasında yer alan Eski Emniyet İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Hayati Başdağ'ın yapılanlar karşısında kelepçeli ellerini havaya kaldırarak, “Haram lokma yemedim, en ufak kanun dışı hiçbir işim yok” sözleriyle gösterdiği coşkulu tepki gündeme oturdu. Sosyal medyadaki binlerce kullanıcı profil fotoğraflarını, Başdağ'ın kelepçeli ellerini havaya kaldırdığı çarpıcı hareket ve sözünün yer aldığı temsili fotoğrafla değiştirdi.

Büyük ses getiren hareketi yorumlayan Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Vedat Bilgiç, sözde çok yalanın olabileceğini ama halde yalan olmayacağını belirtip, "Bu resimdeki polisin hal dili çok güçlü mesajlar içeriyor: Türkçemizdeki ‘başın dik olması’ deyiminin resmedilişi adeta bu görüntü. Polisin başı dik ve kendinden emin bir duruş sergiliyor. Daha önceki yolsuzluk operasyonlarda tutuklananların başlarına geçirdikleri örtüyle kıyaslayınca aradaki tezat çok net..." ifadelerini kullandı.

Elin, insanın yapıp ettiklerinin, alıp verdiklerinin, tutup bıraktıklarının uzvu durumunda bulunduğunu söyleyen Bilgiç, "Bir el kirliyse sahibi tarafından gizlenir, elbette ki utanması varsa. O yüzden bazıları gizlerler ellerini, kelepçeli olsun ya da olmasın. Elin havada olması bir coşkunun işaretidir. Dans ederken örneğin eller en önemli figürleri ortaya koyarlar, coşkuya kapılan kaldırır ellerini. " diyerek çok dikkat çekici analizlerde bulundu..


"Bir resim bazen bir romandan fazlasını anlatabilir. Bir hal binlerce sözden yeğdir. Çocuk eğitiminde bile sözlerden çok sözsüz (nonverbal) iletişimdir asılolan. Yalnız çocuklarla değil hayvanlarla iletişim de bile hal dili sözden önde gelir. Çocuğa sözlerimizden daha çok yapıp ettiklerimiz tesir eder. Bunun bizim kültürümüzdeki adı ‘hal’dir. Bazı mürşitler hiç konuşmadan hal diliyle irşat eder insanları. Hal bizim kültürümüze ait bir kavram. Öfke, kaygı, suçluluk, şüphe, sevgi, coşku gibi duyguların zaman, mekan ve ilişki ile ete kemiğe bürünmüş şeklidir hal.

"Kal ehlini terk eyle Niyazi Ha^l ehlinin ahvali göründü" (Niyazi Mısri)

Zira sözde çok yalan olur da halde yalan olmaz. Bir kişiyle karşılaştığımızda bilinçdışı olarak birçok bilgi akar beynimize. İlginç olan bu bilgileri bilince çıkarmak herkesin harcı değildir. O yüzden bir kişiyle karşılaştığımızda ilk görüşte hissettiklerimiz o kişiyle yıllar süren ilişkimizin sonunda varacağımız nihai kanaatle denk olduğunu görürüz. Çünkü bilinçdışımızın çoktan sezmiştir her şeyi. Ama bilincimizin farkındalık kazanması uzun zaman sonra olmuştur. 

İnsanların yüzleri ne çok şey anlatır oysa. Gözleri, mimikleri ve kaşları da konuşur dinlemeyi bilirsen. Konuşanın ne söylediğinden çok nasıl söylendiği, ses tonu ve vurgulara yansıyan bir anlam aktarımı daha vardır ki esas ayrıntılar orada saklıdır. 

İşte yukarıda bahsettiklerimden hareketle sonra dün akşamdan itibaren sosyal medyada yaygınlaşan bir resmin bir analizini yapmak isterim. Bu resmi iki türlü okuyabiliriz. 



Birincisi bireysel ‘hal’in anlattıkları, ikincisi toplumsal ‘ahval’in durumu

Ahval açısından bakarsak; resim çok etkileyici… Peki, nedir resmi bu kadar etkileyici kılan. Bence içerdiği zıtlıklar: Elleri kelepçeli bir polis. Oysa kelepçe hırsıza veya yolsuza takılır. Bu ahvalin anlattığı şu; burada hırsızlar değil onları kovalayanları kelepçelenir.

Bu ahvali başka durumlarla karıştıranlar olacaktır. Örneğin Ergenekon ve 17 Aralık’la da benzerlikler kurulacaktır. Aslında buradaki durum önceki ikisinin tam aksidir. Zira orada silahını yer altında biriktiren ve gizleyen bir yapı ile karşı karşıyaydık.

Toprak altından çıkan silahlar ve barajlara atılarak sıfırlanmaya çalışılan çalıntı mühimmatlar vardı. 17 Aralık’takilerin silahı ise paraydı. Onlar da kendi silahlarını çelik kaslara gömmüşlerdi. Hatta telaşla elden çıkarma çabasına girişmişlerdi. Ama 22 Temmuz; bir soruşturmayı yapan görevlilere karşı “sen nasıl bunu yaparsın” gibi bir rövanş mesajını kör göze parmak şeklinde gözümüze sokuyor.

Bireysel hal açısından bakarsak; bu resimdeki polisin hal dili çok güçlü mesajlar içeriyor: Türkçemizdeki ‘başın dik olması’ deyiminin resmedilişi adeta bu görüntü. Polisin başı dik ve kendinden emin bir duruş sergiliyor. Daha önceki yolsuzluk operasyonlarda tutuklananların başlarına geçirdikleri örtüyle kıyaslayınca aradaki tezat çok net...

El, insanın yapıp ettiklerinin, alıp verdiklerinin, tutup bıraktıklarının uzvu... Bir el kirliyse sahibi tarafından gizlenir, elbette ki utanması varsa. O yüzden bazıları gizlerler ellerini, kelepçeli olsun ya da olmasın.

Elin havada olması bir coşkunun işaretidir. Dans ederken örneğin eller en önemli figürleri ortaya koyarlar, coşkuya kapılan kaldırır ellerini. 

Bu resimdeki eller adeta zafer kazanmış bir futbolcunun kupayı kaldırışı gibi duruyor. Elleri bu pozisyonda tutan ise tam da kelepçenin kendisi…Yani böyle bir nedenden dolayı kelepçe vurulmayı bir onur kabul ediyor belli ki. Bu pozisyondaki eller aynı zamanda teslim olmanın da hal dilidir. 

“Seni suçsuz yere tutukluyorlar” diye yakınan karısına “ne yani suçlu olarak mı tutuklasalardı” diye çıkışan Sokrates’in gibi teslim olmanın gururunu yaşayan birinin resmi bu.

Ve son olarak tüm bu hal diline eklenen bir cümlesi her şeyi özetliyor “Çok şükür haram yemedim, kanun dışı en ufak bir işim yok”

Bunu herkes göğsüne gere gere söyleyebilir mi? Dili söylese de hali söyleyebilir mi?"

SAMANYOLUHABER.COM
<< Önceki Haber Gündeme oturan fotoğraftaki gizli kodlar çözüldü! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER