Genelkurmay Başkanlığı,
Balyoz Harekât Eylem
Planı'yla ilgili yaptığı açıklamada 5-7
Mart 2003 tarihli 1.
Ordu'daki plan
seminerinden haberi olduğunu açıklamış, dönemin
Birinci Ordu Komutanı
Çetin Doğan da bu seminerin rutin bir savaş oyunu olduğunu söylemişti.
Taraf,
1. Ordu tarafından
ses kayıtları alınan bu seminerin 175 sayfalık dökümlerinden dönemin AKP Hükümeti'ni, AKP'li belediye başkanlarını ve gerçek kişileri
hedef alan bölümlerini içeren geniş bir
özet yayımlamıştı.
Soruşturmayı yürüten savcılara talep üzerine teslim edilen seminer ses kayıtlarında daha pek çok
tartışma yaratacak ifade, gerçek kişilerle ilgili yorum ve bunun sadece bir savaş oyunu olmadığını gösteren konuşma yer alıyor.
Dönemin 5.
Kolordu Komutanı olan ve daha sonra MGK Genel Sekreterliği de yapan Korgeneral Şükrü
Sarıışık'ın seminerde yaptığı sunumda kullandığı ifadeler onlar arasında en dikkat
çekici olanlardan.
Tatbikatta var olduğu kabul edilen en kötü senaryoyu anlatan Sarıışık "Bu konudaki bir başarısızlık Türk Silahlı Kuvvetleri'nin pasifize olmasına, bunun sonucu olarak da
Atatürk ilke ve inkılâplarının temeli olan
Türkiye Cumhuriyeti'nin ortaçağ taassubuna bürünmüş bir yapıya dönmesine sebep olacaktır" diyerek yapılması gerekeni şu çarpıcı sözlerle
tarif ediyor: "Aldığımız istihbarat ve yaptığımız değerlendirmelere göre
İstanbul'da yaklaşık 200-210 bin, İzmit'te 21 bin, Adapazarı'nda 12 bin olmak üzere toplam 240-250 bin kişinin irticai ve bölücü unsurlara
destek verebileceği değerlendirilmektedir. Özellikle İstanbul ve
Güneydoğu Anadolu bölgesindeki olaylara
İsrail örneğinde olduğu gibi kesin süratli ve sert tedbirler alınmadığı takdirde bilhassa irticai olayların
ülke geneline yayılma ihtimali mevcuttur." Sanşık'ın irticacı bir ayaklanmaya karşı acı reçetesi sadece İsrail gibi yapmakla sınırlı değil. Konuşmasının devamında Sarıışık irticai tehdidin tamamen ortadan kaldırılmasının yolunu da açıklıyor:
Kurtuluş savaşından sonra olduğu gibi gerekli tedbirler alınmalı ve irtica sempatizanları da asimile edilmelidir.
Efendim dağlınız" falan yok, tepelemek var
Seminerde bu konuda Sarıışık ile hemfikir olan dönemin 1. Ordu Komutam Çetin Doğan ise stratejinin adını koyuyor: Tepelemek. İşte Doğan'ın o sözleri: "Toplumsal olaylarda artık acıma, bilmem ne yapma filan yok. Ülkeyi götürmek isteyen
bayrak açmış adamlar, yeşil bayrakla dolaşan insanlara karşı öyle tavizdir bilmem nedir efendim dağılınız bilmem ne dağılma değil toparlanma var. Tepeleme var. Başka bir şey yok. Yani bu olaylar yani bu hale gelmez inşallah gelmez. Biz her türlü olasılığa karşı hazırlıklı olma bakımından söylüyorum. Böyle bir olay içerisinde efendim kalkanlarımızı elimize alacağız joplarla bilmem ne yapacağız megafonal ay şöyle yap kama düzenidir, hat düzenidir hayır bilmem nedir falan filan değil. Tabii teknikler kullanılır. Parçalanması için gereken şey kullanılır ama büyük ölçüde
silahlı kuvvetlerin gücü ortaya konur. Bütün dünyada böyledir bu zaten."
Polis çok sıkı
kontrol altında tutulmalı
Askerî yetkililerin "Mutat bir savaş oyunu olduğunu" söylediği seminerde askerin bir
sıkıyönetim sırasında birlikte çalışması gereken polise ve MİT'e de güvenmediği, onları kontrol altına almak için planlar yaptığı görülüyor.
Dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin f Doğan seminerde polisteki bölünmüşlüğe dikkat çekerek
komutanlara şöyle soruyor: "Şimdi polisin önünde de toplumsal olaylarda polisin kontrol edilmesi gerekiyor tabi bu durumda. Onlarda ' yeni silah
araç ve gereçler var. Bunları kontrol etme yahut polisi bu bölünmüş olan polisi ya etkisiz bırakma bir bölümüyle ya bir bölümünü etkimiz altına almak için V bir tertip ve tedbiriniz var mı?"
Bu soru üzerine bir komutan "Komutanım biz de bunların
jandarma nezaretinde kullanılmasını, ve çok sıla kontrol altında tutulmasını düşünüyoruz" diye
cevap verirken, toplantıya katılan generallerden biri "4000 polisi böyle * bir durumda kontrol altına alma imkânımız var komutanım. Ama polisin özellikle istihbarat, narkotik * vb. şubelerinde faaliyette bulunanlarının ne yapacağı konusunda ben şahsen tereddütteyim" diye cevap veriyor. ( Bir diğeri ise "Bizim yanlımız olmayan bir tutum içindeler. Bunu kullanırken sizin sorunuz sıkıyönetim şemsiyesi altında polisi kullanırken EMASYA görevlerindeki hiyerarşik diziyi kullanamayacağız" diyor.
Bu sırada Doğan bir hatırasını anlatıyor: "Mesela ben şimdi görüyorum şimdi
Ankara şey İstanbul içerisinde bazen resmi fors çekerek ender olmakla beraber dolaştığım oluyor. Bir kısım polisler afedersiniz k...nı dönüyor. Böyle belli ki silahllı kuvvetlere po...suyla bağlı tamam mı öyle bir yakınlık gösteriyorlar bize."
Söz alan başka bir komutanın hedefinde ise doğrudan
Başbakan Erdoğan var: "Ben Ankara'da seneler önce görev yaparken
Mehmet Aydın, Fehim Adak,
Hasan Aksay, Necmettin
Erbakan ile aynı
apartmanda oturdum. Bu kişiler bu
ekip işbaşına geldiği zaman bunların koruması için apartmana polisler geliyordu. Bunların hepsi
masa üzerlerinde namaz kılan, takunyayla J gezen apartman içinden kişilerdi. Komutanım seçimlerden sonra gazetelerde şöyle bir haber geçti kırıntı gibi bilmiyorum arkadaşlardan da okuyan var mı ben okudum Tayyibi tebriğe gidenlerin arasında çok sayıda
emniyet mensubunun olduğuna dair şöyle bir iki haber vardı."
MİT'in başında asker yok, güvenemeyiz
"
Savaş oyunu" denen seminerde askerlerin MİT'e de güvenmediği anlaşılıyor. Bir komutan "Biz geçmişte 12
Eylül harekâtında listelerini elimizde hazır bulduk. O listeleri de hazır bulmamızın altında yatan neden istihbarat kuruluşlarının ki bunların başında ,y gelen milli istihbarat teşkilatının başında askerin bulunmasından kaynaklanıyordu. İçinden bulunduğumuz ortamda bu listeleri ,; sağlıklı bulup bulamama konusunda ben şahsen endişe taşıyorum" diyor.
İstanbul ilinden sorumlu başka komutanın sözleri ise bahsedilen şeyin bir oyun olmaktan çıkıp kuvveden fiile geçtiğine işaret ediyor: "Klasörler burada yanımızda getirdik komutanım İstanbul ili için daha çok bilgiye ihtiyacımız olmasına rağmen elimizde yeterli bilgi var. Yani fırınlarından pastanelerine kadar hepsini çıkardık. Listelerimiz hazır örgütlerin nerelerde olduğu, vakıflar nerelerde, sinagoglar kiliseler, nereleri korunacak, yeterli bir çalışma yaptığımızı sanıyorum. Gelişmeye muhtaç komutanım. Çünkü bazı noktalarda gelip tıkanıyorsunuz karşı tarafta muhatap olduğunuz kişiler neden acaba bu bilgiyi istiyor diye soru işareti ile size geldiğinde o zaman şu çalışmamızın
gizlilik derecesi ifşa olma durumuna geldiği için emir verdik. Kolordu komutanımızda aynı şekilde emir verdiler, durduk."
TARAF