Mahalle baskını
Şerif
Mardin (tabii ennn
baba akademisyenler dahi yaşlanır/paslanır/kıbleyi şaşırır/şaşırabilir zamanla) müthiş Türk Dişi Röportajcısı (ailesine başarıyla gelin gitmiş bulunan) Ayşe Arman’a verdiği mülakatta, öyle gevirivermişti biliyorsunuz
Cankurtaran Simidi o müthiş kavramı: Mahalle Baskısı!
Sonra O: MAKUL AZINLIK,
O: UZLAŞMA ARZUSUNDAN ÇILDIRANLAR, O: KORKULARININ GİDERİLMESİ ŞART AZIMSANAMAZ KİTLE Büyük Gazete (
Türkiye Türklerindir)
Hürriyet’in öncülüğünde ve gözcülüğünde-
Muhtelif varyasyonların (
Malezya Fosurtusu vs.)
servis etti. Sıkıştıkça.
Zira harbiden sıkışık vaziyetteler. Edecekleri bir kelâm yok. Hep varsayımsal korkular. ‘Esas korktuğunuz NEEEE?’
Öylesine uyduruktan da öte ayıplı ve hatta utanmaz (her yola gelir, abla) bir kavram ki Mahalle Baskısı.
‘Baskın basanındır’ ya da ‘yavuz hırsız ev sahibini bastırır’ da kullanılabilir bu zırtapozluğu daha sarih tanımlayabilmek için.
Ceberrut Kemalizm’in gadrine on yıllardır uğrayanlar; Mahalle Baskısı’nın müsebbibi olarak gazzzlanıyorlar. Harbiden ‘yağ gibi suyun üstüne çıkmaya yönelik’ bir ucubelik. Sosyoloji kisvesi altında. Üstelik.Binnaz Torak, yeni ‘keki’ pişirip servis etmiş. “Afiyet olsun, Türkiye. Magic mushroomlu
omlet de yaparım bi dahaki sefere. Şimdilik bu hash cookie’lerle kafayı bulandırın.”
Böyle bir ‘bilimsellik’ kisvesine ihtilaçlar içinde-
Hakikaten istedikleri kadar ‘istatistiki afyonu’ dayasınlar- tahammül edilir gibi değil!
Oysa daha gecen baharda başımıza Sardıkları Kapatma Davası- Ondan önce: 367 Atmasyonu. Tüm o ‘Hukukun üstünlüğü+
Yargının Bağımsızlığı’ safsataları altında-
Şimdi davanın ismini cismini vermiyorum. Ama birkaç hafta önce ÜÇ MAHKÛMİYET istedi bana 1 Türkiye
Cumhuriyeti
Savcısı.
Ve de NORMALDE
Radikal’e (yani bir Radikal Gastesi yazarı olan bana) açılan davalar
Bakırköy’de görülürken-
İstanbul’un dip köşe
bucak bir semtinde, yaptığımız itirazı reddettirilerek filan açtırdılar o üç davayı.
Ve de: ne davayı açtıranlar (verdikleri ‘dayama’ birer adres var) ne de ‘şanlı’ avukatları, o semtte oturmaktalar.
Neden o
mahkeme? Neden o semt illa billa? Şaibeli tercihler!
Hukukumuz, ‘adaletimiz’: bugün bir Rus ruletine dönmüş vaziyettedir. Hangi hâkime düşeceksin, hangi savcıya ve de onların ‘siyasi’ görüşleri NE?
Osman
Paksüt ve aciiip aciiip iddialı imitasyonu giysileriyle Çakma Chanel Kadını Eşi; biliyorsunuz ‘Biz takip ediliyoruz, ayol’ filan diye bir olaylar çıkartıp-
Şu an (
İngiltere’de dil kursunda) ‘kaçak’
Turan Çömez (ki, ismini
bir caddeye vermişler:
Ergenekon ruhu tükenmez!) ile pek sıkı
fıkıydılar- hatırlarsınız. (Zaten o dinlenirken, diğerleri takılmıştı: ortak konuşmalar meselesi.)
Sonra işte “Vay!
Osman Paksüt’ümüzün
kaseti NERDE?” diye
bir karar çıkartıp
Ankara’dan 1
Cumhuriyet Savcısı, İstanbul
Emniyeti
Organize Suçlar’ı bastırıp kaset arattırdı. Arattırabildi!
Öyle bir ‘arzulanan’ kaset çıkmamış Organize Suçlar’dan. Ankaralı o savcı,
soruşturma savcılığından alınmış da nitekim.
Ve fakat Osman-Ferda Paksüt’ün yediği hurmalar, bizleri hiç tırmalamayacak mı? Ne zamana kadar?
Demem o ki: HANİ Ergenekon’un Yargı Ayağı? Bu kadar kollu bir ahtapot organizasyonun yargı ayağının olmaması, nasıl imkân dahilinde değil ise-
Yargıdaki Ergenekoncular’a uzanılmaması da; o kadar tuhaf, abes, çirkin ve şaibeli kaçmıyor mu?
Mahalle Baskınları düzenleyip Elitist Klan Elitist Klan: beyaz bornozlar üstlerinde; ay, çok
taciz ediliyorlar dindarlar tarafından-
Ergenekon’a bakalım hanımlar, beyler.
Daha Ergenekon’dan yiyeceğimiz/yememiz gereken çok ekmek var.
Ergenekon’un bütün kollarını (tek tek tek) ortaya çıkartalım.
Milletimizi müşteki eden ESAS
tehlike budur. Yoksa: Kuu Elitist Klan Bi Takım Sosyaloklar’ın ‘yaptım boş vaktimde bir arrraştırma/korkmuştum: korkuttum da doya doya’ numeroları-
E, yetti ve de ziyadesiyle bayat/boyama/dayama; bezdirdi harbiden artık.
PERİHAN MAĞDEN - RADİKAL