Yine böyle bir dönemi yaşıyoruz. Önce, sudan sebeplerle çocuklar sokağa döküldü. İşyerleri, arabalar taşlarla tahrip edildi. Molotoflarla yakıldı. Sokaklar terör meydanına çevrildi. Yetmedi askere, polise tetik çekildi. Can yakıldı. Kan döküldü. İki acı haber dün birleşti. 17 yaşındaki Serap Eser, yılbaşını ailesiyle birlikte geçirmeyi hayal ederken, bir aylık tedavinin ardından dün ebediyete göçtü. Hainler Serap'ı, dershaneden evine dönerken, belediye otobüsünde molotofla ateşe vermişlerdi. Terörün barış yoluyla bitirilmesine en yaklaşılan bir dönemde bu anarşi niye? Öcalan'ın yattığı yerin "dört fayans büyüklüğünde daralması" insanların hayatlarını, arabalarını, evlerini yakmayı meşru mu kılıyor? Özel cezaevi inşa edip, yanına arkadaşlar gönderiyorsunuz. Ama onlar, "cezaevi değil, saray olmalı" diyorlar... Belli ki, "gözünün üstünde kaşın var" bahanesi. Niyetleri barış sürecini, huzur ortamını ve demokratik açılımları baltalamak. Birileri "kukla" terör örgütünün düğmesine bastı. Hain eller harekete geçti. Dün yaşanan ikinci acı haber de bu kanaatleri pekiştirecek cinsten. Tokat Reşadiye'de gencecik fidanlarımıza saldırdılar. Bir karakola saldırıp, 7 yiğidimizi şehit ettiler. Sokak terörü nedeniyle zaten gerilmiş kitlelere yönelik inanılmaz bir tezgâh. Molotof atılarak, yakılarak şehit edilen bir genç kızımız. Aynı gün, karakol basılarak şehit düşürülen 7 askerimiz. Gönlünde azıcık barış arzusu, insanlık kırıntısı bulunan hangi insan evladı bu vahşi kararları verebilir? Anlaşılan birileri demokratik açılım sürecini bitirmeyi kafasına koymuş. Hain eller kime ne mesaj veriyor? Saldırının zamanlamasını dikkat çekici kılan bir diğer unsur daha var. ABD Başkanı Barack Obama ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında yapılacak zirveye saatler kala gerçekleştirildi. Erdoğan ve Obama, sadece baş başa görüşmeyecek, sıra dışı bir şekilde Beyaz Saray'da bir çalışma yemeği de yiyeceklerdi. "Türkiye doğuya yöneldi, batıya sırtını döndü" safsatasını yayanların suratlarına adeta tokat gibi bir buluşma. Herkes biliyor ki, iki liderin masasında en önemli görüşme konularından birini "PKK'nın tasfiyesi" oluşturuyordu. O halde, kime nasıl bir mesaj söz konusu olabilir? "PKK'yı ancak silahla tasfiye edebilirsiniz..." "PKK'yı asla tasfiye edemezsiniz..." "Afganistan'a asker göndermezseniz, kendi toprağınızda savaşırsınız..." "İran'la dostluk, İsrail'le küslük sizin neyinize..." "Bölge gücü olmanızı, gladyoyu tasfiye etmenizi istemiyoruz..." Göreceğiniz gibi, akla yatkın birçok ihtimal söz konusu. Ama en basiti, "Terör örgütleri mantık üzere hareket etmezler" diyerek işin içinden çıkmak. Sonuçta Türkiye'yi büyük bir sınav bekliyor. Demokratik açılım iflas ederse, geriye sadece bir seçenek kalıyor: "İrlanda modeli..." Belki de, hain tezgâhın esas amacı da bu; "Türkiye'yi yeniden ateş çemberine çekmek." ERHAN BAŞYURT-BUGÜN