Türk
Ceza Kanunu( TCK)'nun 277. maddesine göre bunun 2 ile 4 yıl
hapis gerektiren bir suç olduğunu dile getiren
Avcı, savcıdan sicil numarasını sormanın,
trafik cezalarındaki, "Sicil numaran ne? Seni sürdüreceğim." yaklaşımına benzediğini söyledi. Avcı,
HSYK'nın Erzurum'u
tasfiyesinin ardından gözünü
İstanbul ve
Ankara'daki kozmik oda
soruşturmalarını yürüten hâkim ve savcılara diktiğini, aynı hamleyi burada da yapacağını iddia etti: "
Yargıtay,
Ergenekon davasının kendisine geleceği günü bekliyor. HSYK da usulen olaya müdahale edip tabiri caizse gereken kelleleri düşürüyor."
HSYK Başkan Vekili Özbek'in
terör örgütü üyeliği suçlamasıyla tutuklanan
Erzincan Başsavcısı
İlhan Cihaner'in evinde
arama yapan savcıyla telefonda görüştüğünü
itiraf ettiğine yönelik haberi değerlendiren eski
Savcı Avcı, bu durumun adil yargılamaya cebren müdahale demek olduğunu söyledi: "HSYK, sıradan bir
organ değildir. Bizzat hâkimlerin ve savcıların en tepesindedir. Terfilerinde, takdirlerinde, tevziyelerinde, tayinlerinde tek yetkilidir. Bu yüzden Başkan Vekili Özbek'in savcıyı araması, TCK 277'ye göre fevkalâde ağır bir suçtur."
Söz konusu maddeye göre yargı görevini yapan kişiyi etkileyene, 2 ile 4 yıl arasında
hapis cezası verileceğinin öngördüğünü anlatan Avcı, şunları söyledi: "Buradaki de yargı görevini etkileme suçudur açıkça. 'Sen direnme, biz gerekeni yapacağız.' demektir. Meşruiyetini kaybetmiş kurumdaki, Ali
Suat Ertosun gibi
Ergenekon soruşturmasında adı geçmiş ve
Kadir Özbek gibi savcıyı bu şekilde tehdit etmiş kişilerin, en azından bu hadisede görev yapmaması gerekir. Bir de oturup karar alıyorlar bu soruşturma hakkında. Bunu dünyada kabul edilebilecek, anlayabilecek hiçbir hukuk sistemi yoktur."
Gültekin Avcı, HSYK'nın Erzurum'daki savcıların yetkilerini, hiçbir Adalet müfettişinin soruşturması olmadan almaya yetkisi ve hakkı olmadığını, böyle bir
teamül de bulunmadığını vurguladı: "O ayağı
felç ettiğini düşünüyor. Şimdi gözleri, İstanbul ve Ankara kozmik
büro soruşturmasını yürüten hâkim ve savcılarda. Aynı hamleyi kuşkusuz oraya da yapacaktır. Ya
kararname dönemi için ya da kendisine bir şekilde intikal eden hususlarda. Yine aynı şekilde fiili durum inisiyatifiyle. Bunları bir şekilde yapma cihetine gidecektir, çünkü kendisi için düğmeye basılmıştır artık." dedi.
Yargıtay'ın, Ergenekon davasının kendisine geleceği günü beklediğini ve bu noktada bazı şeyler de yaptığını hatırlatan Avcı, bu tür kişilerin Yargıtay'da yargılanacağıyla ilgili kendince yeni bir içtihat oluşturacağını savundu. Daha önce
teknik dinlemelerle ilgili 2009
Mayıs ayında farklı içtihatta bulunmayan Yargıtay'ın, bunların
delil sayılabilmesi için başkaca maddi delillerle desteklenmesi gerektiği içtihadını çıkardığını hatırlatan Avcı, "Bunu da Ergenekon için çıkardı mesela, yoktu o zamana kadar. Hâlbuki kanunda, 'Başka delil bulunmadığı takdirde teknik dinleme delil olarak yeterli.' diyor. Yargıtay7ın kararı, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 135. maddesine tamamen aykırı. Bu içtihadı uygulayarak, Ergenekon'daki teknik dinleme dokümanlarının hepsini tasfiye etmiş olacak. Bu engellemeler, gölgelemeler, saldırılar arasında Ergenekon soruşturması da el yordamıyla amacına ulaşmaya çalışıyor. Gerçekten oldukça zordur." şeklinde konuştu.
Bütün bu yaşananlar
Avrupa Birliği (AB) ve
Türkiye perspektifinde karşılaştırıldığında AB'de ideoloji olmadığını, eğer sayılacaksa tek ideolojinin
demokrasi olduğunu anlatan Gültekin Avcı, Türkiye'de ise Anayasa'nın 2. maddesine göre resmî ideolojinin Kemalist düşünce tarzı olduğunu hatırlattı: "Devlet diyor ki, 'Kemalist düşünce tarzı, benim için demokrasiden de önemlidir, insan haklarından da önemlidir, hukuk devletinden de önemlidir.' Devletinizin bir rengi var, bu renge sahip çıkanlar var. 'Biz demokrasiyi bu rengin üzerinde istiyoruz.' diyenler de var. Yargı
reformu yapsak fakat Anayasa'nın 2. maddesindeki bu dizaynı değiştirmesek, bu kadar yoğun olmasa da yine aynı sıkıntılarla karşılaşacağız. HSYK'nın müdahalesi işte bu sisteme dayanıyor."
(CİHAN)