CANLI İZLEDİNİZ
Hakimler ve
Savcılar Yüksek
Kurulu (
HSYK)
Başkanvekili Kadir Özbek, HSYK'nın yapısı ve çalışma esaslarının kuvvetler ayrılığı ilkesi gözetilerek düzenlenmesi gerektiğini belirterek, ''Aksine yaklaşımlar, hukukun genel ilkelerine,
Anayasa'nın temel felsefesine ve
Türkiye Cumhuriyeti'nin niteliklerini belirleyen 2. maddesine aykırılık oluşturacağı gibi, Anayasa'nın egemenlik hakkının kullanılmasını düzenleyen 6 ve 9. maddeleriyle de açık bir çelişki yaratmaktadır'' dedi.
Özbek,
Anayasa değişikliği paketiyle ilgili olarak kurulun seçilmiş üyeleriyle birlikte açıklama yaptı.
Anayasa'ya göre, Türkiye Cumhuriyeti'nin, toplumun huzuru, milli
dayanışma ve
adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı,
Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu hatırlatan Özbek, Anayasa'nın 2. maddesindeki bu hükmün değiştirilemeyeceği gibi değiştirilmesinin dahi
teklif edilemeyeceğini kaydetti.
Kadir Özbek, Anayasa'nın başlangıç kısmındaki kuvvetler ayrılığının, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmediğini, belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni
işbirliği olduğunu belirterek, üstünlüğün Anayasa ve
kanunlarda bulunduğunu vurguladı.
HSYK ile ilgili
düzenlemeye Anayasa'nın yargı bölümünde yer verildiğini anımsatan Özbek, şunları kaydetti:
''Dolayısıyla HSYK'nın yapısı ve çalışma esaslarının Anayasa'da yer aldığı yargı bölümüne uygun olarak ve kuvvetler ayrılığı ilkesi gözetilmek suretiyle düzenlenmesi gerekmektedir. Aksine yaklaşımlar hukukun genel ilkelerine, Anayasa'nın temel felsefesine, Türkiye Cumhuriyeti'nin niteliklerini belirleyen 2. maddesine aykırılık oluşturacağı gibi, Anayasa'nın egemenlik hakkının kullanılmasını düzenleyen 6 ve 9. maddeleriyle de açık bir çelişki yaratmaktadır.''
HSYK Başkanvekili Özbek, Anayasa'nın bazı maddelerinde değişiklik yapmak amacıyla hazırlanan
taslak metinde HSYK'ya yönelik yapılan düzenlemede öne çıkan hususları şöyle sıraladı:
''
Yargı bağımsızlığının sağlanması ve güçlendirilmesi yargının en önemli sorunlarından olup yargı
reformu öncelikle bu sorunu ve bununla birlikte yargıdaki iş yüküyle ilgili konuları çözümlemek durumundadır.
Bugün yerel ve yüksek mahkemelerimizde sayısı milyonlarla ifade edilen
dava dosyası bulunmaktadır. Mahkemelerimiz,
Yargıtayımız ve
Danıştayımız aşırı iş yüküyle boğulmuştur. Asıl yapılması gereken
yargı reformu, yargıya gelen iş sayısını kaynakta kurutmak, yaratıcı ve yenilikçi çareler üreterek iş yoğunluğunu en aza indirgemek ve adaleti en üstün derecede tecelli ettirerek hak sahiplerine haklarını en kısa sürede ve en az masrafla teslim edebilmektir. Geciken adaletin adalet olmadığı gerçeği ortadan kaldırılmalıdır.
Halkımız, yetkili ve görevli idari ve siyasi alandaki sorumlulardan yıllardan beri bıkmadan, sabırla, inançla ve ümitle gerçek bir yargı reformu yapılmasını beklemektedir. Türk milleti adına yargılama yapan ve karar veren mahkemelerimiz de bu beklenti içindedir. Ülkemizin yargı alanındaki öncelikli somut gerçeği bu olduğu halde taslak metinde bu konunun tamamen göz ardı edilmesi, gerçek bir yargı reformundan ne kadar uzak olunduğunu göstermektedir.
Bugünkü yapısıyla HSYK'nın başkanlığını
Adalet Bakanı yapmakta, müsteşarı katılmadığı takdirde toplantı yapılamamakta, Bakanlığa bağlı adalet müfettişlerinin yaptığı soruşturmalar sonucunda hazırladıkları
rapor çerçevesinde karar vermekte, idari ve mali özerkliği, binası ve sekreteryası bulunmamaktadır.
Teftiş Kurulu, Adalet Bakanı'na bağlıdır. Kurul
gündemi Adalet Bakanı'nca hazırlanmaktadır. Kurul üyelerinin gündem sırasında sadece acele ve günlü işleri gündeme alınıp görüşülmesi yönünde önerge vermeleri imkanı bulunmaktadır. HSYK Kanunu'nun 10. maddesi gereğince Kurul, üye tam sayısıyla toplanabilmekte, salt çoğunlukla karar alabilmektedir. Bu haliyle mevcut Kurul bağımsız değildir.''
Adalet Bakanlığının, Kurula intikal eden sorunlarla ilgili yazışmalara
cevap vermekten kaçındığını ifade eden Özbek, Kurulda ciddi sorun yaratan konulardan birinin de hakim ve savcılar hakkında verilen dinleme kararlarıyla ilgili uygulamalar olduğunu, Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği'nin 9/ç maddesine Kanun'da olmayan bir hüküm eklenmek suretiyle hakim ve savcıların iletişiminin tespiti, kayda alınması, dinleme ve
teknik takiplerinin yapılmasına imkan sağlandığını kaydetti.
Usul ve yasaya aykırı olarak yapılan bu işlemlerin önlenmesi için ilgili kararların kanun yararına bozulması için Adalet Bakanlığına Yargıtaya başvurmasının önerildiğini ancak Adalet Bakanlığının konuya ilişkin işlemleri yapmadığını savunan Özbek, şöyle konuştu:
''Yüksek Kurulun yargıdan
seçimle gelen üyelerinin yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı önündeki engelleri kaldırarak, hakim ve savcıların güvencelerinin sağlanması yönündeki hassasiyetleri ve çabaları yargı dışındaki çevrelerin gizli ya da açık tepkilerine yol açmış, bunun devamında da Yargı
Reformu
Stratejisi adı altında bugünkü taslak metindeki düzenlemelerin yapılması çalışması ortaya çıkmıştır.
HSYK'nın görevlerinin tamamı yargıyla ilgilidir. Adalet Bakanı ve Müsteşarının Kuruldaki varlığı yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını zedeleyen en önemli unsurdur. Bu durumun yeni düzenlemeyle korunması ve buna ek olarak cumhurbaşkanına hakim ve savcı olmayan 4 üye seçme hakkı tanınması mevcut durumdan çok daha geriye gitmek anlamını taşımaktadır.''
''KURUL ÜYELERİNİN SEÇİM HAKKINA MÜDAHALE EDİLMİŞTİR''
Özbek, Kurulun mevcut yapısı içerisinde HSYK başkanvekilinin asıl ve yedek üyelerin tamamının katıldığı toplantıda seçildiğini ancak taslak metinde bu durumun Adalet Bakanının kişisel
tercihine bırakıldığını, Adalet Bakanının uygun göreceği yetkilerinin başkanvekiline devredileceğinin yer aldığını ifade ederek, böylelikle üyelerin seçim hakkında müdahale edildiğini iddia etti.
Taslak metinde Kurula Yargıtay ve Danıştaydan seçilecek üyeler için Yargıtay ve Danıştay
genel kurullarından tek oy verilebileceği ilkesinin yer aldığını anımsatan Özbek, bu durumun da Yargıtay ve Danıştay üyelerinin seçime katılımı ve tercih iradesini sınırlandırmak anlamını taşıdığını öne sürdü. Özbek, şöyle devam etti:
''Yargıtay'dan 3 asıl, 2 yedek üye, Danıştaydan 1 asıl, 1 yedek üye seçilecekse oy kullanan her üyenin seçilecek kişi kadar oy kullanması gerekli, buradaki amaç genel kurul iradesinin sayısal çoğunluğa yansımasını engellemektir. Yapılan düzenleme yargıyı ele geçirmeye yönelik çabaların ürünü olarak ortaya çıkmış ve Anayasa ilkeleriyle usul ve yasaya aykırıdır. Taslak metinde Kurul müfettişlerinden bahsedildiği halde, Adalet müfettişlerinin varlığının korunması da göz önünde alındığında yapacakları denetimin içeriğinin belli olmaması da dikkate değer bulunmuştur.
Yüksek yargıdan seçilecek üye sayısı ile yerel mahkemelerden seçilecek üye sayısı arasındaki orantısızlık,
yüksek yargı ile yerel mahkemeler arasındaki bağın, birlik ve beraberliğin, yargısal bütünlüğün engellenmesi niteliğindedir.
Taslak metnin 20. maddesinin (e) bendinde bu Kanun uyarınca seçilen üyelerin göreve başlamasının ardından yapılacak ilk Kurul toplantısında HSYK'nın Danıştaydan gelen asıl ve yedek üyelerinden ad çekmek suretiyle belirlenen 1 asıl ve 1 yedek üyenin görevinin sona ereceğinin belirtilmesine karşı, Yargıtaydan gelen 3 yedek üyeden kalan 1 yedek üye için ne yapılacağına ilişkin düzenleme yer almamıştır. Bu da yapılan çalışmaların aceleciliğini ve ciddiyetini göstermektedir.''
''DÜZENLEME KUVVETLER AYRILIĞI İLKESİNE AYKIRIDIR''
HSYK Başkanvekili Kadir Özbek, Anayasa'nın 140/6. maddesindeki ''hakimlerin idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığına bağlı'' olduğuna ilişkin hükmün taslak metinde de korunmasının önemli bir eksiklik olduğunu ifade ederek, ''Taslak metindeki düzenlemenin, yargı reformuyla ilgisi olmadığı gibi kuvvetler ayrılığı ilkesine de aykırıdır. Yargı bağımsızlığını, tarafsızlığını ve güvencelerini temelinden tahrip etmeye yöneliktir'' diye konuştu.
Yargı bağımsızlığının ''yargı bağımsızdır, hakimler sadece vicdanlarına ve kanuna göre karar verir'' gibi ifadelerin yasalarda yer almasıyla olamayacağını vurgulayan Özbek, asıl bağımsızlığın yargının idari ve mali açıdan bağımsız olmasıyla gerçekleşebileceğini söyledi.
Özbek, şöyle konuştu:
''Taslak metinde yargının idari ve mali yönden bağımsızlığı dikkate alınmamıştır. Tam tersine idareye bağımlı bir Kurul yaratılmaya çalışılmıştır.
Yasaların duygulara değil, ülkemizin somut gerçeklerine, kendimize özgü yapımıza uygun olarak hazırlanması gerekir. Hukuk insanın insanla, insanın toplumla olan ilişkilerinin kaynağı ve ulusun yaşayan hak anlayışıdır. Yargı erki devletin, anayasanın ve insan onurunun koruyucusudur. Bir ülkede adalet olmazsa orada
özgürlük yok demektir. Hukukun her zaman ve herkese lazım olacağı gerçeği göz ardı edilmemelidir.
Yeni Kurul, yargıda reform gerektiren asıl sorunlarla birlikte ele alınmalı, yüksek yargıdan seçilecek üye sayısı artırılmalıdır. Yargıtay, Danıştay ve yerel mahkemelerden kalan diğer kurumlardan üye seçiminden kaçınılmalıdır. Adalet Bakanı ve müsteşarı kuruldan çıkarılmalıdır, siyasallaşma engellenmeli, kurulu disipline ilişkin bütün kararlarına karşı yargı yolu açılmalıdır. Kurul'un idari ve mali yönden bağımsızlığı mutlak şekilde sağlanmalıdır.''
HSYK'nın seçilmiş üyelerinin Yargı Reformu Strateji Taslağı ile ilgili görüşlerini 2009
Ağustos ayında Adalet Bakanlığına ilettiğini ancak Bakanlığın HSYK'nın seçilmiş üyelerinin görüşlerini dikkate almadığını savunan Özbek, ''Yargı reformu adı altında yapılan stratejinin yargı reformu olmadığı, tam aksine yargıyı ele geçirme stratejisi ve taktiği olduğu her türlü kuşkudan uzak şekilde gayet net ve açıkça anlaşılmıştır'' diye konuştu.
AA