Eski
İstanbul Savcısı Mehmet Feyyat, verdiği hukuk mücadelesiyle
HSYK'nın bugünkü halini almasında önemli rol oynamış. Ancak
Kurul'un yol aç-tığı son
kriz yüzünden pişman olmuş.
Ergenekon ve KCK savcılarına atıf yaparak, "Görevlerini başarıyla yapan bu savcıları almak vata-na ihanettir." diyor. Aynı zamanda eski
CHP senatörü de olan Feyyat, HSYK'nın Adalet Bakanlığı'na bağlanması gerektiğini düşünüyor.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) bugünkü hale gelmesinde büyük katkısı olan
emekli İstanbul Savcısı Mehmet Feyyat, Kurul üyelerine oldukça kızgın. Savcıların görev teminatına kavuşması için hukuk mücadelesi vererek Kurul'un temellerini atan Feyyat, bugünkü HSYK'nın kendisini pişman ettiğini söylüyor. Gerekçe olarak da bir aydır görüşmeleri kilitleyen 'korsan kararname'yi gösteriyor. Ergenekon ve KCK gibi önemli soruşturmalara
bakan savcıların güvence altına alınması gerekirken bizzat bunu sağlamakla görevli Kurul tarafından
baskı altına alınmalarından şikâyetçi. "Görevlerini başarıyla yapan bu savcıları almak vatana ihanettir." şeklinde ağır eleştiriler getiriyor. Eski CHP senatörü de olan Feyyat, Ergenekon
davasını tenkit edenlerin yargıya saygısızlık ettiği görüşünde. HSYK'nın bugünkü yapısıyla işleyemeyeceğini savunarak Adalet Bakanlığı'na bağlanması gerektiği önerisini getiriyor.
Feyyat, 1961
Anayasası ile kurulan Hakimler Yüksek Kurulu'na savcıların da dahil edilmesinde yıllar önce verdiği hukuk mücadelesinin önemli rol oynadığını söylüyor. Savcıların teminat altına alınmasını sağlayan hikâye şöyle gelişir: Feyyat, 1964 yılında İstanbul savcısıyken, tayini
Mardin Nusaybin'e çıkar. O sıralarda hukuk fakültesinde doktora öğrencisidir. Savcıların güvence altında olmadığı gerekçesiyle Nusaybin'e gitmez. Tayininin durdurulması için de
Danıştay'a başvurur. Dilekçesinde, "
Hâkimler için yüksek kurul var ancak anayasada belirtilmesine rağmen savcılar için bir hüküm yok." diyerek üst kurul oluşturulmasını ister. İtirazı inceleyen Danıştay, Feyyat'ı haklı bularak yürütmeyi durdurma kararı verir. Ardından dava dosyası Anayasa Mahkemesi'ne gönderilir. Burada alınan kararlarla üst kurul talebi haklı bulunur ve savcılar güvence altına alınır. Karar bir gün sonra Resmi Gazete'de yayımlanır. Feyyat 1967'de çıkan bu karar üzerine Nusaybin'e gider. 12
Mart 1971 muhtırasının ardından anayasada yapılan değişiklikle savcıların teminat altına alındığını anımsatan Feyyat, 12 Eylül'den sonra da ayrı olan hakim ve savcı üst kurulunun, bugünkü adını aldığını hatırlatıyor. "Böylece, şimdiki HSYK'nın temelini ben attım." diyen eski savcı, bugün gelinen noktada Kurul üyelerine çok öfkeli. Hatta Kurul'un oluşturulmasının yolunu açan hukuk mücadelesinden bile pişmanlık duyacak noktaya gelmiş. Hocası Prof. Dr. Faruk Erem'in daha ilk günden itibaren kendisine "Hakimler ve savcılar Adalet Bakanlığı'na bağlanmalı." dediğini, ama kendisinin
itiraz ettiğini aktarıyor. Bir aydır yaşanan HSYK krizine atıf yaparak, "Hocam haklıymış." diyor.
Feyyat'a göre Ergenekon ve KCK soruşturmasını yapan savcılar teminat altında değil. Bu savcıların görevden alınmasını vatana ihanetle eşdeğer tutuyor. Faili meçhul cinayetleri soruşturan savcılara da büyük görev düştüğünün altını çizerek, "Bu cinayetleri işleyenlerin devletle bir ilgisi yok. Bunlar vatan hainleridir. Kimse bu işlerin araştırılmasının önünde engel olmamalıdır." vurgusunu yapıyor. Feyyat'ın altını çizdiği bir diğer nokta, HSYK'nın idari bir kurum olması. "HSYK, tamamen idari bir kadrodur. Yargının
personel dairesidir. Yargının
hizmet eridir." diyerek Kurul'un hakim gibi davranamayacağını belirtiyor. HSYK'ya yapılan eleştirilerin de Türk
adaletine saygısızlık sayılamayacağını söylüyor.