Ama artık bu yıkıldı; ayrıcalıklı görülen kimseler ve meslekler de yargıya
hesap verir hale geldi. Son yıllarda yargı önüne çıkmayan,
mahkemelere hesap vermeyen ayrıcalıklı kimse kalmadı. Koca koca
kuvvet komutanları gittiler ve savcılara ifade verdiler; mahkeme huzuruna çıktılar; sorgulandılar.
Sadece emekliler değil, görevdekiler, il
jandarma alay komutanları alındılar ve kodese tıkıldılar. Şu sıralar görevi başındaki bir ordu komutanının savcılara ifade vermesi söz konusu.
Ama enterasan ve dikkati
çekici bir şekilde birisine 1 yıldır dokunulamıyor, mahkeme huzuruna çıkarılamıyor. Bu şahıs tutuklama kararından önce gayet zinde, atletik, aktif iken,
dava süreci başlayınca, ifade veremeyecek, hakim karşısına çıkamayacak kadar sağlık problemlerine sahip bir
eleman oluverdi.
Bu ayrıcalık şahsın doktor olmasından kaynaklanabilirmiydi?
Hiç sanmıyorum.
Derin odakların
elebaşı olarak gösterilen, ihtilal planlarıyla suçlanan
Eruygur ve
Tolon paşalar bile kodese girerken,
Hilmi Özkök ifade verirken, hukuk hokkabazı eski bir yargıtay başsavcısı tıpış tıpış savcıların ayağına giderken, bu elemanın itina ile korunmasının başkaca önemli bir sebebi olmalıydı.
Haberal sıradan bir adam değildi. Bir hekim iken kısa sürede yoktan devasa bir servete ulaşmış, hastaneler, üniversiteler kralı olmuştu. İyi bir cerrahtı. Ama bunlar kendisine gösterilen hassasiyet için yeterli değildi.
Kahramanımız Kur’an ve hadisten dersler yapabilecek, ezbere ayetler okuyacak kadar kendisini yetiştirmiş mühtedi bir ailedendi, ama mühtedi olmak veya
kripto özelliğini sürdürüyor(?) olmak ta tek başına bu korunmayı hak etmiyordu. Zira yine mühtedi bir aileden gelen
Veli Küçük gibi kudretli bir paşa gıkı çıkmadan, delikanlıca hapiste yatıyordu; kendisine herhangi bir iltimas geçilmiyordu.
Akademisyenlik, entellektüel olma vs de bu ayrıcalıklar için yeterli sebep değildi; zira bir sürü aydın, entellektüel cezaevinde
kuzu kuzu yatıyordu.
Cezaevi, hatta mahkeme yüzü görmeden lüks hastanelerde günlerini geçiren Haberal’ın uzaktan olmasına rağmen bir saatten fazla ifade veremeyeceğinin haberlere yansıması hakkındaki şüphe ve endişelerimi iyice depreştirdi.
Bu kadar korunan, himaye gören, yargıdan kaçırılan ve rahatı için büyük riskler alınan bir adam nasıl birisiydi?
Haberal Demirel’e çok yakındır, onunla istişareli harekete eder. Ecevitin bir sağlık mizanseniyle düşürülerek yeni bir hükümet kurulması ve DSP’nin ele geçirilmesi projelerinde Haberal moderator, hastanesi “üs” olarak kullanılmıştı.
Demirel’den sonra kimin
cumhurbaşkanı olacağı tartışmaya açıldığında siyasi bir geçmişi v
e devlet tecrübesi olmayan bu “seçkin” zat, iddialı bir
cumhurbaşkanı adayı olarak gündeme getirildi; malum medyanın teveccühüne mazhar oldu.
Ergenekon tutukluları arasında medyanın en çok koruduğu, üzerinden duygu sömürüsü yaptığı kişi Haberal oldu.
Ergenekon davası sürecinde
yurt dısından ve önemli masonik kuruluşlardan başbakanlıpa- cumhurbaşkanlığına en fazla
destek ve
tahliye talebi gelen, dış odakların lehine devreye girdiği şahıs dikkati çekici bir şekilde Haberal olmuştur.
Öteden beri yazılarımda anlatmışımdır; Türkiyede darbelerin, toplumu maniple eden derin planların icracısı, takipçisi, görünür aktörleri silahlı guruplar ve kurumlar gibi görülüyorsa da, derin yapının beyni, karar vericileri asker kişiler değil,
sivil kişilerdir.
Derin faaliyelerin gizemli heyeti etkin, sivil kimselerden oluşmaktadır. Ama darbelerde, derin faaliyetlerde, millete yönelik
eylem planlarında bu kimseler perde önüne çıkmazlar. Bu güçlü, sivil şahıslar silahlı-silahsız gurupları müşterek koordine eder ve yönlendiriler.
Milletin aleyhine kurulmuş gayrı milli derin sistemin bozulmaması, korunması için hukuki, siyasi, askeri çözümler üretirler, yöntemler geliştiriler. Kurumları, gurupları, paramiliter yapıları, medyayı ve kamuoyu araçlarını bu
hedef istikametinde planlar ve yönelendirirler.
Bütün bunlardan sonra Haberal’ın sıradan bir sivil, kendi haline bir profosör, etkili bir
işadamı olabileceği pek makul ve mantıklı gelmiyor.
Haberal’ın uluslarası networka bağlı, derinlerin önemli bir aktörü,
beyin takımından birisi olduğunu düşünmeden edemiyorum.
Yoksa neden bu kadar korunur ve itina görür ki?
YUSUF GEZGİN-AKTİFHABER