Dağlıca’daki
PKK saldırısı sırasında
iletişim araçlarına karartma uygulandığı doğru. Bu,
teknik olarak ancak uydu aracılığıyla mümkün olabilir.
Üzerinde durulması gereken başka bir iddia daha vardı:
Cuma gecesi sınırda (kimi zaman ihlalde bulunarak) dolaşan
Amerikan ordusuna ait bir Apache taarruz helikopterine rastlandı. Amerikalılar, bu olayı rutin bir
keşif uçuşu olarak açıkladılar. Oysa durum, hiç de anlatıldığı gibi değildi.
200 civarında
teröristin
Kuzey Irak’taki kamplardan kalkarak Dağlıca’ya saldırısının ardından ABD’nin bu eylemle ilgili
Türkiye’ye neden istihbarat vermediği tartışılırken, ortaya atılan iddia şu: Gece görüşlü Apache sınırda keşif yaparken Dağlıca ve çevredeki askerin konuşlanma şekli, uydu bilgilerine ek olarak bu Apache tarafından detaylandırılıp PKK’ya ulaştırıldı.
İnanılır gibi değil. Aynı saatlerde teröristler katırlarla ulaştıkları sınırdaki mevzilerdeydi.
Saldırı da cumartesini pazara bağlayan gece yapıldı. Yani sınırdaki Amerikan keşfinden 24 saat sonra.
Bu iddia, askeri makamlarca mercek altına alınmış. Merak etmeyin; 192 bin Amerikan menşeli
silah PKK ve
peşmergelerde çıkınca ‘Tüh, kaybolmuş’ diyen ABD, yine pişkin pişkin bu işin içinden sıyrılmayı becerir.
Bakalım,
çekirge daha kaç defa sıçrayacak?
Guam’lı PKK’lılar
Bir
emekli subay, PKK’nın son eylemlerindeki bazı gariplikleri sıralarken, ‘Teröristler arasında Amerikan ordusundan askerler olabilir’ demişti. Uzunca sohbet ettiğimiz bir terör uzmanı, ‘Bunlar Guam’da
ABD ordusu tarafından eğitilen teröristler’ dedi.
Guam Adası,
Pasifik Okyanusu ile Filipin Denizi arasında,
Japon Denizi’ne hakim noktada stratejik konumdaki bir ada. Bu adada yaklaşık 3-5 bin peşmergenin eğitime tabi tutulduğu iddiası, daha önce gündeme gelmişti. Yeni iddia, onların sadece peşmerge değil aralarında PKK militanı olduğu yönünde.
Küresel terör konusunda eserleri bulunan Prof. Dr. Nurullah Aydın’ın tespitleri de benzer nitelikler taşıyor:
-3 bin Peşmerge CIA tarafından Guam adalarına eğitim için götürülmüştür. Bunlar
Barzani’nin silahlı gücünü oluşturmuştur.
-ABD,
Öcalan’ı teslim ederken Marksist üst yönetimi
tasfiye etmiş, lider kadrosunu kendisiyle
işbirliği yapacak şekle sokmuştur.
-ABD ordu envanterindeki 150 silah kaybolmadı, Barzani ordusuna verildi. PKK da bundan yararlandı.
-Barzani askerlerinin istihbarat eğitimini MOSSAD yürütmektedir.
-İnsansız uçaklarla
bölge sürekli
kontrol altındadır. Türkiye ve
İran askeri hareketlenmeleri, uydu ver yer
haberleşme ağıyla Barzani-ABD-
İsrail tarafından tespit edilmektedir.
-Türk ordu birlikleri haberleşme şifre ve kodları ABD ve İsrail teknolojisi ile iç içe olduğundan TSK’nın istihbarat ve haberleşme ağı takip edilmektedir.
-Son saldırılar; PKK görüntüsü altında ABD-İsrail-Peşmerge ortak operasyonudur.
-Türk-
Kürt çatışma senaryosu uygulanıyor.
-Irak’ta etnik ve mezhep ayrışması projesi, PKK adlı
sanal örgüt eliyle Türkiye’de gerçekleştirilmeye çalışılıyor.
-PKK ve, PEJAK, Barzani,
Talabani ordusuyla bütünleşmiştir.
-ABD, bölgede Kürt devlet projesinin çekirdek yapılanmasını sağlamıştır.
-Amaç,
Kuzey Irak Kürt yapılanmasının baltalanmaması, İran’a yönelik ABD-İsrail askeri harekatına karşı çıkan Türkiye’yi işbirliğine mecbur etmektir.
İddialı tespitler. Üzerinde kafa yormaya değer doğrusu.
Vursunlar
amortisör sağlam
Cemil Çiçek, geçen dönem hükümetin paratoneriydi. Son günlerdeki eleştirilere bakıyorum, yine aynı görevi istemese de üstlenmiş durumda. Dün Çiçek’le uzun uzun sohbet ederken sürekli
hedef tahtasında yer almanın nasıl bir duygu olduğunu sordum, kızgın ama kendinden emindi: ‘Vursunlar abalıya hiç önemli değil. Amortisör sağlam, yerinde duruyor.’
Amortisör sağlam da zamanla yıpranmaz mı? Cevabı: ‘Benim yıpranmamın ne önemi var? Gencecik insanlar ölüyor, can gidiyor. Feda olsun onlara. Bana jilet atmaya devam etsinler, ben bu ülkeye
hizmet etmek için işin yükünü çekmeye devam ederim.’
Dağlıca saldırısıyla ilgili
yayın yasağı, ‘
sansür’ değil miydi? Çiçek: ‘Bu benim şahsi tasarrufum değildir. İlgili kurullarda yapılan değerlendirmelerin sonucunda böyle bir karara ihtiyaç duyulmuştur.’
Neden ihtiyaç duyuldu? Anlattı: ‘Toplumsal barışı zedeleyecek öyle yayınlar yapılıyor ki, insan o yayınları izleyince ortalığı yakıp yıkası geliyor. O yayınlardan sonra bir Türk-Kürt çatışması çıkarsa medya hala
reyting peşinde koşar mı?’
Çiçek, Mehmet Ali
Birand’ın bu süreçteki yayıncılık politikasını da eleştirdi: ‘Maalesef televizyonlar reyting peşinde koşuyorlar. Öyle olunca
Mehmet Ali Birand Talabani’yi çıkarıyor, Barzani’yi de çıkarır. Dertleri reyting.’
Medya eleştirisine
Londra saldırısını örnek vererek devam etti: ‘Bakın Londra’daki o patlamadan sonra 24 saat hiçbir TV kanalı görüntüleri yayınlamadı. Biz Türkiye AB üyesi olsun, herkes Avrupalı gibi davransın derken, neden gazeteciler Avrupalı gibi davranmıyor?’
ŞAMİL TAYYAR/STAR