"Bu memlekette darbeci zihniyetle yüzleşilecek ve hesaplaşılacaksa, kimse Balyoz’u unutturmaya, aklamaya çalışmasın." diyen Cemal, Mehmet Baransu'nun, beş yıl önce yazdığı bu haberlere ilişkin davadan beraat ettiğini hatırlattı. Cemal, "Ama şimdi, beraatten kaç yıl sonra, aynı haberlerden dolayı bu kez devlet sırrı açıklamaktan dolayı tutuklandı. İnsanın aklına ister istemez hukuk devleti bunun neresinde sorusu takılıyor." dedi. Usta gazeteci şöyle devam etti “Balyoz yoktur, darbe tertipleri tamamen komplodur” denirse...Mehmet Baransu ve Taraf şeytanlaştırılır, darbe tezgâhı yok, paralelci kumpas var denirse...Bu da inandırıcı olmaz. Ciddiye de alınmaz.
İŞTE HASAN CEMAL'İN T24'TEKİ YAZISININ BİR KISMI
Taraf gazetesinden Mehmet Baransu tutuklanınca tweet attım:
“Mehmet Baransu yalnız değilsin, canını sıkma, bu da geçer.”
Tutuklanmıştı bir meslektaşım.
Neden mi?
Türk Ceza Kanunu’nun 327. maddesini ihlalden dolayı.
Bu madde diyor ki:
“Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin etmek…”
Bir başka deyişle:
‘Devlet sırrı’nı ifşa etmekle suçlanıyor.
Bundan dolayı gazeteciyi hapse atmak, sen gazetecilik yapma demektir.
Özgürlüğe bir darbedir.
Toplumun bilgi edinme hakkına kaba bir saldırıdır.
Gazeteci eğer neyin haber olacağını, neyin olmayacağını ‘devlet’ten, ceza yasalarından öğrenecekse, devletin çizdiği kırmızı çizgiler içinde top koşturacaksa, bunun adı gazetecilik olmaz.
Eğer bir gazeteci, devlet içindeki ‘yasa dışı faaliyetler’e dair bilgi ve belgeleri görmezden gelirse, bunları haberleştirmezse, ona da gazeteci denilmez.
Haberleştirir de, bunu gazetesi yayınlamazsa, o da gazete olmaz.
Bunlar bizim mesleğimizin abc’leridir.
HUKUK DEVLETİ NEREDE?..
Ayrıca şunu bir kenara not edin:
Mehmet Baransu, beş yıl önce yazdığı bu haberlere ilişkin davadan beraat etmişti.
Ama şimdi, beraatten kaç yıl sonra, aynı haberlerden dolayı bu kez devlet sırrı açıklamaktan dolayı tutuklandı.
İnsanın aklına ister istemez hukuk devleti bunun neresinde sorusu takılıyor.
Bu sorunun hiç kuşkusuz Balyoz Davası için de sorulması gerekir.
Balyoz Davası’nda da hukuk adına, adalet adına bazı vahim hatalar yapılmış, büyük mağduriyetler yaşanmıştır.
Bu açıdan, klasik deyişle, adaletin yerini bulması için gereken her şey yapılmalıdır.
Anayasa Mahkemesi'ne yapılan bireysel başvuruların ardından açılan yeniden yargılama sürecinde gerçek aydınlanmalıdır.
Ama bunun gereği yapılmadan, “Balyoz yoktur, darbe tertipleri tamamen komplodur” denirse...
Mehmet Baransu ve Taraf şeytanlaştırılır, darbe tezgâhı yok, paralelci kumpas var denirse...
Bu da inandırıcı olmaz.
Ciddiye de alınmaz.
PARALELCİ DARBE…
Sözü uzatmak istemiyorum.
Balyoz davasında hukuk ve adalet açısından yaşanmış olan büyük hata, haksızlık ve mağduriyetlere ilişkin gerçeğin tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılmasından yanayım.
Bunu da ilk kez yazmıyorum.
Ama bu noktayı vurgularken, “Balyoz yoktur, paralelci kumpas vardır” iddiasına inanmamı kimse benden beklemesin. Tıpkı paralelci darbe palavrasına inanmadığım gibi…
Bu memlekette darbeci zihniyetle yüzleşilecek ve hesaplaşılacaksa, kimse Balyoz’u unutturmaya, aklamaya çalışmasın.
Bu memlekette Ergenekon da, Balyoz da yaşanmıştır.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğü bu memlekette tüm kural ve kurumlarıyla yerli yerine oturacaksa, Ergenekon ve Balyoz unutturulamaz.
Her ikisiyle de hesaplaşmak zorunda Türkiye.
Bu henüz yapılmış değil.