Evet, hayretle...
Sanki burası
Türkiye değil.
Sanki bu yorumları yapanlar bir başka gezegende yaşıyorlar.
Hey, farkında mısınız?
Burası Türkiye!
Bu ülkede kaç tane askeri
darbe yaşandı, kaç tane
askeri müdahale gördük.
27 Mayıs’ı unuttunuz mu?
12 Mart’ı unuttunuz mu?
12 Eylül’ü unuttunuz mu?
28 Şubat’ı unuttunuz mu?
27
Nisan’ı unuttunuz mu?
Bunlar Türkiye’de yaşanmadı mı?
Askeri darbelerle idam sehpaları, Zirverbey Köşkü gibi,
Diyarbakır Askeri
Cezaevi gibi işkencehaneler kurulmadı mı? Menderes’ler,
Talat Aydemir’ler, Deniz Gezmiş’ler, Erdal’lar asılmadı mı?
Ya da
Susurluk yaşanmadı mı?..
Lütfen zaman ayırıp
Başbakan Yılmaz döneminde, 1990’ların sonunda yazılan resmi Susurluk Raporu’nu okuyun bir zahmet. Özellikle Güneydoğu’daki
faili meçhul cinayet çarkının nasıl döndüğünü öğrenmeye çalışın.
Bunlar hep bu ülkede yaşandı.
Ya hükümetlere
komutanlar tarafından verilen uyarı mektupları...
Başbakanların yüzüne tokat gibi çarpan
Genelkurmay Başkanı açıklamaları...
Bunları yaşamadık mı?
2002 yılı sonrasını anımsayın.
AKP’nin milletvekili seçimlerini kazanıp tek başına hükümet olmasından sonra yaşananları unuttunuz mu?
Emekli
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral
Özden Örnek’in günlüklerinde yer alan darbe tertipleri hayal miydi?
Beyler, biraz ciddi olun.
Sarıkız,
Ayışığı, Eldiven...
Bunlar size neyi çağrıştırıyor?
2003 ve 2004 yıllarında,
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesinde darbe tezgahları çevrilmedi diyebilir misiniz?
Yeni 28 Şubat’lar için özellikle medyaya dönük baskılar yaşanmadı diyebilir misiniz?
Soruyorum, diyebilir misiniz?
Özkök Paşa diyemiyor.
Özkök Paşa yalanlamıyor.
Daha dört beş yıl önce, eğer
Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda anayasa ve
demokrasiye bağlı bir komutan,
Orgeneral Hilmi Özkök oturmuyor olsaydı, Türkiye’nin yine bir darbeyle sarsılması ihtimali çok yakınlara gelmişti.
Uçurumun kıyısından döndük.
Onun sayesinde...
Tehlikenin farkında mıydınız?
Özden Örnek günlükleri eğer Mustafa Balbay’ın günlükleriyle birlikte okunursa, Türkiye’de demokratik rejimin bundan çok kısa bir süre önce nasıl bir tehlikenin eşiğinden döndüğü daha iyi ortaya çıkar.
Çankaya Savaşları unutuldu mu?
Abdullah Gül’ün 2007’de Cumhurbaşkanı olmasını önlemeye dönük 367 formülünü arkalamak için, bir gece vakti
Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt Paşa tarafından kaleme alınıp yayınlanan
27 Nisan e-muhtırası yoksa gerçek değil miydi?
Ergenekon dosyası da Türkiye’de demokrasi ve hukukun üstünlüğüne kurulan tuzaklarla doludur. Yargılanma sürecinde hukuk açısından yapılan bazı yanlışlar ve haksızlıklar, davanın demokrasiyle ilgili özünü değiştirmez.
Ergenekon
operasyonu eğer olmasaydı, Türkiye’de oluk gibi kan akıtabilecek yeni çarklar işleyecekti. Hatta işlemeye başlamıştı bile... Yine bu operasyon olmasaydı, şunu iyi bilin,
Kürt açılımı da hayal olurdu.
Bunların hiç biri hayal değildi, rüyada görülmedi, başka gezegende yaşanmadı, Türkiye’de meydana geldi hepsi.
Unuttunuz mu?..
Ya andıçlar...
Anımsıyor musunuz?
Kaç meslektaşımızın, kaç aydının hayatını bir süre cehenneme çeviren o andıçlar nerede hazırlandı?
Genelkurmay’da değil mi?
Daha birkaç yıl öncesine ait, neredeyse bütün
sivil toplum örgütlerini düşman ilan eyleyen andıçlar da Genelkurmay karargahından çıkmadı mı?
Şimdi ‘ıslak
imza’ya bu tepkiniz nedir? Neyi temize çıkarmaya
çalışıyorsunuz? Darbe tertiplerini mi, hükümeti devirme planlarını mı?.
Ayıp!
Evet, ‘asker sorunu’ diye de bir sorunu var bu ülkenin.
Bunu da çözmek lazım.
Çünkü bu sorun, Türkiye’de birinci
sınıf demokrasi ve hukuk devletine açılan yolları yıllardır tıkıyor.
Çünkü bu sorun, Türkiye’de sivil-asker ilişkilerini demokrasilerde olması gereken olağan rayından çıkartarak, gerçek bir
siyasi istikrar ortamına açılan yolları mayınlıyor.
Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri daha fazla yıpranmak istemiyorsa, demokrasi ve hukuk devletinin temel ilkelerinin ışığında kendini değiştirmek zorunda diye düşünüyorum.
Ve asker içinde de bu değişimden yana olanların gitgide ağır basacağına inanıyorum.
HASAN CEMAL-MİLLİYET