'Biz'im ulusalcı dalga!
Hatırlayalım. Ne demişti
Türkan Saylan, şubat ayının başlarında:
-Bizim istemediğimiz bir şeyin
Türkiye’de olması mümkün değil.
Kamuoyunda
başörtüsü yasağı tartışılırken sarf edilen bu sözler üzerinde çok durulmadı.
Sahi kimlerden müteşekkildi Saylangiller?
Onların istemediği şeyler hakikaten Türkiye’de gerçekleşemez miydi?
Hem onlar kaç kişiydi acaba?
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Saylan, o gün başka önemli ifşaatlarda da bulunmuştu.
Ne demişti mesela?
Demişti ki:
-İnsan çoğunluğa sahip diye anayasayı nasıl değiştirebilir?
-Biz asılız. Herkesin bunu bilmesi gerekiyor.
-
Menderes ne dedi? “Odunu koysam mebus yaparım. Siz isteseniz şeriatı bile getiririz.” dedi. Ne oldu sonuçta? Onlar ne oldu? Türkiye ne oldu? Niye Türkiye karışsın?
Sahi niye Türkiye karışsın ki…
Ama karıştı işte. Hem de bir ay sonra.
AK Parti hakkında
kapatma davasının açılmasıyla birlikte…
Ekonomi türbülansa girdi. Siyasi kutuplaşma zirveye çıktı. İstikrar ve güven duyguları tacize uğradı. Meşruiyet temellerine hüzün gölgeleri düşürüldü. Türkan Saylan’ın bizden izinsiz hiçbir şey olmaz dediği Türkiye’de oldu bütün bunlar.
Sahi ne demek istemişti Saylan “biz” diyerek?..
***
Bu konuya temas eden bir diğer isim,
Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı
İlhan Selçuk.
Ergenekon soruşturması çerçevesinde gözaltına alınan Selçuk, yaşı dikkate alınarak serbest bırakıldı malum. Çıktıktan sonra gazetesinde enteresan bir yazı yazdı “biz” hakkında.
“Polisler benim evimi mi aramışlardı?..
Bizim evimizi mi?..
Emniyet’e ben mi götürülmüştüm?..
Biz mi?..
Benim ifadem mi alınmıştı?..
Bizim ifademiz mi?..
Savcılıkta ben mi
sorguya çekilmiştim?..
Biz mi sorguya çekilmiştik?..
İfade ve sorgu tutanaklarındaki sıfatıyla ben mi ‘
şüpheli’ idim?..
Biz mi ‘şüpheli’ idik?..
Sonra düşündüm:
Çok
şükür ben ben değildim…
Biz bizdik...
Ancak biz, biz olabilirsek,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlanmış ve bağımsız Türkiye’sinde yaşayabiliriz...”
İlhan Selçuk, bu yazısıyla bir şahs-ı maneviden bahsediyor sanki. Şahsında tecessüm etmiş bir “biz” kimliğinden…
***
“Biz” konusuna vurgu yapan; hatta bu meseleyi dramatik boyutlara taşıyan bir başkası daha var.
Gazeteci Tuncay Özkan.
“Biz kaç kişiyiz” biliyor musunuz söylemiyle kitleleri harekete geçirmeye çalışan Özkan, Cumhuriyet Mitingleri’nde ateşli konuşmalar yapmıştı. Ancak Özkan’ın “biz” vurgusu, 12
Nisan 2007 tarihinde basının karşısına geçen
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın sözlerini yorumlarken söylediklerinde gizli aslında.
Genelkurmay Başkanı’nın vatanın tehlikede olduğundan bahsettiğini; ancak çareyi göstermediğini savunan Özkan bakın o gün neler söylemişti ekranda:
“Ben
yurt savunması yapıyorum.
Hani,
Ankara milletvekili Hakkı Bey’in sözleri aklıma geliyor.
Polatlı’da
Türk Silahlı Kuvvetleri yeniliyor zannetmişler. Tartışma çıkmış. Meclisi
Kayseri’ye taşımak falan konuşuluyor. ‘Efendiler, ordular yenilir, milletler yenilmez. Biz yeni bir ordu kurarız. Çünkü biz milletiz.’ demiş. Şimdi ben de diyorum. Türk milleti bir değil bin tane ordu kurar. Ama ben şimdi Sayın Genelkurmay Başkan’ımızın açıklamalarından, değerlendirmelerinden sonra kaygıyla bakarım her şeye. TSK’nın 40 yerinde pranga var. Bu prangalardan kurtulamıyorsa Genelkurmay, o zaman problem var. Ki ben şu an o prangalardan kurtulamadığını görüyorum. Genelkurmay Başkanı bu sözleri ya bizi bir yere hazırlamak için söyledi ya da çaresizlikten söyledi. Çaresizliğin olduğu yerde çareyi millet üretir.”
Peki, millet çareyi nerede üretir? Sokakta mı sandıkta mı? 22 Temmuz’da, cumhurbaşkanlığı sürecinde tıkanan siyasi sistemi, yaptığı tercihle çözmemiş miydi bu millet?
Demek ki çözmemiş!
***
Gördüğünüz gibi birileri “biz” diyerek çıkıyor ortaya ve “millet” adına ahkâm kesiyor. Onların kim olduğunu söylemlerinden çıkarmak mümkün. Çılgın Türkler de diyebilirsiniz, ulusalcılar da… Anlamadığım husus ise şu: Hayallerindeki projeleriyle ‘biz’im ulusalcılar mı daha pervasız yoksa çılgın
Amerikan neoconları mı?
İyi haftalar.
MEHMET YILMAZ/AKSİYON