Yandaş gazete, Silivri Cezaevi karşısındaki büyük duruşma salonunun, Hizmet Hareketi tarafından yeni tutuklamalar için yaptırıldığı ve toplumun katmanlarının burada yargılanacağı iftirasını attı. Akılla, mantıkla izah edilemeyecek iftira niteliğindeki habere konu edilen Silivri'deki duruşma salonları, bizzat AKP hükümetinin Adalet Bakanlığı tarafından yaptırıldı.
Gazete, bu saçma iddiasına ise dayanak olarak Devrimci Karargah örgütüne yardım ettiği gerekçesiyle 15 yıl hapse mahkum olan Hanefi Avcı'yı gösterdi.
SADULLAH ERGİN YAKINDAN TAKİP ETTİ
Binanın yapıldığı arsanın kamulaştırılmasını Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı üstlendi. Adalet Bakanlığı bütçesinden ayrılan ödenekle bitirilen binanın inşa sürecinde dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin işin bizzat yakın takipçisi oldu. Üstelik bu duruşma salonlarından ilki Ergenekon, Balyoz, KCK gibi duruşmaların hiçbiri yokken oradaydı ve daha sonra bu salonda Adalet Bakanlığı tadilat yaptırdı. İkinci salon ise 2009 yılında tamamlanırken Ergenekon duruşmaları buraya taşındı. Adalet Bakanlığı'nın 20 milyon liranın üzerinde bir rakama 2013 yılında yapılan üçüncü duruşma salonu tamamlandığında Ergenekon ve KCK davaları devam ediyordu.
ERGENEKON VE BALYOZ DEVAM EDERKEN İNŞAAT BAŞLATILMIŞTI
Türkiye'nin darbe yargılamaları ilk Ergenekon davası ile başladı. Silivri Cezaevi içerisindeki küçük salonda 2008'deki ilk duruşma, mekan darlığı nedeniyle zor şartlarda tamamlanabilmişti. Bu küçük salonda görülen dava, Adalet Bakanlığı'nın yaptırdığı daha büyük olan yeni salona bir yıl sonra taşındı. 250 sanık 400 avukat ve 350 izleyici kapasiteli bu salonda duruşmalar rahat bir şekilde devam etti. 2010 yılında açılan Balyoz davası sonrası bu büyük salon hem Ergenekon hem Balyoz duruşmalarına ev sahipliği yaptı. Üstelik, salon yine yeterli olmadı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, bu salonu dönüşümlü kullanıyordu. Ayın 3 haftasında Ergenon davası, bir haftasında ise Balyoz davası bu salonda görüldü. Balyoz sanıklarının itirazları üzerine Ergenekon davasının ilk görüldüğü duruşma salonu Adalet Bakanlığı tarafından tadilat yapılarak tekrar hazırlandı. Bir yıl kadar, biri büyük biri küçük salon olmak üzere iki mekanda darbe yargılamaları devam etti. Ergenekon'da 276, Bayloz'da 365 sanık yargılanırken bir yandan da KCK operasyonları sürüyordu. İstanbul'da 300'e yakın kişi gözaltına alınmış kısa bir süre sonra da mahkeme karşısına çıkacaktı. Bu şartları göz önünde bulunduran Adalet Bakanlığı hızlı bir şekilde ihaleye çıkarak Silivri cezaevi karşısına yeni bir duruşma salonu inşası için çalışmaları başlattı. Kısa sürede bitirilen yeni duruşma salonunda KCK davası görüldü. Avcı'nın iddiasının aksine yeni duruşma salonu, Ergenekon ve Balyoz duruşmaları devam ederken inşaatına başlandı; Ergenekon ve KCK duruşmaları devam ederken 2013'te tamamlandı.
BAŞBUĞ’UN AÇIKLAMALARI AVCI’YI YALANLIYOR
Avcı Hürriyet'e verdiği röportajda da Zir vadisinde bulunan cephaneliğin sahibi Mustafa Dönmez'in iddialarını tekrar gündeme taşıdı. Dönmez, kendi eli ürünü olduğu Adli Tıp tarafından ispatlanan krokiden yola çıkılarak bulunan bombalarla ilgili “Polis koydu” savunmasını geliştirmişti. Avcı, Dönmez'in çöken bu iddiasını yeni bir şey söylüyormuş gibi tekrar dile getirdi. Avcı, aynı seri numaralı el bombalarının farklı adreslerde bulunmasını polisin kumpas (!) belgesi olarak yansıttı. Ancak Avcı'nın kasıtlı olarak söylemediği bir gerçek var. Ergenekon sanığı İlker Başbuğ'un genelkurmay başkanlığı sırasında yaptığı bir basın toplantısında MKE'de üretilen mühimmata kafile numaraları verildiğini, tek bir parçanın seri numarasının olmadığını açıklamıştı. Yani her el bombasının ayrı ayrı seri numarası yoktu. Bir seferde üretilen mühimmatın hepsi aynı numaraya sahipti. Yıllarca Emniyet Müdürlüğü görevini yürüten Avcı'nın bu bilgiyi bilmemesi imkansız. Ancak “Paralel” yalanını devam ettirmek adına eski yalanlara tekrar sarılmak bugünlerin trendi.