Gambiya'daki Türk Okulunun Erdoğan'ın talimatıyla kapatıldığını söyleyen Arslan, iddialara göre bu okulun kapatılması için Gambiya hükümetine para teklif edildiğini belirtti. Türk okullarını kapatmakla tehdit edip, bunun için devlet gücünü kullanmanın 'Ölümü gösterip sıtmaya razı etme' politikası olduğunu ifade eden Arslan, bu yapılanın zulmü katlamaktan başka bir şey olmadığını söyledi. Arslan, diğer Türk okullarının kapatılarak o okullardaki idealist insanlara bu kötülüğün yapılması halinde tarihin bu hükümeti asla affetmeyeceğinin altını çizdi ve ekledi:
"Dün Öcalan ile kol kola yürüyen Perinçek, bugün sizin yanınızda duruyorsa, PKK da Cemaat'e karşı size destek çıkıyorsa, durup düşünmenizde fayda vardır."
İşte Adem Yavuz Arslan'ın 'Hayaldi gerçek oldu, Erdoğan Türk okullarını kapattırıyor' isimli köşe yazısı;
Önce bir harita açtım.
Baktım, Gambiya neredeymiş diye. Afrika'ya da defalarca gitmeme rağmen yolum Gambiya'ya hiç düşmemişti. Kısmette Gambiya'yı 'Başbakan Erdoğan'ın bizzat devreye girerek, hatta iddialara göre para da önererek, kapattırdığı okulla' tanımak varmış. Afrika'nın batısında, Senegal'in hemen altında küçük bir ülkeymiş Gambiya.
Hatta yüzölçümü itibariyle Afrika'nın en küçük ülkesi. Nüfusu da 2 milyondan az. Eski bir İngiliz sömürgesi ve nüfusunun yüzde 90'ı Müslüman.
2011'de Yavuz Selim Koleji açılmış. İki yıl sonra da Türk elçiliği. Afrika'nın genelinde olduğu gibi bu ülkede de misyoner okulları yaygın. Gambiya gibi küçük bir ülkede bile 160 civarında Batılı misyoner okulu var. Yavuz Selim Koleji ise artık yok.
Bizzat AKP hükümetinin girişimleri sonucu kapatıldı. Dahası Başbakan Erdoğan 17 Aralık'tan bu yana dünyanın 160 ülkesine yayılmış Türk Okulları ve Kültür Merkezleri'nin kapatılması için çalışıyor.
Bunu da gizli kapaklı yapmıyor.
Katıldığı televizyon programlarında bizzat kendisi söyledi. Son olarak Azerbaycan'a gittiğinde bir dosya sunduğu Başbakanlık kaynaklarınca seyahatteki gazetecilere fısıldandı.
New York'ta bulunan Dışişleri Bakanı Davutoğlu da bu yönde açıklamalar yaptı. Hatta kapatma girişimlerini teyit etti. Artık netleşti ki, hükümet Gülen Cemaati'ni bitirmek istiyor. Dershaneleri kapatmak da bunun ilk adımıydı. Eğer 'Dersaneleri kapatırsak Cemaat'in insan kaynakları kurur' fikrine inanan Erdoğan aksi yöndeki tüm verilere rağmen geri adım atmadı.
Aylarca 'Dershaneleri kapatıp özel okulları teşvik edeceğiz' dediler fakat seçim sonrası çıkardıkları genelgeyle 'Cemaat okullarından devlet okullara geçişi' teşvik eden düzenleme yaptılar.
Yurtlara baskınlar yaptırdılar.
17 Aralık sonrası yaşananlara bakıp da her şeyin yolsuzluk soruşturmasına tepki olarak yapıldığını söylemek zor.
17 Aralık sonuçta hukuki bir süreç.
Eğer yargılama yapılabilse, hukuk işleseydi olayı net olarak anlayabilecektik. Eğer dosyadaki deliller sağlam değilse, hukuksuz işlem varsa hep birlikte savcıları, polisleri linç edebilirdik.
Ama hükümet öyle yapmadı. Zaten hazır olan fişlemelerle tüm Türkiye genelinde 13 bini aşkın emniyetçiyi tasfiye etti. Bunları yaparken o kadar pervasızca davrandı ki, kanser tedavisi için hastanede yatan polisi bile tayin ettiler.
Yargıda, bürokrasi de yapılanlar herkesin malumu. RTÜK eliyle verilen kapatma kararları, maliye eliyle kesilen astronomik vergi cezaları ve baskılar her geçen gün artıyor.
Çıkarılan yasalar, çıkarılacak olanlar da ortada.
Anti-Cemaat koalisyonu: PKK, Perinçek, AKP...
Başbakan miting meydanlarında açıkça Cemaat'i işaret ederek 'Bunlara bundan sonra su bile yok' dedi.
Bugün, haksız, hukuksuz ve zulüm boyutundaki örnekler o kadar çok ki, yazmakla bitmez.
Hadi bunları bir şekilde izah ettik diyelim.
Peki, Türkiye Cumhuriyeti pasaportunu İranlı Reza ve avanesine milyon dolarla satanlar Fethullah Gülen'in pasaportunu haksız hukuksuz nasıl iptal etti?
Hadi diyelim ki, yolsuzluk operasyonuyla kamuoyundan sakladığınız bazı ilişkiler ortaya döküldü diye bürokraside tasfiye yaptınız. Peki dünyanın dört bir yanında büyük fedakarlıklarla açılan Türk okullarından ne istediniz? Türkçe Olimpiyatları için salon, stat ya da fuar alanı vermemeyi neyle izah ediyorsunuz?
Savaş ortamında, Afrika'nın sefaletinde, Moğolistan'ın soğuk steplerinde her türlü sıkıntının yaşandığı Asya ülkelerinde Türk bayrağını dalgalandıran, o insanlara ülkemizi sevdiren, dinimizi tanıtanlarla ne alıp veremediğiniz var? Türk okullarını kapatmakla tehdit edip, bunun için devlet gücünü kullanmanız 'Ölümü gösterip sıtmaya razı etme' politikası ise yaptığınız zulmü katlamaktan başka bir şey değildir.
Şahsen 5 kıtada bu okulları gördüm.
Yapılan fedakârlıkların, yaşanan sıkıntıların şahidi oldum.
Eğer bu okullara, o okullardaki idealist insanlara bu kötülüğü yaparsanız tarih sizi affetmez. Ayrıca bu kötülük sadece onlara değil tüm ülkeye yapılmış olur.
Son olarak, dün Öcalan ile kol kola yürüyen Perinçek, bugün sizin yanınızda duruyorsa, PKK da Cemaat'e karşı size destek çıkıyorsa, durup düşünmenizde fayda vardır.