Devlete ait gizli bilgileri ifşa ettiği iddia edilen
Kozinoğlu'nun yolu eski
MİT Müsteşarı
Teoman Koman ile kesişiyor.
Ergenekon Terör Örgütü
soruşturmasında adı geçen ancak
yurt dışında olduğu için ifadesi alınamayan MİT mensubu
Kaşif Kozinoğlu ile ilgili ‘sırlar' devam ediyor. Geçen perşembe günü Afganistan'dan getirilerek
Zekeriya Öz tarafından ifadesi alınan Kozinoğlu, ‘
terör örgütü üyesi olmak' ve ‘devletin güvenliğine ilişkin gizli
belgeleri temin etmek' suçlamalarıyla tutuklandı. Adı çok duyulan ama kimliği ve özellikleri hakkında fazla bir şey bilinmeyen Kozinoğlu, hâlen merak konusu. İfade vermeye gelene kadar Kozinoğlu'na ait net bir fotoğraf karesi dahi yoktu.
Kendini saklamayı çok iyi bilen, birden fazla pasaport kullanan ve ayrı ayrı
banka hesapları olduğu ileri sürülen
Kaşif Kozinoğlu için iki tabir kullanılıyor: ‘
Kozmik' ve ‘Hayalet'… ‘Kozmik' denilmesinin sebebi, MİT'e ulaşan devlete ait
gizli belgelerin çoğunu arşivlemesi. ‘Hayalet' lakabı ise ortalarda pek görünmeyen ancak önemli işleri yürüten ve hiçbir zaman takibe takılmayan özelliğinden kaynaklanıyor.
Kozinoğlu'nun Ergenekon'daki son
operasyonda evinin aranması ve sonrasında tutuklanmasının ilk gerekçesinin, Oda TV'ye verdiği bazı bilgi, belge ve görüntü kasetleri olduğu söyleniyor. Elinde çok sayıda kişiye ait dinleme kayıtları, görüntüler ve devlete ait gizli belgeler olduğu tahmin ediliyor. Bunun ötesinde bazı
vakıf ve derneklere yönelik raporlar hazırladığı ve bu raporları üstlerinin izni olmadan başka ülkelerin istihbarat birimleriyle paylaştığı belirtiliyor.
Peki, Oda TV ile Kozinoğlu'nun ilişkisi ne zaman başladı? Oda TV'nin sahibi
Soner Yalçın ile ilk bağlantıya geçen, eski MİT Müsteşar Yardımcısı
Mikdat Alpay'dı. İddialara göre, Yalçın'a ‘Efendi' kitabını yazdıran ve kaynak sağlayan kişi de Alpay'dı. Mikdat Alpay, bilgileri Kaşif Kozinoğlu'ndan alıp Yalçın'a iletiyordu. Soner Yalçın kitabı yazdıktan sonra tehdit edildiğini söyleyip koruma almıştı. Ancak bir süre ortalarda görünmemişti. Yalçın'ı bu süre zarfında Kozinoğlu'nun sakladığı belirtiliyor.
Mikdat Alpay aslında MİT müsteşarı olmayı bekliyordu (Mesut Yılmaz'ın başbakanlığı döneminde). Ancak onun yerine Şenkal Atasagun atandı. Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in
sınıf arkadaşı olan Alpay, beklediği atama gerçekleşmeyince görevini bırakmak zorunda kaldı ve
emekli oldu. Aslında bu ilişkiler yumağı hep devam etti. Kozinoğlu ile Alpay, aynı
ekipteydi. Aynı şekilde MİT'in asker kökenli son müsteşarı olan eski
Jandarma Genel Komutanı emekli
Orgeneral Teoman Koman ile sıkı bağlantıları vardı.
MİT'e gelen bazı bilgilere rağmen terör saldırılarına zamanında müdahale edilemediği için başta Doç. Dr. Bahriye
Üçok olmak üzere eski
MİT Müsteşarı Hiram
Abbas gibi kişilerin öldürülmesi engellenemedi. Diğer bir ayrıntı ise
JİTEM mensubu Ahmet Cem Ersever'in Soner Yalçın'a konuşmasını da aynı ekip sağlamıştı. Zaten Ersever konuştuktan sonra sıkıntılı bir döneme girmiş, sonra da hâlâ
cevap bekleyen bir düzine soru ile faili meçhule
kurban gitmişti. Kullanıp atma veya faydalanıp bırakmanın, geçmişte Türk istihbaratının en çok başvurduğu yöntemlerden olduğu söyleniyor. Bu nedenle Ersever'in elindeki bilgi ve belgelerin, Eşref
Bitlis suikastı başta olmak üzere, 90'lı yıllardaki faili meçhullerin aydınlanmasını sağlayacak nitelikte olduğu belirtiliyor.
İddialara göre, Soner Yalçın ile Ersever'i buluşturan Kozinoğlu ekibiydi. Alpay-Kozinoğlu-Koman ilişkisi ise ayrı bir
tartışma ve araştırma konusu. İkisi de JİTEM-Jandarma-MİT üçgenini çok iyi biliyordu. ‘Hayalet' Kaşif Kozinoğlu'nun bildiklerini Teoman Koman da biliyordu. İlginçtir, Teoman Koman'ın MİT'teki lakabı veya kod adı ise ‘Bir Numara' idi. Ergenekon'da da ‘Bir numara kim?' sorusu sık sık medya tarafından gündeme getirilmişti. Kafaları karıştıran bu isimlerin ortalarda pek görülmemesi ve hiçbir olayda neredeyse isimlerinin anılmaması oldukça ilginç. Garip bir el, bir ekibin üstünü örterken, diğer bir ekibin üstünü ısrarla açmaya çalışıyor. Mesela, Teoman Koman Paşa ismi hiçbir şekilde gündeme gelmiyor. Geçmişte hem
Bülent Arınç hem de
Susurluk Araştırma Komisyonu Başkanı
Mehmet Elkatmış tarafından ismi gündeme getirilmesine rağmen hiçbir yargı birimi harekete geçmedi. Hatta Elkatmış'a göre Susurluk'un üstünü Koman Paşa örtmüştü. Susurluk'un üzerine gidilmiş olsaydı belki
Türkiye Ergenekon gerçeğini çoktan çözmüş olacaktı.
Kozinoğlu'nun bir özelliği de MİT'te ‘Türkçü-kafatasçı' (bugünkü ‘ulusalcı' kavramının karşılığı) olarak tabir edilen klikten olması. Bu nedenle Çerkez grubu ile sürekli bir
yarış içinde oldu ve onları ekarte eden kim varsa onların yanında yer aldı.
Mehmet Eymür, Şenkal Atasagun, Hiram Abbas gibi isimlerle ayrılıkları da bundan geliyor. Tabii onun asker tarafı da unutulmamalı. Ona göre, MİT'i en iyi, istihbaratı güçlü, askerî eğitim almış kişiler yönetebilir. Şu anki MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı yıpratma ve hükümeti güç durumda bırakma gibi planları olduğu söylenen Kozinoğlu'nun, aynı zamanda Ergenekon
davasına karşı bir cephe oluşturulması gerektiğini yakın çevresine aktardığı belirtiliyor.
Geçen hafta
Aksiyon'da ‘Kozmik Kozinoğlu' başlığıyla yayımlanan haber, aslında onun kimliğini biraz ortaya koyuyor. Türkiye, Kaşif Kozinoğlu adını ilk olarak 6 yıl önce MİT-Mafya-
Yargıtay üçgeninde gelişen bir skandalla duymuştu. Alaattin Çakıcı'nın davası için dönemin
Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya ile görüşmeler yapmıştı. İkili arasındaki konuşmalar yasal dinlemeye takılmıştı. Kozinoğlu, görüşmeyi inkâr etmiş ancak
mahkeme, Çakıcı'nın ceza almaması için Yargıtay'daki dosyasını takip ettiği ortaya çıkan Kozinoğlu'na 5 ay
hapis cezası vermişti. Hakkında dava açılan ilk üst düzey MİT görevlisi olan Kozinoğlu'nun yolu, Ergenekon'la eskiden beri kesişiyordu. Hatta iş Susurluk'a kadar uzanıyor. Özel Kuvvetler'in bir kolu olan Muharebe Arama Kurtarma Birliği (MAK)'nin de kuruculuğunu yapan MİT mensubu, görevi Ergenekon operasyonunda tutuklanan Levent Göktaş'a bırakmıştı. MİT'te Operasyon Başkanlığı'nın altında
Asya Ülkeleri Daire Başkanı Vekilliği yapan Ergenekon zanlısının, ‘yükselebilmek için teşkilata
sahte diploma verdiği' de Çakıcı davası sırasında ortaya çıkmıştı.
Binbaşı rütbesiyle emekli olan Kozinoğlu, 1986'da Özel
Harp Dairesi'nde çalışırken
Polis Özel Harekât timlerini eğitmek üzere görevlendirildi. 1987'de ise MİT'in yurt dışında görev yapması için kurduğu birime atandı.
Kaşif Kozinoğlu'nu Ergenekon'a yaklaştıran en büyük etkenlerden biri, Ergenekon sanığı emekli Yarbay
Korkut Eken'le irtibatı. Eken,
Mehmet Ağar'ın Emniyet Müdürlüğü'ne atanmasının ardından
müşavir oldu. 12
Mart 1995'te
Gazi Mahallesi'nde başlayan olaylar sırasında oluşturulan
Güvenlik Masası'nda ‘Özel Harekât Danışmanı' olarak yer aldı. Susurluk Komisyonu'na yaptığı açıklamada Abdullah Çatlı'yla bir yemekte tanıştığını, Çatlı'nın 1980 öncesinde kullanılmış olabileceğini ve Tarık Ümit'i tanıdığını söyledi.
Çete iddialarının asılsız olduğunu ileri sürdü.
İstanbul DGM'de süren ‘Çete Davası'nda yargılandı. Emniyet'e ‘Hospro' şirketi tarafından hibe edilen ve bir bölümü ortadan kaybolan silahlarla ilgili olarak Eken'le birlikte Mehmet Ağar, İbrahim
Şahin, Şemsettin Can
Polat, Necmettin Ercan, Mustafa Teber, Tekin Hatipoğlu, Nazmi Kara, Ömer Aydoğan, Niyazi Pek hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Mehmet Ağar, bu soruşturma sırasında verdiği yazılı ifadede, silahları Korkut Eken'e
senet karşılığı teslim ettiğini ileri sürdü. Kaşif Kozinoğlu'nun bütün bu bilgilerden haberi vardı. Çünkü hem Korkut Eken hem de Ergenekon sanığı
İbrahim Şahin, Kozinoğlu ile irtibat hâlindeydi.
HAŞİM SÖYLEMEZ