Yok, olamaz böyle bir şey. Benzettim sanırım..." falan dedim. Geçip gidecektim ki; içimdeki bir ses, buna müsaade etmedi. "İşin aslını astarını öğren" dedi. "Hayırdır inşallah" deyip hemen işe koyuldum. Başladım takibe. Gördüğüm kadının Ayşe Arman olduğundan emin olmak için biraz daha yaklaştım, gözlerine baktım; göz göze geldik. Birisi tarafından baştan aşağıya incelendiğini fark edince biraz ürktü sanki... Birbirimize istihzalı istihzalı baktık. Sonra tebessüm etti. Yüzünden hiçbir zaman eksik olmayan tebessümden "Yakında ne yapacağımı görürsünüz. Yine bombayı patlatacağım!" manasını çıkardım. Sanki karşımda Ayşe Arman değil de daha dün yaramazlık yapmış, birazdan yine bir yaramazlık yapacak haşarı bir çocuk vardı.
Şimdiden gazeteci arkadaşlarımı uyarıyorum. Ayşe Arman'ın birkaç gün içinde patlatacağı 'bomba'ya karşı hazırlıklı olun. Şaşırmayın, onu
kınamayın. Ayşe Arman ne yapsa yeridir, giyinmeyi pek sevmiyor ama ne giyse yakışıyor! Ona gıpta ediyorum. Kendisiyle, hayatla dalga geçmesini, bunlara gülmesini, eğlenmesini, kendi doğrularının peşinden gitmesini zaman zaman da kıskanıyorum. Ama böyle mutlu oluyor demek ki kendisi... Tesettürlülerle ilgili yazısında (Bana bu hal değişikliği bir çalışmanın habercisi gibi geliyor) umarım empati kurar.
"Ayşe Arman'ın tesettürlü hali şık mıydı, rüküş mü?" diye meraklandığınızı biliyorum.
Başörtüsü de ona yakışmış, tesettürlü hali gayet şık. Ama 15 gün içinde Ayşe Arman'ı fotoğraflarında bir soyunuk, bir giyinik, sonuncusunda da başörtülü olarak gören birinin halini düşünün. Durumum pek iyi değil anlayacağınız.
Yukarıda anlattıklarımı birkaç gazeteci dostumla paylaştım, kimse bana inanmadı. "Sen tesettürlü Ayşe Arman'ı ancak rüyanda görürsün" dedi. Alacağınız olsun! Bana inanmayın siz, nasıl olsa Ayşe Arman yakında bir hamle yapar. Siz de "Kurşunkalem demişti" dersiniz...
Kurşunkalem Cumartesi ekindeki köşesinde yazdı, olay gerçek çıktı
***
Dede Efendi'nin evini
düğün salonu yaptılar
Cankurtaran'daki Hammamizade İsmail Dede Efendi Müzesi ile ilgili son birkaç aydır
akıl almaz iddialar gündeme geliyor. Dede Efendi'ye
vefa amacıyla açılan müzede vefasızlığın haddi hesabı yok. Müzenin 12 yıldır hem müdürlüğünü hem de hizmetkârlığını yapan
Ziya Boyu, bir ay ölümle pençeleşti, sonra iyileşti. Müzede çalışmak için geri döndüğünde kapılar yüzüne kapandı. Aylık 100 TL'ye (Evet yanlış yazmadık) çalışan, çalışmak ne kelime müzenin temizliğinden konser programlarında müzeyi ısıtmaya kadar her şeyi tek başına yapan Boyu, işten atıldıktan sonra müzede garip şeyler yapılmaya başlandı. Son olarak elime bir
belge, daha doğrusu bir davetiye geçti ki sormayın. Nişana gitsem bir dert, gitmesem bir dert!
Efendim, İsmail Dede Efendi Müzesi artık düğün, nişan, kına gecesi gibi önemli günlere ev sahipliği yapmaya başladı. Fiyatlar
ucuz mu ucuz! Geceliği 100 TL. Güler misin, ağlar mısın? Müzede düğün mü olur? Tarihi evde bu tür organizasyonlara kim izin veriyor? Dede Efendi'nin hatırasını yaşatmak için kurulan müzede düğün yapmak onun ruhuna en büyük saygısızlık olsa gerek. Peki bu güzelim evi düğün salonuna çeviren bu zihniyete kim dur diyecek?
Not: Bu yazıdan sonra yetkililer beni arayıp lütfen "Yok böyle bir şey" demesinler; davetiyeler elimde. Ancak İsmail Dede Efendi'yi bilmeyen, tanımayan gençlerin mutluluklarına halel gelmesin diye bu davetiyelerin fotoğraflarını yayınlamıyorum.
KURŞUNKALEM - ZAMAN