Trabzon'da
doğan, ilk ve orta öğrenimini bu kentte tamamlayan
Fazıl Saraç, Trabzon Fatih
Eğitim Fakültesi Edebiyat Bölümü'nden
mezun olduktan sonra öğretmenliğe başladı.
Mesleği gereği birçok yerde görev yapan Saraç'ın fotoğrafa olan tutkusu ise,
Kayseri'nin Develi ilçesinde kutsal mesleğini sürdürürken, ilçeden rahatlıkla görülen
Erciyes Dağı'nın sergilediği güzelliği fark etmesiyle ortaya çıktı.
Saraç, “Neden Erciyes'in bu güzelliğini ölümsüzleştirmiyorum?” diye kendine sorduktan sonra başlayan ve bazen Kara
deniz yaylarında, bazen de tutkusu olduğu denizde en iyi kareleri yakalamak için koşuşturmaya dönüşen hayatını ve fotoğrafa bakışını, şöyle anlattı: “1967 ve 1970 yılları arasında Kayseri Develi'de
öğretmenlik yaptığım sırada Erciyes dağında her gün farklı bir manzaranın oluştuğunu fark ettim. Tabi o zamanlar
fotoğraf makinesi bulmak şimdiki kadar kolay değildi.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından o zamanlar okulumuzun fotoğrafını çekmek için gelen bir fotoğrafçı ile bir süre diyaloğumuz oldu. Kendisi bana o zaman Rus malı Lubitel
marka fotoğraf makinesini
tavsiye etti. O günün ücreti ile yaklaşık 140 liraya ilk fotoğraf makinemi almış oldum. Büyük bir heyecanla ilk olarak Erciyes dağının çiçekler içindeki halini fotoğrafladım. O fotoğrafın benim doğaya ilgimin artmasında ayrı bir önemi var.”
Fotoğraf makinesiyle ilk tanışıklığının ardından kendini geliştirmek için sürekli olarak boş zamanlarında fotoğraf çektiğini belirten Saraç, “O yıllarda hafta sonu izinlerimde sürekli olarak farklı bölgeleri gezdim ve fotoğraflamaya çalıştım. Amacım kendimi geliştirerek fotoğrafta en iyi kareyi yakalamaktı” dedi.
MARTILARIN AÇISINDAN BAKMAK
Trabzon'da 20 yaşına kadar denizle sürekli olarak iç içe olduğunu anlatan Saraç, martıların hareketlerini ve duruşlarını hep fotoğraflamayı hayal ettiğini söyledi.
Emekli olmasının ardından daha geniş zaman ayırdığı doğa fotoğrafçılığında martılara ayrı bir önem verdiğini ve sürekli onların açısından bakmaya gayret ettiğini dile getiren Saraç, şöyle devam etti:
“Trabzon'da 20 yaşına kadar, neredeyse bütün balıkçı tekneleri ile denize açıldım diyebilirim. O zamanlar da martıların hareketlerini sürekli olarak takip ederdim. Özellikle balıkları avlama anlarını, 'keşke' diyerek görüntülemek ister, onların açısından bakmaya çalışırdım. Tabi ki
gençlik dönemlerimizde bu isteğimi hayata geçirerek fotoğraflamak mümkün değildi.”
Dijital fotoğrafçılığa geçiş ile martıların renkli dünyasını ölümsüzleştirmenin daha da kolaylaştığını belirten Saraç, şunları anlattı:
“Kış aylarında doğa fotoğrafı çekmek güzel olduğu kadar zordur da. Yollar kapalı olur, önünüze çeşitli engeller çıkar. Bunun yanında, kış aylarında martılar üzerine daha rahat ve geniş bir şekilde çalışabilirsiniz. Bir gün martı fotoğraf için gittiğim balıkçı barınağında, büyük teknelerin üzerindeki renklerin deniz üzerindeki yansımalarını fark ettim. O anda gerçekten çok heyecanlandım. Çünkü bu yansımaları martılar ile birleştirebilirsem çok güzel fotoğraflar çekebilecektim. Yansımalarla ilgili çok sayıda deneme çalışması yaptım. Özellikle farklı açılardan fotoğraflar çekmeye çalıştım. Teknelerin sarı,
mavi ve kırmızı gibi birbirinden farklı renkleri, martılar ile birleşince, bazılarının, 'foto-montaj' sandığı fotoğraflar ortaya çıktı.”
“İYİ FOTOĞRAF HER ZAMAN HEYECANLANDIRIR”
Saraç, iyi fotoğrafın, onu görüntüleyeni heyecanlandıran fotoğraf olduğunu vurgulayarak, “Çekilen her fotoğraf iyi olmayabiliyor. Ama bir gerçek var ki, bana göre en iyi fotoğraf, çekilmeden önce o anı görüntüleyecek kişiyi heyecanlandıran fotoğraftır. Çünkü orada kendi gözüyle bir kompozisyon yapmış ve onun en iyisi olduğuna karar vermiş durumda bulunuyor. Geriye, sadece deklanşöre en hızlı şekilde basmak kalıyor.
Martı fotoğraflarında bunu çok yaşadığımı söyleyebilirim” diye konuştu.
Aynı zamanda
Anadolu Ajansı Beşikdüzü Yurt Muhabiri olduğunu anımsatan Saraç, “Kurumumuzun teknolojiyi sürekli olarak takip etmesi benim de fotoğrafçılıkta kendimi geliştirmeme neden oldu. Çünkü iyi bir ekipman, her zaman istediğiniz fotoğrafı çıkarmakta önemli bir unsur oluyor” dedi.
AA