Kendilerine gelen ihbarı değerlendirmek zorunda olduklarını dile getiren savcılar, “İhbarı değerlendirsek sürgün ediliyoruz, değerlendirmesek suç işlemiş oluyoruz.” diyerek tedirginliklerini dile getiriyor.
Zaman Gazetesi'nde yer alan habere göre, Hatay ve Adana’da silah yüklü olduğu iddia edilen TIR’ları arayan savcıların özel yetkilerinin alınması, ardından 3 ayrı kararnameyle 118 hakim ve savcının yerinin değiştirilmesi, hakim ve savcıları tedirgin etti. Suç şüphesi oluştuğunda veya ihbar geldiğinde işlem başlatmak zorunda olan savcıların, soruşturmayı yürütmek için siyasî süreci beklemeleri hukuken mümkün değil. Savcılar, “İhbarı değerlendirsek sürgün ediliyoruz, değerlendirmesek suç işlemiş oluyoruz.” diyor.
Geçtiğimiz günlerde Adana TMK 10. madde ile görevli Cumhuriyet Savcılığı, Adana ve Hatay’da yapılan ihbarlar üzerine 8 TIR’ı durdurarak arama yapmak istedi. Ancak savcıları valiler ile TIR’ların içindeki MİT personeli durdurdu. Bunun üzerine savcılar durumu tutanak altına alarak TIR’ları serbest bıraktı. Aramayı yapan savcılar Aziz Takçı ile Özcan Şişman’ın yanı sıra TMK 10. madde ile görevli Başsavcı Vekili Ahmet Karaca ile Savcı Mustafa Sırlı da görevden alındı. Hatay’daki TIR soruşturmasının yanı sıra büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu başta olmak üzere bazı soruşturmalarda savcıların görevlerini yapmalarına engel olundu. Soruşturmaların ardından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1. Daire’nin üye yapısında değişiklik yapılarak çıkartılan 3 ayrı kararnameyle 118 hakim ve savcının yerinin değiştirilmesi, hakim ve savcıları tedirgin etti. Suç işlendiğine dair şüpheleri oluştuğunda veya ihbar geldiğinde kendiliğinden soruşturma başlatmak zorunda olan savcıların, soruşturmayı yürütmek için siyasî süreci beklemeleri hukuken mümkün değil. Yaptıkları birçok operasyon ve soruşturmalar ‘zamanlaması manidar’ olarak değerlendirilen savcılar, bu durumun kendilerini rahatsız ettiğini vurguluyor. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 160. maddesinde bir suçun işlendiğini öğrenen savcının görev ve yetkileri şöyle sıralanıyor: “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.”
İhbar geldikten sonra iddiayı araştırmakla görevli olan savcının önüne gelen bir dosyada ‘soruşturmaya bakmaktan çekinmesi’ de Anayasa, CMK ve benzeri kanunlar ile yönetmeliklerde yer almıyor. Buna göre, bir savcı, önüne gelen dosyaya ne olursa olsun bakmak, gerekli bütün araştırmaları yapmak zorunda. Savcının soruşturma yapmayı geciktirme ve bekletme yetkisi de bulunmuyor. Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 46. maddesine göre savcılık görevlerini tarafsızlıkla yapamayacakları soruşturma veya belgelerle anlaşılanların ataması yapılabiliyor. Ancak bu madde, savcılar hakkında bir soruşturma yapılmasını ve soruşturmanın sonucunda savcının görevini tarafsız yapamayacağının tespit edilmesini zorunlu kılıyor. Savcılar, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen ‘büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının’ ardından üzerlerinde bir baskı oluştuğunu kaydediyor. İhbar gelmesi durumunda davaya bakmak zorunda olduklarını belirten savcılar, “İhbarı değerlendirsek sürgün ediliyoruz, değerlendirmesek suç işlemiş oluyoruz.” ifadeleriyle tedirginliklerini dile getiriyor. HSYK kararnameleri ile kanun arasında kaldıklarını belirten savcılar, bütün savcıların soruşturmaları hukuka uygun bir şekilde yürüteceğine vurgu yapıyor.