Papa
16. Benediktus,
Ankara'daki temasları kapsamında
Diyanet İşleri Başkanı Ali
Bardakoğlu ile bir araya geldi. Papa ve Bardakoğlu, görüşmenin basına açık bölümünde birbirlerine karşılıklı armağanlar verdiler.
Daha sonra gazetecilere poz veren
Papa 16. Benediktus ve Bardakoğlu'nun görüşmesine basına kapalı olarak devam edildi.
Kardinaller ve
Diyanet İşleri Başkanlığı üst düzey yetkililerinin de katıldığı görüşme sonrasında Papa 16. Benediktus ve
Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, basına ortak bir açıklama yaptılar.
selam ve salavat olsun'' diyerek başladı.
Konuşmasında
ilahi dinin, barış ve esenlik kaynağı olduğunu vurgulayan Bardakoğlu, dinin, yüce yaratanın, insanoğluna dünyada mutlu olması ve uhrevi kurtuluşa ermesi için uzattığı bir
yardım eli olduğunu söyledi.
''Dinin sayesinde biz yaratanı ve kendimizi tanırız, varoluşun nihai anlamını kavrarız, iç ve dış dünyamızda barış ve huzuru yakalarız'' görüşünü dile getiren Bardakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Son on asırda
İslam Medeniyeti'nin bütün güzelliklerini bağrında toplamış olan Anadolu'yu
yurt edinmiş olan biz
Müslümanlar, diğer dinlere ait tarihi ve kültürel mirası muhafaza etmeyi, dini ve kültürel çeşitliliği tarihte olduğu gibi bugün de korumayı hem tarihten aldığı değerlere saygının, hem de İslam'ın engin müsamahasının bir icabı olarak telakki etmekteyiz.
Hz. Adem'den Hz. Nuh'a, Hz. İbrahim'den, Hz. Musa'ya, Hz. İsa'dan Hz.
Muhammed Aleyhisselam'a kadar bütün peygamberler, bu barış, sevgi ve kurtuluş çağrısının elçileri ve rehberleri olmuşlardır. Bize düşen görev,
Allah'ın gönderdiği ve bütün peygamberlerin insanlığa tebliğ ettiği bu kutlu mesajı en güzel şekilde gelecek nesillere aktararak insanlığın barış, kurtuluş ve huzura ermesine
hizmet etmektir. Bizler, bu ulu elçilerin açtığı yolu izleyebildiğimiz ve onlardan aldığımız bu büyük emaneti samimiyet ve sadakatle taşıyabildiğimiz ölçüde dünyada mutlak hayrın ve hakikatin, kalıcı kurtuluş ve mutluluğun davetçileri olabiliriz.
Çağımızda dünyevileşme ile birlikte pek çok unsurun dinin ilahi çağrısına
kulak tıkayarak manevi, ahlaki ve insani hayatımızda büyük bir sapma meydana getirdiğini üzülerek müşahede etmekteyiz. Bunun sonucu olarak çeşitli maddi ve manevi sorunlar içerisinde bocalayan ve bunalan, dünyevileşen ve yalnızlaşan günümüz insanının dinin kucaklayıcı davetine ihtiyacı dünden daha az değildir. Bu bunalıma karşı biz dini liderler, din bilginleri ve dini kurumların özverili gayretlerine büyük ihtiyaç vardır.''
Bardakoğlu, ''Bilimsel ve tarihsel hiçbir araştırma ve veriye dayanmayan,
adalet ve insaf ölçüleriyle de bağdaşmayan bu itham ve iddialardan, adını barıştan alan İslam'ın her mensubunun son derece müteessir ve müşteki olduğunu ilan etmek isterim'' dedi.
Bardakoğlu, Papa 16. Benediktus ile görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında yaptığı konuşmada, sorunların şiddete, baskıya, kalıcı kin ve nefrete dönüşmesinin birlikte engellenebileceğini söyledi.
''TEMENNİLER FİİLİ ADIMLARA DÖNÜŞTÜRÜLMELİ''
Bardakoğlu, Orta Doğu'da barış adına son yarım yüzyılda dökülen kan ve akan
gözyaşının, ''
insan hakları'' adıyla hiçe sayılan insan onurunun, her türlü
terörün ve çatışmanın dini zemine kaydırılması çabalarının, artık temennileri fiili adımlara dönüştürmeyi zorunlu kıldığını vurguladı.
''Adına küreselleşme denilen ve hepimizin hayatını kökünden sarsan bir dönüşümün sancılarının çekildiği ve ağır faturaların ödendiği bir dönemden geçmekteyiz'' diyen Bardakoğlu, eğitim, sağlık, güvenlik, beslenme,
açlık, sefalet ve çevre sorunlarının, terör ve şiddetin, ideolojik ve çıkar amaçlı savaşların, sömürüye bağlı geri kalmışlık ve haksızlıkların bu sancıların sadece birkaçı olduğunu belirtti. Bardakoğlu, şunları kaydetti:
''Esasında bu sorunların hiçbiri, dinlerden kaynaklanmış değildir. Aksine ilahi dinler, bu sorunların çözümüne katkı sağlayacak güçlü mesajlara sahiptir. Dini kimliklerin sosyal bir olgu olarak ayrıştırıcı özelliklerini değil, bunların tanımlayıcı ve ilahi hakikatlerin birleştirici özelliğini esas alarak bu sorunlarla mücadele etmeliyiz. Bu sorunların şiddete, baskıya, kalıcı kin ve nefrete dönüşmesini birlikte engellemeliyiz. Biz dini liderler, din bilginleri ve dini kurumlar, uluslararası siyasetin gerilimlerine alet olmayı reddederek bu sosyal sorunların çözümüne katkı sağlamak zorundayız. Bilhassa son yarım yüzyılda Orta Doğu'da barış adına dökülen kan ve akan gözyaşı, insan hakları adıyla hiçe sayılan insan onurları, her türlü terörün, çatışmanın dini zemine kaydırılması çabaları, artık temennilerimizi fiili adımlara dönüştürmeyi zorunlu kılmaktadır.''
Modern dünyanın ahlaki ve manevi bir krizle karşı karşıya bulunduğunu vurgulayan Bardakoğlu, bu krizin insan fıtratını, bireysel ve toplumsal hayatı,
akıl ve gönül sağlığını tahrip ettiğini belirtti.
''Dünyamız,
aile değerlerinde hızla gerilemenin; başta uyuşturucu,
fuhuş ve
alkol olmak üzere zararlı alışkanlıklar ve salgın hastalıklar gibi birçok tehlikenin tehdidi altındadır'' diyen Bardakoğlu, bunlarla mücadelede, inancın ve dini terbiyenin önemli bir rolü olduğunu ifade etti.
Bardakoğlu, aile kurumunu anlamsız kılacak her türlü düşünce ve girişimle mücadelede, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kalkmasında, çocukların istismar edilmeden kendi gelişmelerine uygun ve sağlıklı bir şekilde yetiştirilmesinde, gençlerin maruz kaldığı kötü alışkanlıklardan kurtulmasında dini kurumların öncülük yapmasının zorunlu olduğunu vurguladı.
''TERÖR VE ŞİDDET İNSANLIK SUÇUDUR"'
Ali Bardakoğlu, ''İslam dinine yönelik bilimsel ve tarihsel hiçbir araştırma ve veriye dayanmayan, adalet ve insaf ölçüleriyle de bağdaşmayan itham ve iddialar olduğunu'' belirterek, bunun Müslümanları yaraladığını vurguladı. Bardakoğlu, şöyle konuştu:
''Biz Müslümanlar, şiddet ve terörün her türlüsünü, kime karşı ve kim tarafından işlenirse işlensin, kınıyoruz ve onu bir
insanlık suçu olarak görüyoruz. Bizler, masum bir insanın kanını dökmeyi bütün insanları öldürme gibi ağır bir suç ve günah sayan bir dine mensubuz. Ne var ki, son dönemlerde İslam dininin tarihi ve kaynaklarıyla şiddeti içerip
teşvik ettiği, İslam'ın yeryüzüne kılıçla yayıldığı, Müslümanların potansiyel şiddet uygulayıcıları olduğu anlayışını ifade eden 'İslamophobia'nın giderek tırmandığını hep birlikte müşahede ediyoruz. Bilimsel ve tarihsel hiçbir araştırma ve veriye dayanmayan, adalet ve insaf ölçüleriyle de bağdaşmayan bu itham ve iddialardan, adını barıştan alan İslam'ın her mensubunun son derece müteessir ve müşteki olduğunu ilan etmek isterim. Ayrıca bu kabil iddia ve girişimlerin, dinleri istismar ederek din adına yanlış işler yapanların da desteklenmesi anlamına geldiğini belirtmek gerekir.''
''ÖN YARGILAR TARİHSEL KORKULARDAN BESLENİYOR''
''Ön yargıların, önemli ölçüde tarihsel korku ve kaygılardan beslendiğini'' ifade eden Bardakoğlu, ''Özellikle biz dini liderlerin ve dini kurumların bu korku ve kaygılara dayalı ön yargıların esiri olmaması ve sağduyulu davranması, evrensel barış ve huzurun tesisinde esastır'' dedi.
Her dinin farklı
inanç esasları, ibadetleri ve kültür dünyası bulunduğuna işaret eden Bardakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bizim mensup olduğumuz din, kendisinden önceki ilahi dinlerin hakikatlerini kabul eder; peygamberler arasında ayrım yapmayı reddeder. İslam'ın temel esasları ve iç kategorileri, teorik ve pratik alanda aklı en temel kıstas olarak belirlemiştir. İslam'da Allah inancı, her bir bireyin doğrudan Allah'a muhatap olması ve dindarlığını dinin açık bilgisi ışığında özgür iradesiyle inşa edebilmesi, özgürlüğün ve rasyonel düşüncenin de temelini oluşturur. Böyle olduğu için de bizler, doğru bilgiyi ve iyi niyeti esas alarak, müsamaha ve karşılıklı saygı içinde herkesle
iletişim yollarını açık tutmak isteriz. İçinde yaşadığımız dünyada ilahi hakikatler ve insani amaçlar yolunda mesafe alabilmede bunun son derece önemli olduğuna inanıyoruz.''
''GÜÇLENMESİNİ TEMENNİ EDİYORUM''
Bardakoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
''Ülkemize gerçekleştirilen bu ziyareti, farklı din, inanç, kültür ve
medeniyet mensupları arasında uzlaşı kültürünün gelişmesi, karşılıklı saygı, adalet ve hakkaniyet duygularının yaygınlaşması açısından olumlu bir adım olarak görüyor, bu geleneğin canlanarak ve pratiğe yansıyarak etik temeller üzerinde güçlenmesini temenni ediyorum.
Sözlerime son verirken Katolik dünyasının sayın dini lideri Papa 16. Benediktus'un şahsına sağlık ve afiyetler, temsil ettiği camiaya esenlikler diliyor, şahsım ve kurumum adına hepinize saygılar sunuyorum.''
PAPA: ORTAK BİR YOL BULMAYA TEŞVİK EDİLİYORUZ
Sözlerine, ''Benim için burada bulunmak, Türk
halkının yaratıcılığına yakından
tanıklık etmek büyük memnuniyettir. Dini tarihinize tanıklık etmek benim için memnuniyet verici'' diyerek başlayan 16. Benediktus, şunları söyledi:
''Çeşitli hükümet temsilcileriyle, Cumhurbaşkanı ile bir görüşme gerçekleştirdik. Havaalanında da
Başbakan Erdoğan ile görüştük. Benim saygılarımı iletme fırsatını elde ettim. Bu büyük ülkenin vatandaşlarına ve bunun yanı sıra, Modern
Türkiye'nin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk'e, Anıtkabir'e de ziyarette bulundum. Sayın Diyanet İşleri Başkanı ile de bir görüşme gerçekleştirdim. Bütün Türkiye'nin dini liderlerine derin saygılarımı iletmek istiyorum. Özellikle Ankara ve İstanbul'daki dini liderlere saygılarımı iletmek istiyorum.''
Papa 16. Benediktus, yaptığı açıklamada, ''Türk insanının yaratıcılığına şahsen tanık olmanın, hem uygarlık hem de dini alanda uzun bir tarihe sahip, yeni ve antik kültürü bu denli zengin
doğal güzelliklerle dolu bu toprakları ziyaret edip hayranlıkla
izleme fırsatını bulduğu için şükran duyduğunu'' ifade etti.
Papa 16. Benediktus, ''Sayın Başkan, şahsınızda, Türkiye'deki bütün müslümanları sevgi dolu hürmetle selamlıyorum'' dedi.
''BU ASİL TOPRAKLAR...''
Türkiye'nin
Hristiyanlar için büyük önem taşıdığını ifade eden Papa, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İlk Hristiyan topluluklarının çoğu, havarilerin, özellikle Aziz Pavlus ve Aziz Yuhanna'nın öğretilerinden esinlenerek burada kuruldu ve gelişti. Hristiyan din geleneklerimizden günümüze varan bilgilere göre, İsa'nın annesi Meryem, Efes'te Aziz Yuhanna'nın evinde yaşamıştır. Aynı zamada bu asil topraklar, İslam medeniyetinin edebiyat ve sanat dahil olmak üzere, farklı alanlarında ve kurumlarında olağanüstü bir yeşermeye tanık oldular.
Türkiye, görkemli geçmişine tanıklık eden bir çok Hristiyan ve İslam eserine sahiptir. Ülkenize gelen sayısız ziyaretçinin hayranlığını kazanan bu eserlerle gurur duyup onları muhafaza etmeniz çok doğrudur.''
''23. YUHANNA''NIN SÖZLERİ
Papa, ''Türkiye ziyaretine selefi Mutlu 23. Yuhanna'nın duygularını paylaşarak hazırlandığını'' dile getirerek, şunları kaydetti:
''Kendisi başpiskopos Giuseppe Roncalli olarak İstanbul'da Papalık temsilcisi görevini yerine getirirken duygularını şu sözlerle ifade etmişti: 'Ben Türkleri seviyorum, Rab beni onlara gönderdi. Bu halkın doğal niteliklerini takdir ediyorum. Bu toplumda medeniyetlerin kat ettiği yollarda bir yere sahiptir'.
Şahsen, ben de Türk
Ulusunun nitelikli bir ulus, bir halk olduğunun altını çizmeyi arzuluyorum.
Burada, benden önceki selefim
merhum Papa 2. Jean Paul'un, 1979'daki ziyaretinde söylediği sözleri kendime mal ediyorum: 'Hristiyan ve Müslümanlar tarihte yeni bir çağa girmişken, bizi birleştiren ruhsal bağları kabul edip geliştirmek için, tüm insanların yararı doğrultusunda, barış,
özgürlük, sosyal adalet ve ahlaki değerleri koruma ve yaymanın acil olduğu konusunda kendimi sorguluyorum.'
Bu konular sonraki yıllarda güncelliklerini devam ettirdiler. Papalık görevimin başında da belirttiğim gibi, bütün bunlar, bizleri dostlar arası içten bir
alış veriş şeklinde
diyalog yapmaya itiyorlar. Geçen yol Köln'de Dünya Gençlik Günü vesilesi ile Müslüman cemaat üyeleri ile
buluşma sevincini yaşamış, dinler arası ve kültürler arası diyaloğu iyimserlik ve
ümit ile sürdürmemiz gereğini yinelemiştim. Aksine bu sadece bir seçenek olamaz, hayati bir ihtiyaç olduğundan geleceğimiz buna bağlıdır.''
Papa, 40 yılı aşkın süredir,
Vatikan ve bütün dünyadaki yerel kiliselerin, diğer dinlerin mensuplarıyla ilişkilerini II. Vatikan Konsili'nden esinlenen bir yaklaşımla yaptığını belirterek, şunları kaydetti:
''Konsil, kutsal kitabın getirdiği geleneği izleyerek tüm insanların ortak bir kökene sahip olduğunu ve aynı kaderi paylaşacağını öğretiyor: 'Allah bizim yaradanımızdır ve yeryüzündeki yolculuğumuzun bitiş noktasıdır. Hristiyanlar ve Müslümanlar her biri kendi dini geleneklerine göre İbrahim'e bağlı tek Allah'a inanan ailenin fertleridirler.'
Kökenlerimiz ve kaderimizle manevi ve insani bir birliğe sahip olan bizler, çağımızın insanının özelliği olan temel değerler arayışında ortak bir yol bulmaya teşvik ediliyoruz.
Biz, imanlı erkek ve kadınlar, sık sık adalet, gelişme,
dayanışma özgürlük, güvenlik, huzur ve barış, çevrenin ve dünyanın kaynaklarını korumayı
hedef alan meydan okumalarla karşı karşıya kalıyoruz. Bunun nedeni, bizler bu dünyanın fani şeylerinin meşru özerkliğine saygı gösterirken, bu tür ivedi sorunlara uygun çözüm sunarak, özgür katkıda bulunuyoruz.''
''HEP BİRLİKTE ÇALIŞMAYA ÇAĞRILIYORUZ''
Papa, günümüz toplumunda ortaya çıkan, bazen önemsenmese de, her birey ve tüm insanlığı ilgilendiren ''hayatın anlamı ve amacı'' içerikli soruya, inandırıcı bir
yanıt sunmak gerektiğini vurguladı. Papa, şunları söyledi:
''Toplumun, her şeye kadir Allah'a verilmesi gereken yeri vermesi ve
deney üstüne açılması için hep birlikte çalışmaya çağrılıyoruz.
Hristiyan ve Müslümanların bu yönde ilerlemelerinin en uygun yolu, birbirlerini samimiyetle, daha iyi tanıma arzusuyla, farklılıklarına saygı göstererek ve ortak yanlarını kabul ederek, gerçek bir diyalogda buluşmaları olacaktır. Bu, aynı zamanda, her bireyin yaptığı sorumlu seçimlerde, özellikle temel değerlere ve kişisel dini kanılara olan gerçek anlamda saygıyı beraberinde gerektiriyor.''
Konuşmaların ardından, Papa 16. Benediktus ile Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, basın mensuplarına el sallayarak salondan ayrıldılar.