İhbar mektubundaki bütün
kurtarma girişimleri bir bir hayata geçiriliyor. Mektubun son bölümünde 'Çiçek'in daha az cezayla kurtulması sağlanacak' deniyordu.
Askerî savcılık müebbetle yargılanan Çiçek için 6 yıl
hapis istedi. Gerekçe olarak da "Belge gerçek ancak Çiçek,
TSK'yı zor durumda bırakmak için bunu yazdı" iddiasını ortaya attı. En sert tepki Çiçek'in avukatından geldi: "Müvekkilimi feda ediyorlar."
Ergenekon soruşturması sürecinde yaşananlar, ihbar mektuplarının doğruluğunu
tescil ediyor. Bunun son örneği, millete ve hükümete yönelik ıslak
imzalı '
İrtica ile Mücadele Eylem
Planı'nda yaşandı. Orijinal
belgenin ortaya çıkması ve
Kasım 2009'da
Albay Dursun Çiçek'in ikinci kez tutuklanması sürecinde 'meçhul
subay'ın gönderdiği ihbar mektubunda yazılanlar, 8 ayda bir bir gerçekleşti. Mektupta belirtildiği gibi, Çiçek ve avukatları önce belgedeki yazımların askerî kurallara uygun olmadığını savundu. Islak imza
makinesini
duruşma salonuna getirdiler.
Adli Tıp, Jandarma Kriminal,
Polis Kriminal ve
TÜBİTAK raporlarına rağmen imzanın makine ile atıldığını ileri sürdüler. Mektupta, "Soruşturma
takipsizlikle sonuçlanmazsa daha az cezayla Çiçek'in kurtulması sağlanacak." deniyordu. Sivil mahkemede müebbet talebiyle '
darbeye teşebbüs' suçundan
dava açılınca mektubun son bölümündeki plan devreye girdi. Askerî savcılığın 6 yıla kadar hapis talebiyle hazırladığı
iddianame önceki gün açıklandı.
Mayıs ayında hazırlanan iddianame, Genel
kurmay Başkanı Başbuğ'un 'kâğıt parçası' olarak nitelendirdiği planın gerçek olduğunu tescilledi. Ancak Albay'ın planı yazma gerekçesi olarak ilginç bir iddiaya yer verildi. "Amiralliğe
terfi edemeyen Çiçek, kızgınlık sonucu TSK'yı zor durumda bırakmak için bunu yazmış olabilir." ifadesi, Çiçek'in avukatı Celal Ülgen'i ayağa kaldırdı: "TSK'yı korumak için müvekkilim feda ediliyor. Tepkimizi en sert şekliyle dile getireceğiz."
Meçhul subay 8 ay önce yazdı, hepsi gerçek oldu
'Kaos Planı'nın altında imzası bulunan Dursun Çiçek'le ilgili yaşanan son gelişme
akıllara Kasım 2009'da meçhul bir subay tarafından yazılan ihbar mektubunu getirdi. Meçhul subayın ikinci mektubunda cuntacı ekibin kendileri adına gelişen olumsuz süreci tersine döndürmek için planladıkları faaliyetleri özetle şöyle sıralanıyordu: "Mektuptaki belge ile ilgili olarak
yazıcı,
kalem,
mürekkep vb. tali unsurları ön plana çıkararak belgenin içeriğinden çok şekli unsurlarının kamuoyunda tartışılmasını sağlamak. Belgenin orijinalinin askerî savcılık aracılığıyla elde edilerek, Jandarma Kriminal'e göndermek suretiyle gerçek olmadığına dair rapor çıkarttırmak. İmza makinesi gibi argümanlara sarılarak kamuoyunda belgenin gerçekliğine olan inancı sarsmak.
Anayasa Mahkemesi'ne
baskı yaparak bir an önce ilgili maddedeki değişikliğin iptaline yönelik karar çıkarttırmak ve yargılama sürecini askerî yargıya taşımak suretiyle takipsizlik kararı verdirmek. 28
Şubat sürecinde dönemin baş
bakanı Necmettin Erbakan'a imzalatarak
ihraç edilen 1.000'in üzerinde TSK mensubu gibi TSK bünyesinde
cadı avı başlatılarak YAŞ kanalıyla büyük bir
tasfiye yapmak. Bu girişimler ile sonuç alınamaz ise
Genelkurmay Askeri
Savcılığı aracılığıyla suçluların sadece Dursun Çiçek ve birlikte çalıştığı
personel olduğu şeklinde karar aldırmak. Bu personelin olabilecek en hafif suçlar ile cezalandırılmasını sağlamak. Yargılama sürecinin, emir vererek çalışmaları başlatan ve yönlendiren komuta kademesine sıçramasına engel olmak." Mektuba göre İrtica ile Mücadele
Eylem Planı soruşturması sürerken belgenin gerçekliğine ilişkin tartışmalar yaşandı.
Islak imza makinesi savunması çöktü
Islak imza makinesi iddiası Genekur-may'ın bir numaralı hukukçusu Adli Müşavir Hıfzı
Çubuklu tarafından mart ayında Milliyet'e verilen röportajda dile getirildi. Çiçek'in avukatları duruşma salonuna
ıslak imza makinesi getirerek duruşma savcısı ve mübaşirin imzasını ıslak imza makinesiyle atarak Çiçek'in imzasının da böyle hazırlandığını ileri sürdü. Islak imza makinesi basın mensuplarının karşısına çıkarılarak canlı yayınlar yapıldı. Ancak
askeri savcının iddianamesi bu savunmayı tam anlamıyla çörkertti.
'Kaos Planı' iddianamesi 29
Nisan 2010'da kabul edildi. Çiçek, üçüncü kez tutuklanarak cezaevine konuldu. Bu sırada ihbar mektubundan yazılan son şıkkın devreye girdiği bugün kamuoyuna yansıdı. Mektupta, soruşturma takipsizlikle sonuçlanmazsa bu kez Çiçek'in daha az ceza ile kurtulmasının sağlanacağı yazıyordu. Askeri savcılığın iddianamesinde Çiçek hakkında 6 yıl istendi. Bununla beraber
komplo belgesinin hayata geçirilmesiyle ilgili
sanık olarak yargılanan
Saldıray Berk,
İlhan Cihaner, Albay Ali
Tapan ve Albay Recep
Gençoğlu gibi sanıklar '
mağdur' olarak gösterildi. Çiçek'in dışındaki sanıklar aklanmaya çalışıldı.
Avukatı iddianameye tepkili: Müvekkilim feda ediliyor
Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın '
İrtica ile Mücadele Eylem Planı' belgesine ilişkin hazırladığı iddianameye en büyük tepki
Albay Dursun Çiçek'in avukatı Celal Ülgen'den geldi. Dursun Çiçek'i Ergenekon davasında savunan ve askeri mahkemedeki yargılamaya da katılacak olan Ülgen,
askeri savcılık iddianamesiyle TSK'nın korunmasının amaçlandığını ve bunun için de Dursun Çiçek'in feda edildiğini ileri sürdü. TSK'nın bu şekilde korunamayacağını söyleyen Ülgen, 20 Temmuz 2010'da askeri mahkemede görülecek davada tepkilerini en sert şekliyle dile getireceklerini açıkladı.
Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın Kurmay Albay Dursun Çiçek'le ilgili hazırladığı iddianame kamuoyunda şok etkisi yaptı. Zira iddianamede,
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un 'kağıt parçası' olarak nitelediği belgenin gerçek ve altındaki imzanın Dursun Çiçek'in elinin ürünü olduğu aktarılıyordu. 12 Mayıs'ta mahkemeye sunulan iddianamede, Çiçek'in 2007'de
amiral olamadığı için TSK'yı zor durumda bırakmak niyetiyle böyle bir belgeyi hazırlamış olabileceği ileri sürülüyordu.
Erzurum'da görülen Ergenekon davasının sanıkları 3.
Ordu Komutanı Saldıray Berk ve
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı
İlhan Cihaner'i 'mağdur' olarak gösteren askerî savcı, Çiçek hakkında ise 'astlık-üstlük münasebetlerini zedelemeye amir ve
komutanlara karşı güven hissini yok etmeye matuf olarak alenen tahkir ve tezyif edici fiil ve hareketlerde bulunmak' suçundan 6 yıla kadar
hapis cezası istemiyle dava açtı.
Dursun Çiçek'in avukatı Celal Ülgen, askeri savcının iddianamesine tepki gösterdi. Ülgen, söz konusu iddiaları kabul etmenin mümkün olmadığını söyledi. Şu ifadeleri kullandı: "Normal zekası olan insanların bu iddiayı kabul etmesi mümkün değil. Çünkü akla ziyan bir iddia bu. Hayatın olağan akışına aykırı. Düşünün, bir kimse kendi zararına olacak bir belgeyi imzalayacak sonra da ne yapacak, bunu basına
servis edecek. Böyle bir şey olabilir mi? Tersi olur. Bundan yarar umması lazım. Yarar görmesi lazım. Peki kimin yararı olmuştur bundan? Dursun Çiçek'in yararı olmuş mudur? Tutuklanmasından başka ne yararı olmuştur? Yani bunu yapmakla Dursun Çiçek terfi mi etmiştir? Öyle bir şey olmaz. Bir başkasına, arkadaşlarına zarar vermeyi de asla düşünmemiştir. Ancak bu, başta da söylediğim gibi akla ziyan veren bir iddiadır."
ÇİÇEK, İDDİANAMEYİ GÖRÜNCE GÜLÜMSEDİ
Celal Ülgen, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un 'bu belge kağıt parçasıdır, belgeyi polis sızdırmış olabilir' şeklindeki açıklamaları ile iddianamenin çeliştiğini anlattı. Askeri savcıyı Genelkurmay Başkanlığı'nın ifadelerinin arkasında durmaya çağırdığını söyleyen Ülgen, 20 Temmuz'daki duruşmada, çok sert bir biçimde bunları anlatacağını ifade etti. "Müvekkiliniz iddianameyi nasıl karşıladı?" şeklindeki soruyu şu şekilde
cevapladı: "Çok rahat karşıladı. Gülümsemekten başka bir şey yapamadı. Çünkü bu hayatın olağan akışına aykırı bir iddia. Yani ne denebilirdi? Denmemesi gereken ya da en son söylenmesi gereken şey söylenmiş orada. İhtimal hesabı yapsanız binde 1 olacak bir ihtimal orada iddia konusu yapılmış. O bakımdan ne yapsın Dursun Çiçek de, sadece gülümsemekle yetindi. Herhangi bir şey söyleyemedi."
Celal Ülgen, "Genelkurmay'ın bu iddianamede amacı ne olabilir?" şeklindeki soruya ise şu cevabı verdi: "Valla bilemiyorum. Bundan TSK'yı korumak gibi bir anlam eğer çıkartmak istiyor da, Dursun Çiçek'i feda etmeyi düşünüyorsa burada biraz daha akıllı olmak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü böylesine akıl dışı akla ziyan iddialarla kimse TSK'yı koruyamaz. TSK'yı koruma görevini dikkat ederseniz bütün savunmalarımda ben yapıyorum. Ama akılcı, mantıklı bir biçimde yapıyorum. Bu şekilde olmaz."
BELGE SAYISI ÇOK OLUNCA, TUTANAK TUTULMAMIŞ!
Genelkurmay İçgüvenlik ve Bilgi Destek Daire Başkanı
Tümgeneral Mustafa
Bakıcı ise Bilgi Destek Dairesi'ndeki 31 bilgisayarın MEBS Başkanlığı'na iade edilmesi ve bundan önce '
Güvenli Sil' işlemine tabi tutulmasının emredildiğini doğruluyor. Belgelerin çok olması karşısında bir an evvel
imha işleminin tamamlanması için
tutanak düzenlemekten 'sarfınazar' edilmiş olabileceğini savunuyor. Bilgi Destek Dairesi'nden Kıdemli Albay Hulusi Gülbahar da, Bakıcı'nın verdiği emir gereğince imha işleminin Destek Kıtaları'ndaki evrak imha yerinde yapıldığını söylüyor. Bilgi Destek Grup Komutanlığı Komutan Yardımcısı Kıdemli Albay Nuri
Yıldırım ise Daire'deki tüm belgelerin elden geçirildiğini, bunların bir kısmının kırpma makinelerinde imha edildiğini anlatıyor. Yıldırım, ifadesinde, imha işlemleri sırasında askerlerden birine 'Dikkat et kimseye söyleme' şeklinde uyarıda bulunmuş olabileceğini beyan ediyor. Kıdemli Albay
Cemal Gökçeoğlu ise bilgisayarlarla ilgili işlemlerin uzun zaman alacağına karar verilince sabaha kadar sürdüğü yönünde ifade veriyor. ANKARA ZAMAN
İddianame çelişkilerle dolu
Haber Analiz - Büşra
Erdal
Askeri savcılığın Albay Dursun Çiçek hakkında hazırladığı iddianame soru işaretlerini de beraberinde getirdi. 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın altında imzası bulunan Çiçek hakkında 13 Nisan 2010'da 'darbe teşebbüsü' suçlamasıyla dava açılmasından birkaç gün sonra bu kez askerî savcılık aynı belgeyle ilgili yürüttüğü soruşturmayı iddianameye dönüştürüyor. Askerî savcılık, her şeyin sorumlusu olarak Çiçek'i gösteriyor. En önemlisi 'Kaos Planı'nı Çiçek'in hazırladığı çok net bir ifadeyle dile getiriliyor. Burada, ortada bir
eylem planını hayata geçirecek çetenin olmadığı, bir subayın bireysel eylemi olduğu anlatılıyor.
Orgeneral Saldıray Berk aklanmaya çalışılıyor.
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi'ndeki dava dosyasında isimleri geçen dönemin Genelkurmay 2. Başkanı
Hasan Iğsız ve
1. Ordu Komutanı
Ergin Saygun'dan bahsedilmiyor bile. Öte yandan Çiçek'e 'ast-üst ilişkilerini zedelemek' suçundan 1 ile 6 yıl arasında hapis cezası istense de Ergenekon davasına bakan İstanbul 13.
Ağır Ceza Mahkemesi'nin belgenin Çiçek tarafından hazırlandığı kanaatini pekiştiriyor. Bu şekilde süreç Çiçek'e
ihale edilmiş oluyor. Askerî savcılık iddianamesinde Çiçek'in 2007 yılında terfi ettirilmediği için üstlerine kızdığı ve onlara zarar vermek için 'Kaos Planı'nı hazırladığı iddia ediliyor. Buradan yola çıkacak olursak, 4 sayfalık belgeyi hazırlamanın dışında Çiçek'in Erzincan'a gitmesi, İlhan Cihaner'e
dindar insanlara yönelik soruşturma açtırması, Erzincan Jandarma Komutanlığı'na
fişleme yaptırması ve gizli tanıkları ayarlayıp bunun sonucunda Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı'nı da '
Ergenekon soruşturması' yapması için harekete geçirmiş olması gerekiyor. Ancak bütün bu iddialar hayatın olağan akışına aykırı. Dolayısıyla askerî savcılığın hazırladığı iddianamedeki 'Çiçek belgeyi tek başına hazırladı' ifadeleri havada kalıyor.
KARARGÂH'A KIZIP 3. ORDU'YU 'mağdur' ediyor!
İddianamede "2007 yılı YAŞ toplantılarında amiralliğe terfi edemeyen
şüpheli Çiçek'in de bundan kaynaklanan kırgınlık ve kızgınlık sonucu, muhtemelen bazı çevrelerin kışkırtmaları ve etkileriyle TSK'yı zor durumda bırakmak amacıyla söz konusu yazıyı hazırlamış olabileceği kanaatine varılmıştır." deniliyor. 2007 yılındaki YAŞ toplantısına kızan Çiçek'in belgeyi hazırlamak için 2009 yılına kadar beklemesinin mantıklı bir açıklaması yok. Karargâhta çalışan Çiçek'in kendisinin terfisiyle ilgili olmayan 3. Ordu Komutanını mağdur etmesi de mantıklı bir izahtan uzak. İddianamede, Saldıray Berk, İlhan Cihaner ve Ergenekon örgütünün Erzincan yapılanmasına ilişkin yargılanan sanıkların 'mağdur' olduğu ifade ediliyor. Ancak, Çiçek'in bu kişileri mağdur etmek için neden
hedef seçtiğine ilişkin soruya cevap yok. Türkiye'de onlarca il varken durup dururken niçin Erzincan'daki
3. Ordu Komutanlığı ve Erzincan Başsavcılığı mağdur edilmek istensin?
İddianamedeki diğer çelişkiler de şöyle: Çiçek, Ergenekon davasında kendisinin Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi'nin NATO birlikleriyle ilgili dış tatbikatlara bakan 3. Şubesi'nde görev yaptığını, asıl irtica konusunun 2. Şube'nin alanı olduğunu ifade etmişti. Askerî savcılık iddianamesinde Çiçek'in irtica konusuna baktığı iddia ediliyor. Çiçek savunmasında, "TSK'da sevilen ve en çok tanınan üç albaydan biriyim." demişti. Askeri savcılık ise terfi etmediği için üstlerine kızgın olduğunu savunuyor. Çiçek, savunmasında Bilgi Destek Şubesi'nde hazırlanan plandan daire başkanı, harekat başkanı ve ikinci başkanın sorumlu olduğunu anlatmıştı. Fakat, askerî savcılık Çiçek'in bu planı tek başına yaptığını ileri sürüyor. İddianame, üstlerini kurtarıp Çiçek'i de az bir cezayla kurtarmayı hedefliyor görüntüsü veriyor. Ancak burada İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin eğer böyle bir plan varsa bunu bozma ihtimalinin de gözden kaçırılmaması gerek.