Hiçbir şey yapamıyorsan kendi etrafında dön yeter, demiyor elbette Goethe... Yenilik, değişim gibi çıkarımlar yapmamıza kapı aralıyor. Ya hayata hep bulunduğu yerden bakanlara ne demeli? Mesela yıllardır Türk izleyicisinin karşısına aynı tiplemeler ve aynı esprilerle çıkanlar... Fox TV'de yeni bölümleriyle ekrana gelen 'Olacak O Kadar' ile 'Yasemince' buna en güzel örnek. Yıllar öncesinin konuları, benzer skeçler, hiciv yapmak adına yapılan düzeysizlikler... Yasemince'deki bütün tiplemeler, üzerine hiçbir şey katılmadan aynen
servis ediliyor sanki. Modası çoktan geçmiş, hiçbir özgünlüğü olmayan mizah anlayışı...
Tekel işçileri ve menfur
cinayetler üzerinden siyasilere gönderme, Gülazer, Şuayip, sivri çocuk Alican, İtilmiş-Kakılmış, Sürahi Nine... Peki değişen ne?
Oyunculuktaki tecrübesinden zerre kadar şüphe etmediğimiz Kırca'ya ne demeli? Bir
oyuncu düşünün ki yıllardır
darbe karşıtı skeçler yapsın, sonra da bir anda darbecileri öven oyunlara
imza atsın!..
İki programa da birer
marka gözüyle bakılabilir, bu yüzden zamana direniyor olabilir yapımcıları. Ancak markayı marka yapan, ürettikleriniz değil midir? Burada Yılmaz Erdoğan'ın uzun yıllar yayınlanan 'Bir Demet Tiyatro'sunu unutmamak gerekir. Mükremin Çıtır'ın diyalogları hâlâ gençlerin dilindeyse, eskiyi yaşatmaya çalışanların bir kez daha düşünmesinde fayda var. Erdoğan kadrosuna kattığı yeni yüzler ve yeni bir programla (Çok Güzel Hareketler Bunlar) yoluna devam ediyor. Programları izleniyor olmasından da kaynaklanabilir Kırca ve Yalçın'ın format değişikliğine gitmemesi. Oysa Kırca'nın dramda da ne denli başarılı olduğunu 'Son İstasyon' adlı sinema filminde gördük. Yine Yalçın'ın 'Aman Annem Görmesin'deki Kaçık Hatçe rolü, Talih Kuşu'ndaki Leman tiplemesi hâlâ hafızalarda.
Artık her şey değişti.
Teknoloji çağını yaşadığımız şu dünyada insanlar bugün güldüğüne yarın gülmüyor. Belki sizi şaşırtacaktır ama Recep
İvedik bile değişti. İlkiyle sonu arasındaki farkı anlatmaya gerek var mı? Goethe'ye
kulak vermek lazım derim... ZAMAN