Ergenekon operasyonu sonrası ortaya çıkan yapının '
terör örgütü' şeklinde tanımlanması ise çeteleşme sürecinin hangi boyutlara tırmandığı konusunda yeni bir
tartışma başlattı.
Türkiye'de işlenen birçok
faili meçhul cinayetin yanı sıra
halkı
tahrik etmeye dönük eylemler düzenlemekle suçlanan Ergenekon yapılanmasının
Atabeyler, Sauna ve Vatansever Kuvvetler adı ile bilinen çetelerle birlikte ele alınması gerektiği ifade ediliyor. Uzmanlar, özellikle Atabeyler ve Sauna
davalarında yargılama sürecinde yaşanan ve eleştirilen uygulamaların Ergenekon davasında olmaması için devlet iradesinin önemine işaret ediyor.
Susurluk Davası'nı hatırlatan hukukçular, siyasi irade gösterilmediği için tutuklanan bütün isimlerin
beraat ettiğine dikkat çekiyor. Emekli hâkim
Ümit Kardaş, Ergenekon operasyonunda siyasî iradenin ortaya konulduğunun anlaşıldığını kaydederek, ancak yanlış anlamaların izale edilmesi için
darbeyi planlayan esas dokunun ortaya çıkartılması gerektiğini kaydediyor. Araştırmacı yazar
Altan Tan ise hükümetin çetelerle mücadele etmemesi halinde çetelerin hükümeti
tasfiye yoluna gideceğini belirtiyor.
Altan Tan, "Ergenekon gibi çeteler eğer cezalandırılmazsa bir felaket olur. Korkudan hiç kimse bir şey konuşamaz." diyor.
TBMM Susurluk Komisyonu üyelerinden
Fikri Sağlar da çete elemanlarının yargılanmasında yaşanan zafiyetin hukuk devleti ilkesini temelden sarsacağı konusunda uyarıda bulunarak, "Susurluk'ta bu irade yoktu. Fasa fiso dendi. O yüzden de sonuç alınamadı." açıklamasında bulunuyor.
Derin çeteler, ilk kez Susurluk kazasıyla 11 yıl önce gündeme geldi. Susurluk olayının üzerine medya ve halk gitti. '1 dakika karanlık' eylemleri yapıldı. Ancak devlet ve yargı Susurluk'un üzerine gitmede gerekli iradeyi göstermeyince yeni derin çeteler ortaya çıktı. 9
Kasım 2005'te Şemdinli'de meydana gelen
bombalı saldırının iki
astsubay ve bir
PKK itirafçısı tarafından gerçekleştirildiği iddiası, Türkiye'nin gündemine bomba gibi düştü. 2006
Şubat ayında
Ankara'da
Küre Operasyonu ile ortaya çıkarılan Sauna
Çetesi'nde de asker, eski
emniyet yetkilisi ve
mafya üyeleri tespit edildi. 2006 Mart'ında ise Bursa'da Çağrı Operasyonu'yla İl Jandarma
Alay Komutanı
Albay Aydın
Yeşil ile bazı asker ve polislerin aralarında olduğu 32 kişi gözaltına alındı.
Tarih 17
Mayıs 2006'yı gösterdiğinde Türkiye'yi karıştırmaya dönük en somut saldırı yapıldı. Ulusalcı Avukat
Alparslan Arslan'ın, ulusalcı ve derin ilişkileri bir bir ortaya döküldü.
Danıştay üyelerine yönelik silahlı baskının
hedefi de Türkiye'yi karıştırmaktı. Danıştay saldırısının hemen ardından ortaya çıkarılan Atabeyler Çetesi ise 3
1 Mayıs'ta Ankara Eryaman'da yapılan operasyonla gündeme geldi. Bir yüzbaşı ve iki astsubayın da aralarında bulunduğu 13 kişi gözaltına alınırken, evde yapılan aramada çok sayıda
patlayıcı madde ve doküman ele geçirildi. Bu olaylarla ilgili davalar açılmasına karşılık görünen isimlerin dışında perde arkasındaki isimlere ve bu olayları planlayan odaklara ulaşılamıyor.
Suç işleyenlere bir şey yok haber yapana soruşturma
Türkiye, iki yıldır ardı ardına ortaya çıkarılan çetelerle sarsıldı. Ankara ve
İstanbul'da gün yüzüne çıkan kirli bağlantılar Emniyet ve cumhuriyet savcılıkları tarafından araştırılırken, basının haber yapmasının önüne de '
gizlilik kararı' engeli getirildi.
Hrant Dink cinayetine ilişkin soruşturmada haber yapan
gazetelere
katil zanlısı O.S.'nin adının açık yazılması ve gizlilik ihlalinden yüzlerce soruşturma açıldı. Milyon YTL'leri bulan para cezaları istendi. Bu duruma tepki gösteren
Basın Konseyi ve Türkiye Gazeciler Cemiyeti söz konusu cezalarla 'Dink cinayetinin faturasının yazılı basına kesildiği' ve 'yazılı basına haksızlık yapıldığı' şeklinde görüş bildirdi. Buna rağmen gazetelere açılan davalar devam etti. En son
Ümraniye'de bir gecekonduda ele geçirilen 27 el bombasıyla birlikte ortaya çıkan gizli ilişkiler hakkında haber yapan gazeteler birçok soruşturma ve davayla karşılaştı. Zaman Gazetesi'ne ilişkin O.S.'nin adının açık yazılması ile ilgili 12 ayrı soruşturma da devam ediyor.
Bağlantıları bulunsun
Emekli Hakim Albay Ümit Kardaş:
Operasyonla bir irade ortaya kondu, ancak sadece bu kişilerle sınırlı kalmamalı. Bu isimler zaten göz önünde insanlardı. Bunlar bir darbe yapacaklarsa onları azmettiren esas dokunun ortaya çıkarılması gerekir. Esas problem de burada.
Veli Küçük, Sami Hoştan'ın durup dururken yapabilecekleri şeyler değil bunlar. Devlet ve Silahlı Kuvvetler içindeki bağlantılarının ortaya çıkarılması lazım. İktidar güç odağı ile uzlaşmış olabilir. Uzlaşma sonucu bunların tasfiyesi öngörülmüş olabilir. Ya da
demokrasi ve hukukun üstünlüğünün önünü açacak bir ön operasyon yapıldı.
Mutlaka cezası verilmeli
Araştırmacı yazar Altan Tan:
Hükümet çetelerle mücadele etmezse, bu çeteler onu yer. Türkiye'de Ergenekon gibi çeteler eğer cezalandırılmazsa bir felaket olur. Korkudan hiç kimse bir şey konuşamaz. Devlet içindeki çeteler, çok eskiye dayanıyor. İstanbul'da
Osmanlı Sadrazamı Mahmut Şevket Paşa'yı öldüren çeteler,
Cumhuriyet'in ilk yıllarında
Topal Osman'ın eliyle
Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Paşa'yı öldürmüştür. Geldiğimiz nokta, at izine it izinin karıştığını gösteriyor. Çeteler içinde bazı dinî örgütler de var, Hıristiyanlar da var, PKK da var. Kontrgerilla, çete bunların tamamını kapsıyor.
Siyasi irade güçlü olmalı
TBMM Susurluk Komisyonu üyelerinden Fikri Sağlar: Ergenekon gibi oluşumlara karışanların yargılanmasında yaşanacak bir zafiyet, hukuk devleti ilkesini temelden sarsar. Eğer sonuç alınamazsa
bombalama, suikast gibi toplumsal infial uyandıracak olaylar devam eder. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en yetkili makamları yıllarca
JİTEM diye bir kurumun olmadığını söylediler.
Veli Küçük şimdi bu kurumun varlığını doğruluyorsa demek ki resmen kurulmamış bir örgütün üstelik yöneticisi. Bu, daha ağır suçtur. Soruşturmanın arkasında güçlü bir siyasi irade olmalı.
'Karartma ekibi', operasyona karşı polise yükleniyor
Ümraniye'de ele geçirilen patlayıcılarla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında düzenlenen Ergenekon Operasyonu bazı çevreleri rahatsız etti. Operasyonun başlatıldığı ilk gün basının karşısına çıkan
İşçi Partisi lideri
Doğu Perinçek, Veli Küçük ve arkadaşlarını savunarak, Emniyet'i suçlamıştı. Mahkemenin Ergenekon üyelerini tutuklayarak cezaevine göndermesinin ardından yeniden basının karşısına çıkan İP lideri, "Eşref Bitlis'i kimin katlettiğini açıklayan generali tutukladılar." diyerek yargıyı ve Emniyet'i eleştirdi. Basın toplantısında Ergenekon
terör örgütü üyelerini savunan Perinçek, operasyonu düzenleyen polisleri hedef aldı.
Polislere 'tarikatçı' suçlamasında bulunan Perinçek, Emniyet
İstihbarat Daire Başkanı
Ramazan Akyürek'in sicil dosyasıyla ilgili iddiaları gündeme getirdi. Perinçek'in basın toplantısının ardından, daha önce
Aydınlık dergisinde yayınlanan ve eski
İstanbul Valisi Erol Çakır'ın işlediği Akyürek'in sicil dosyası bazı gazetelere yeniden
servis edildi. Dün bazı gazetelere yansıyan haberlere göre, Akyürek'in sicil dosyasının aslı Veli Küçük'ün evinde bulunmuş. İstanbul, Zaman
Zincirin ilk halkası Susurluk
3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meydana gelen kamyon kazasının ardından ortaya çıkarılan Susurluk Çetesi'nde polis, asker, siyasetçi ve mafyanın yer aldığı illegal yapılanma tespit edildi. Kazada ölen Mehmet Özbay'ın devlet adına çok sayıda illegal operasyon yapan
Abdullah Çatlı olduğu anlaşıldı. Susurluk Davası'nda
emekli Yarbay
Korkut Eken ve
Özel Harekât Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim
Şahin, çete kurmaktan 6'şar yıl hapse mahkum oldu. Diğer
sanıklar ise üyelikten 4'er yıl
hapis cezasına çarptırıldı. Şahin, rahatsızlığı nedeniyle cezasını erteletti. Eken de cezasını açık cezaevinde çekti. Sanıklardan
Haluk Kırcı, Bahçelievler'de 7 TİP'li öğrencinin öldürülmesinden dolayı halen hapis yatıyor. O dönemde dokunulmazlığı nedeniyle yargılanamayan eski milletvekili Sedat Edip Bucak'ın davası sürüyor.
Vatanseverler ilk duruşmada serbest
Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi (VKGBH) Derneği başkan ve üyelerine yönelik Girdap Operasyonu'nda zanlıların bazı toplumsal olayları provoke ettiği,
şehit cenazeleri, cumhuriyet mitingleri ve hükümet üyelerinin
protesto edildiği birçok etkinliğe provokasyon amaçlı katıldıkları saptandı. Soruşturmada VKGBH Başkanı
Taner Ünal ile
dernek yöneticileri Ahmet Cinali, Vehbi Şanlı ve
Salih Zeki Balaban'ın da aralarında bulunduğu 15 kişi tutuklandı. Örgütlü suçlara bakmakla görevli
Başsavcı Vekili
Hamza Keleş ile
Cumhuriyet Savcısı Alp Arslan arasında
görevsizlik kararları nedeniyle gidip gelen dosyada Cumhuriyet Savcısı Mehmet Tamöz, 19 sanık hakkında dava açtı. İddianamede sanıklar hakkında 23 yıldan 57 yıla kadar hapis istendi. Taner Ünal'ın da aralarında bulunduğu 9 sanık ilk duruşmada serbest bırakıldı.
Sauna'da iddialar aydınlatılamadı
15 Şubat 2005'te Ankara'da düzenlenen Sauna Çetesi operasyonunda sanıkların elinde
Özel Kuvvetler Komutanlığı'na ait olduğu belirtilen gayri nizami harp eğitim CD'leri bulundu. Sanıkların, bazı bakanlar hakkında istihbarat topladığı, siyasetçilere v
e devlet adamlarına yönelik
şantaj CD'leri hazırladıkları iddia edildi. Örgüt lideri Kasım Zengin, eski Emniyet Genel Müdür Vekili
Ertuğrul Çakır, Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli
Yüzbaşı Nuri Bozkır ile
sanatçı İbrahim Tatlıses'in de aralarında bulunduğu sanıklar hakkında dava açıldı. Ancak iddianameye, soruşturma sırasında gündeme gelen konular yansımadı. Ankara 11. Ağır
Ceza Mahkemesi, Sauna Çetesi davasında yargılanan tüm sanıkları
tahliye etti. Bozkır'a askerî
mahkemece 6 yıl
hapis cezası verildi.
Atabeyler davasında savcıdan farklı mütalaa
Ankara Eryaman'da bir eve yapılan baskında,
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan ve danışmanı Cüneyd Zapsu'nun evlerinin krokisi, patlamaya hazır 4 uzaktan kumandalı bomba, 90 bomba yapımına yetecek
patlayıcı madde, Lancer ve MKE bombaları ile 2 tabanca yakalandı. Operasyonda bir yüzbaşı ve iki astsubayın da aralarında bulunduğu 13 kişi gözaltına alınırken, biri
sivil üç asker tutuklandı. Atabeyler Çetesi'ne yönelik soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Dilaver Kahveci, zanlılar hakkında 'hükümetin görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs' suçundan 24 yıla kadar hapis talebiyle dava açtı. Kahveci'nin özel yetkisi kaldırılınca esas hakkındaki mütalaayı Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci hazırladı. Demirci, zanlıların 'hükümetin görevlerini engellemek' suçundan beraatini istedi. Mahkeme, kararını henüz açıklamadı.
Danıştay'da ortaya çıkmayan bağlantılar
17 Mayıs 2005'te Danıştay 2. Dairesi'ne silahlı saldırıda bulunan
Alparslan Arslan, kaçarken yakalandı. Danıştay saldırısını gerçekleştiren Arslan ve arkadaşlarının, Cumhuriyet Gazetesi'ne yönelik bombalı saldırıyı da yaptıkları ortaya çıktı. Arslan'la birlikte saldırıya karıştığı öne sürülen 9 kişi hakkında 'anayasal düzeni cebren değiştirmeye teşebbüs' ve 'silahlı örgüt kurma' suçlarından dava açıldı. Danıştay davası sürerken Ümraniye'de el bombaları ele geçirildi. Bu soruşturmada daha önceden Arslan'la bağlantısı olduğu belirlenen
Muzaffer Tekin tutuklandı. El bombalarının Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombalarla aynı seriden olduğu belirlendi. Mahkeme, karar için Ümraniye soruşturmasının sonucunu bekliyor.
Dink cinayetinin de ardından çete çıktı
Hrant Dink cinayetinin ardından ortaya çıkan ilişkiler, zincirin diğer halkasını oluşturdu. Katil zanlısı O.S.'yi azmettirdiği öne sürülen Yasin Hayal'in Erhan T., Zeynel Abidin Y., Ahmet İ. ve Ersin Y. adlı kişilerle ilişkisi gündeme geldi. O.S. ile birlikte 5 zanlı mahkemece tutuklanırken İstanbul
Cumhuriyet Başsavcısı Aykut
Cengiz Engin, Dink cinayetinin arkasında bir çete oluşumu bulunduğunu açıkladı. Ayrıca O. S.'ye suikast tabancasını verdiği belirlenen Mc Donalds bombacısı Yasin Hayal'in, Trabzon'da bir emekli albayın etkisinde kaldığı iddiası gazete haberlerine yansıdı.
ZAMAN