Hisarcıklıoğlu,
hesap veremeyenin hesap soramayacağını, demokrasinin vatandaşın ve bireyin hesap sorması demek olduğunun altını çizerek, ''Bazen gittiğim yerlerde soruyorum, alnını gererek, göğsünü gererek bu memlekette hesap sorabilecek kim var? Demokrasinin kalitesinden bahsetmek istiyorsak, hesap sormak üzerinden başlamak lazım. 'Hesap sorabilecek misin, seni idare edenlerden korkusuzca hesap sorabilir misin?' diyorum. Parmak kalkmıyor, bir iki
parmak kalkıyor. O zaman demokrasinin kalitesinden bahsedebilmemiz mümkün değil'' şeklinde konuştu.
Sistemin bütün vatandaşları defolu hale getirdiğini savunan Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti:
''Neyin demokrasisinden bahsediyoruz? Bu
elbise bize artık dar geliyor. Bütün bu elbisenin yeniden dizayn edilebilmesinin yolu, milletin, 72 milyonun mutabakat sözleşmesi olan Anayasadan başlamaktır. Yeniden bir Anayasayı yazamazsak, beraber mutabakat sözleşmesini, bu elbise bize dar gelmeye devam eder. Ekonomik açıdan Anayasaya bakayım... 1982 Anayasası... O günkü şartlara göre en iyisini hazırlamaya çalışmışlar. O günkü
ekonomik kalkınma modeli yüzde 50 özel
sektör, yüzde 50 devlet eliyle ülkeler kalkınır şeklindeydi. Ama 90'larda
duvar yıkıldı, küreselleşme geldi. Devlet eliyle kalkınmanın olamayacağı SSCB'nin dağılımıyla ortaya çıktı. Özel sektör eliyle kalkınma olacaktır. Benim Anayasam ne diyor? 20 sene geçmiş, benim Anayasam diyor ki 'kalkınma devlet ve
özel sektör eliyle olacak'. Ben koşmak istiyorum, ayağımda zincir var. Ben de diyorum ki bizim ayağımızdaki bu zinciri çıkartın. Bununla biz koşamayız. Benim önünde daha 16
rakip var. Ben yüzde 6 küçülürken, rakiplerim yüzde 8 büyüdü. Benim ayağımdaki prangayı çıkartın ki ben koşacağım.''
AA