Hizmet Hareketi'yle ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı

Yeni Asya Gazetesi'nden Mehmed Kılıfoğlu çarpıcı bir yazı kaleme aldı.

Hizmet Hareketi'yle ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı

Mehmed Kılıfoğlu yeni yazısında önemli bir konuya temas etti. Kaleme aldığı çarpıcı yazı, Hizmet Hareketi'yle ilgili bugüne kadar bütün yapılanlara değiniyor. 

İşte Kılıfoğlu'nun 'Hizmet Hareketi niçin düşmanlaştırıldı?' isimli yazısının ilgili kısmı;

Bugünlerde Hizmet Hareketi’ne vurma modası var. Hizmet Hareketi’ne vurunca, ihale mi bekliyorlar, 2015 seçimleri için sıra mı umuyorlar, ak akçe mi hayal ediyorlar bilemiyoruz, ama bugünlerin modası Hizmet Hareketi’ne vurmak.
Hizmet Hareketi’ne bir tane patlat, sonra “Ben de vurdum, ben de vurdum. Bana da, bana da” diye elini aç bekle. Hizmet Hareketi’ne vurmak, neredeyse içine bozuk para atılıp bir şey beklenilen “dilek havuzuna” dönüştü. Artık dilek havuzuna bozuk para atmak yerine, Hizmet Hareketi’ne bir tekme atılıyor ve iktidardan bir dilek dileniyor. 

Hizmet Hareketi adına yanlış yapanlar olmamış mıdır? Olmuş da olabilir. Ama bütün suçlamaları Hizmet Hareketi’nin tamamına şümul ettirmenin yanlış olduğunu, artık yalnızca biz değil, aklı başında herkes söylemeye başladı.

Düne kadar elbirliğiyle, ülkeler fetheden “Millî Kahraman” ilân ettikleri Hizmet Hareketi’ne, şimdi “Haşhaşi, Cizvit Tarikatı, Paralel Yapı” nevinden onlarca sıfat tamlamasıyla hücum ediyorlar. 

Bakınız, dün millî kahraman olanlar, bugün birdenbire vatan haini olamazlar. Bu işin doğasına aykırı. Gerçekte ne dün millî kahramanlardı ne de bugün vatan haini. Benim Gülen Hizmet Hareketi açısından gördüğüm ve inandığım % 99.9’u işlerinde güçlerinde olan vatan evlâtları. Diğer vatan evlâtları gibi. Hizmet Hareketi’nin tamamının bu kadar düşmanlaştırılmaya çalışılmasının ana sebebi ise, Erdoğan’ın topluma empoze ettiği, “Ya dostsun, ya da düşman” ve “taraf olmayan bertaraf olur” konseptindeki argümanlar. 

Halbuki; şike dâvâsında konu ile ilgili olarak gördüğü her mikrofona, “Kişiler ile kurumlar birbirinden ayrılmalı, Başkanının ve diğer üyelerinin karıştığı işler dolayısıyla bir futbol kulübünün ve milyonlarca taraftarının cezalandırılmasının haksızlık” diyen Erdoğan’ın kendisiydi. Erdoğan bir çok konuda, dün kabul ettiğini bugün inkâr, dün “millî kahraman” ilân ettiğini, bugün “vatan haini” ilân edebilecek ve hatta kendi kendiyle bile çelişebilecek ve çatışabilecek bir görünüm sunuyor kamuoyuna. İlk gelişinde aslında hak edecek fazla bir icraat da yapmadığı halde “Gökten İnen Lider” muamelesiyle en yüksek bir popülarite ve sevgiye mazhar olan, ama şimdi gösterdiği bu çelişkiler, zig-zaglar, kamplaştırmalar, kendinden olmayana hayat hakkı tanımama, üzerinde ne kadar olumsuz şüphe de olsa kendinden olanı koruma gibi olumsuz özellikleri dolayısıyla ; kendi taraftarları haricindekilerin saygınlığını yitirmiş bir lider Erdoğan. 

Elbette Özal, Demirel, Erdal İnönü, Abdullah Gül gibi yakın zaman liderlerini de sevmeyenler vardı, ama onları sevmeyenler bile bu liderlere karşı asgari bir saygıyı içlerinde barındırıyorlardı. Erdoğan’ın bugün bu hale gelmesini elbette basın sağlamadı, çünkü Demirel ve Özal’a yapılan şahsî saldırının onda biri bugün Erdoğan’a yapılmıyor. Aslında insan bir anlamda; ne yaparsa kendine yapıyor, bir insanın kendine verdiği zararı bir köy bir araya gelse veremiyor. Erdoğan, yakın dönem siyasî tarihinin en fazla destek gören, ama aynı zamanda en sevilmeyen siyasetçisi. Toplumun yarısı belki kendisine büyük bir hayranlık duyuyor, ama diğer yarısı kendisini görmemek için TRT, ATV gibi kanalları bile hiç açmıyor. Ne diyelim men Dakka dukka…
<< Önceki Haber Hizmet Hareketi'yle ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER